Bu yazıyı okuduğunuz zaman siz Erdoğan’ın Saray’dan yapılan açıklamadaki ifadeyle, “millet-devlet birlikteliğiyle atmamız gereken adımlar” hakkında yapacağı açıklamayı öğrenmiş olacaksınız.
Ben bu “adımların” neler olduğunu yazımı yazarken bilmiyorum. En tehlikeli olanı ise tahmin ediyorum.
“Olağanüstü Hal”…
Bu tehlikeli adımı “millet” atmayacak elbette. Bu adım “devletin adımı” olur. Olağanüstü Hal adımının “millet-devlet birlikteliğiyle” atılacak adım olduğuna ise kargalar bile inanmaz.
La Fontaine’nin meşhur hikayesini bilirsiniz. Karga ağzında peynir dala konmuş, karnını doyurmaya hazırlanıyormuş. Tilkinin ise karnı tokmuş ama gözü açmış. Karga tilkiye, tilki kargaya bakıyormuş. En sonunda tilki kargaya, “karga kardeş, işe geç kalıyorum, şuradan gitmeden önce, o şahane sesinle bana bir şarkı söylesene” demiş. Karga, içinden “alçak bülbüller sesimle alay ederken, tilkinin sesimi beğenmesi ne müthiş” diye geçirmiş ve “gaaaak” der demez gagasındaki peynir tilkinin ağzına düşmüş. Hepimiz bilmesek bile devlet bu öyküyü çok iyi bilir.
Erdoğan eğer size “hepinizi korona virüsünden kurtaracağım, haydi bir tombalak atın ve ‘Reis bizi Olağanüstü Halle kurtar sonra İdlib’te Şehitler Tepesi’ne göm’ uzun havasını söyleyin” derse, siz siz olun, ilk anda “susma hakkınızı” kullanın. Sonraki anda ise “susma, sustukça hepimize virüs gelecek” diye konuşun. Ardından haykırın. Ve bir “demokratik ulus” olmak üzere “hepimiz birimiz için ve hem virüse, hem de tilkiye karşı” sloganıyla ülkeyi inletin. Ortada virüs yokken Türkiye’yi Birinci Olağanüstü Hal’le şimdiki hallere getiren Saray rejiminin İkinci Olağanüstü Hal’le neler yapacağını tahmin bile edemeyiz.
Bana göre eğer Erdoğan Olağanüstü Hal’den söz ederse ilk sorulacak soru şu: “Şu ana kadar alınacak hangi önlemleri Anayasa yüzünden alamadınız da şimdi hangi önlemleri almak için zaten yürürlükten kalkmış Anayasa’yı yeniden askıya almaya kalkıyorsunuz?”
Tüm muhalefeti, özellikle yeni partileri susturmak, tutuklamaları Cemaat ve HDP dışına “asıl virüs bunlar” diyerek yaymak için mi?
Tüm eylemlerini haklı olarak erteleyen, koronaya karşı olmak koşuluyla tüm sağlık önlemlerini destekleyen HDP’nin kapısına kilit vurmak için mi?
Bu fırsattan yararlanarak “ücretli izin” yerine “tensikat” yani işten atma yoluna gidecek olan sermayeyi desteklemek için mi?
Hapisteki gazetecileri, siyasetçileri, yargıçları, diplomatları, savcıları, subayları, emniyetçileri “virüsle” baş başa korumasız bırakıp fizik olarak yok etmek için mi?
“Yandaş” olmayan sermayeyi yeniden paylaşmak amacıyla, “yandaş” olmayan esnafı, lokantacıları, kahvehane sahiplerini, tiyatroları iflasa sürüklemek, “yandaşa” devlet desteği vererek virüs sonrası sermaye piyasasını “yandaş olmayanlardan” arındırmak için mi?
Bu arada Kürt özgürlük hareketine karşı “dağları virüsten temizlemek” adına yasaklı kitlesel imha silahlarıyla “sterilize” etmek için mi?
Ve bütün bunları halka duyuracak olan birkaç gazeteyi ve TV’yi, aynı zamanda sosyal medyayı kapatmak için mi?
Sorular çoğaltılabilir.
Şu anda koronavirüs salgınına karşı alınması gereken her türlü sağlık önlemi Olağanüstü Hal ilan etmeden kesinlikle alınabilir ve bu önlemler eğer sağlık amacından sapmıyorsa, herkes tarafından desteklenir.
Ancak, Saray’ın alıp uyguladığı bu önlemler TBMM’nin, muhalefetin, başta TTB olmak üzere sivil toplum örgütlerinin, basının denetimine açık olmalı, hastalığın yayılma hızı, buna karşı önlem almak için gerekli imkanların sınırları, hastalar arasında “yaşlı-genç, yoksul-zengin, yandaş-muhalif” ayrımının yapılıp yapılmadığı denetlenmeli… “Millet-devlet birlikteliği” değil, devletin halk tarafından, halkın sağlığı için denetlenmesi esastır
Bu da yetmez. Halk kendi sağlığı adına “öz savunmayı” örgütlemeli. Vurguncular teşhir ve bunların mallarına boykot ilan edilmeli.
Gençler örgütlenmeli, evlerinden çıkmaması gereken yaşlı ve hastaların yiyecek ve ilaç ihtiyaçlarını genç gönüllüler temin ederek, her gün onların kapısına getirmeli. Zorunlu olarak işe giden ebeveynlerin çocuklarına, sağlıklı olan komşu aileler evlerini açmalı, onlara bakmak için gönüllü gençler bu çocukları evlerinden her sabah alıp iş dönüşü evlerine teslim etmeli.
Hastaneler devletin tekelinden çıkarılmalı, çalışanların denetimine verilmeli. Sağlık emekçilerinin hakları, onlar tarafından sağlanmalı, ayrımcı tedaviler onlar tarafından önlenmeli.
Önlem olarak kapatılan lokanta, kahvehane, eğlence yerleri esnafına kapalı kaldıkları sürede uğradıkları zarar devlet tarafından tazmin edilmeli. Bu nedenle iflas eden işyeri sahipleri iflastan kurtarılmalı. Aynı nedenle iflas eden işyerlerinden çıkarılan, işsiz kalan tüm işçiler, çalışanlar devlet tarafından “ücretli izinli” sayılmalı, ücretleri ödenmeli.
Benden bu kadar.