Mart 1998’de bedenini ateşe veren Sema Yüce, başta kadınlar olmak üzere halklara bir mücadele mirası bıraktı. Kızının mücadelesine ilişkin konuşan Zennur Yüce, bugün artık başarıya ulaşma zamanı olduğunu söyledi
Kürt halkına yönelik baskılara karşı 21 Mart 1998’de bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin ölümünün üzerinden 22 yıl geçti. Aradan geçen zamana rağmen eylemiyle hafızalardaki tazeliğini koruyan Yüce, özelikle Kürt kadınları ve halkına büyük bir mücadele mirasını bıraktı. 1971’de Ağrı merkezde dünyaya gelen Sema Yüce, ilköğrenimi ve liseyi burada okudu.
1987’de ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nü kazandı. Burada devletin baskı politikalarına karşı, 3. sınıf öğrencisiyken 1991’de PKK’ye katıldı. 1992’de ise Ağrı’da yapılan bir ihbar sonucu gözaltına alınarak tutuklandı. Yüce, davasının 2. duruşmasında 22 yıl ağır hapis cezasına çarpıtıldı. Önce Nevşehir, ardından Çanakkale Cezaevi’ne sürgün edilen Yüce, tutukluluğunun 6. yılında Çanakkale Cezaevi’nde parti içi ve devletin savaş politikalarına karşı 21 Mart 1998’de bedenini ateşe verdi. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran’da 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından yaşamını yitirdi. Sema Yüce’nin yaşamını yitirişinin ölüm yıldönümünde hastalığı nedeniyle İstanbul’a tedavi görmeye gelen annesi Zennur Yüce, kızını anlattı.
71 yaşındaki Anne Zennur Yüce, diz kapaklarında yaşanan erimeden kaynaklı İstanbul’da ameliyat oldu. Burada yaşayan kızının evinde tedavisini sürdüren anne, kızı Sema’yı