Kuzey-Doğu Suriye’deki cezaevlerinde tutulan IŞİD’lilerin yargılanması konusu belirsizliğini koruyor. Avrupa devletlerinin belirsiz tutumu sorunu daha da derinleştirirken, Özerk Yönetim’in olanaklarının azlığı sıkıntı konusu
Kuzey-Doğu Suriye’de tutuklu binlerce IŞİD’li yargılanmayı bekliyor. IŞİD’lilerin şu ana kadar yargılanmaması, çeşitli sorunları doğuruyor. Özerk Yönetim’in olanaklarının kısıtlılığı, cezaevleri kapasitesinin yetersizliği, isyanlara da davetiye çıkarıyor. Tüm cezaevleri, Demokratik Özerk Yönetim’e bağlı. Cezaevlerinin güvenliği Asayiş ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) tarafından sağlanıyor. Bu sayı da binleri aşıyor.
Hasekê Merkez Cezaevi
Bêrîtan Sarya ve Mustafa Çoban’ın ANF için hazırladığı habere göre, Hesekê Merkezi Cezaevi, tutuklu IŞİD sorununun ağırlaşması sonrasında Uluslararası Koalisyon tarafından inşa edilmiş. Güvenliği Asayiş tarafından sağlanıyor ve yaklaşık 4 bin tutuklu var. Bunlardan bir kısmı ÖSO, Cephet El Nusra elemanı ama ağırlığını IŞİD’liler oluşturuyor. Bir kısmı, 2014’te kurulan ‘Parastina Gel’ tarafından yargılanarak hüküm giymiş. En fazla 50’şer kişilik koğuşlarda kalıyor. Görüşülen tutukluların hemen hepsi, sistemden ve cezaevi koşullarından memnun olduğunu belirtiyor. Aileleriyle görüşme sağlayabiliyorlar.
Vahşeti savunanlar
Tutuklulardan bazıları IŞİD’e katılmaktan pişman olduğunu söylese de çoğunluğu IŞİD’in ideolojisine bağlı olduklarını dile getiriyor. Hadir Şait El Osman isimli Iraklı tutuklu, IŞİD’e 2015’te katılmış ve aktif bir savaşçı. El Osman, cezaevi koşullarından memnun. Irak’ta cezaevlerinde çok ciddi baskılar olduğunu söyleyerek, “Eğer Irak’a teslim edilecek olsam öncesinde kendimi öldürürüm” diyor. Pişman olup olmadığını sorunca “vahşet uygulamadık” diyor. Kayıtlı belgeler ve Şengal Katliamı hatırlatılınca ise “Şeriat kafirler için böyle istiyor” diye yanıt veriyor. Eşref Ahmed Vahad ise Derazorlu. 2013’te ÖSO’ya katılmış. IŞİD tarafından yakalanınca cezaevinde IŞİD’e katılmış. Ahmed Vahad, 2017’de DSG’ye teslim olmuş. “IŞİD’e katıldığım için çok pişman oldum. Cezamı çekip yeniden normal bir insan olmak istiyorum” diyor.
Salgın hastalık riski
Hesekê’de bulunan diğer cezaevi, Hesekê’deki üniversitenin bir bölümü kapatılarak oluşturulmuş. Kapasitesinin üzerinde tutuklu barındırdığından ağır koşullara sahip. Burada yaklaşık 5 bin IŞİD elemanı tutuluyor. Bina oldukça eski, çok güvenlikli görünmüyor. Bazı koğuşlarda 100, bazılarında 150 kişi kalıyor. Revir ise oldukça kalabalık. Kapasite aşımı, çeşitli güvenlik ve sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Bu sorunların başında, kalabalık tutukluların yeniden örgütlenmesi ve salgın hastalıkların hızla yayılması geliyor. Cezaevi kapasitesi arttırılmaz ya da tutuklular başka yere sevk edilmezse isyan ve firar girişimi en başta gelen riskler. Ayrıca salgın hastalıkların hızlı yayılması ve ölümlerin gerçekleşmesi de olası. Daha önce bazı koğuşlarda ve revirde örgütlü isyanlar denenmiş. Ayrıca cezaevi görevlilerine, gazetecilere saldırılar yaşanmış. Bu nedenle görevliler, koğuşlara ve revire gazeteci sokmuyor.
Gönderdiler sahiplenmiyorlar
Aslen Faslı olan Belçika vatandaşı Abdullah Noman da işlediği bazı suçları kabul eden az sayıda IŞİD’liden biri. Belçika’yı tehdit ettiği videolar açığa çıkınca, “O süreçte uyuşturucu ilaç kullanıyordum, aklım yerinde değildi” diyerek kendisini savunmuş. Numan Abdullah, tüm dünyanın IŞİD’e katılmaları için önlerini açtığını ifade ediyor. “Türk istihbaratı, bu tür cemaatlere ilgim olduğunu biliyordu. İstihbaratta ismim olmasına rağmen beni durdurmadılar” diyen Abdullah, şunları ekliyor: “Almanya’ya gittim. Oradan uçakla Türkiye’ye geldim. Antep’ten sınırı geçtik. Sınırı geçerken her iki tarafımızda asker vardı ama hiç müdahale etmediler.” Abdullah, “Hepsi teşvik edip katılmamız için önümüzü açtı. Şimdi ise bizi sahiplenmiyorlar. Suç işledik, cezamızı versinler çekeriz” diye konuşuyor.
Bu sorunla yüzleşilsin
İstanbul Bağcılar’dan gelerek IŞİD’e katılan Fatih Çiftçi, 55 yaşında. Bağcılar’da bir cemaatle hareket ettiğini söyleyen Fatih Çiftçi de IŞİD’e ailesiyle birlikte ‘hicret’ için geldiğini ifade ediyor. Sınırdan sorunsuz şekilde geçtiklerini kaydeden Çiftçi, DSG’nin yaklaşımına güvendikleri için teslim olduklarını dile getiriyor. Fatih Çiftçi, şunları söylüyor: “Burada işkence, yemek vb. sıkıntısı yok. İnsani yaklaşım ön planda. Kaldığımız yerler çok kalabalık. Yer ve ilaç sıkıntısı var. En büyük sıkıntımız, durumumuzun ne olacağını bilemememiz. Dünyadan haberimiz yok. Bu durum herkesi etkiliyor. Herkes benim gibi yaşlı değil. Aramızda gençler var, onlar toplu yaşamı bilmiyor. Dinlemeyi bilmiyorlar. Geçenlerde bizim koğuşta bir isyan çıkardılar. Bizler yargılanmalıyız. Artık kim ne suç işlediyse cezaları verilsin ve ayrışsın. Bu topraklarda yaşadık, bir suç işlendiyse bu topraklarda işlendi. O nedenle suçlu ya da suçsuzsak deliller burada ve burada yargılanmalıyız. Dünya bu sorunla yüzleşsin, Özerk Yönetim’e yardım etsin ki bu sorun çözülsün.”
Özerk yönetim yetersiz kalıyor
Cezaevi yönetimi de görüştüğümüz tutuklular da bir an önce yargılamaların başlamasını istiyor. Cezaevi yönetimi, bir yıldır süren izolasyonun, imkanların yeterli olmamasının ve hala yargılanmaların yapılmamasının, yargılanmadan kaynaklı yaşanan belirsizliğin, zaman içerisinde tutsakları radikalleştirdiklerini vurguluyor. Demokratik Özerk Yönetim yetkilileri de bu konuda aynı fikirdeler. İnsanlık suçu işlemiş IŞİD’lilerin yargılanmasının, tüm insanlığın sorumluluğu olduğunu ifade ediyorlar. Tutsakların gündelik yaşam ihtiyaçlarının, güvenliğin sağlanması konusunda yeterli olanaklara sahip olmadıklarını belirten yetkililer, bu sorun çözülemediği takdirde ileride daha büyük bir radikalleşme sorunu ve beraberinde IŞİD tehlikesinin ortaya çıkacağının altını çiziyor.
Suçları kabullenme yok
İşledikleri suç kanıtlanarak hüküm giymiş olanlar dışında hemen hepsi, herhangi bir suç işlemediklerini, sadece IŞİD’in işgal alanlarında yaşadıklarını iddia ediyor. Bu nedenle işledikleri suçların tespitine dair delil toplamak için çok titiz bir çalışma yürütülüyor. Bunlardan biri de Iraklı IŞİD elemanı Ahmed Talip Mansur ve babası Mansur El Huwedy El Şammari. Ahmed Talip Mansur, babasıyla aynı koğuşta kalıyor. Yetkililer, Ahmed Talip Mansur’un IŞİD’in infazcılarından biri olduğunu belirtiyor ama Mansur bunu reddediyor ve IŞİD için erzak temin ettiğini söylüyor. Oysa işlediği suçlar kanıtlanmış durumda. Bazı infaz görüntüleri bulunmuş. Ortaya çıkan delillerden sonra sadece bir kişiyi infaz ettiğini kabul eden Ahmed Talip Mansur’a, Parastina Gel (Özerk Yönetim’in mahkemesi) tarafından “insanlığa karşı suç işlemekten” müebbet hapis cezası verilmiş.
Din vicdandan önce gelir
Tutukluların çoğu, IŞİD üyesi olduğunu kabul etmiyor, “hicret” ettiklerini söylüyor. DSG yetkilileri de burada tutulan IŞİD’lilerin, Baxoz’da son ana kadar savaştıklarını söylüyor. Türkiye’nin Afyon ilinden Rıdvan Genç isimli IŞİD elemanı, Ankara’da bir cemaatte yer aldığını, çocuklarının Arapça öğrenmesi için IŞİD hakimiyetindeki alanlara ‘hicret’ ettiğini iddia ediyor. Genç, sadece araç teknisyenliği yaptığını söylüyor. Vahşi suçlar konusunda ise “Dinde varsa yapılır. Din vicdandan önce gelir” diye karşılık veriyor.
HASEKÊ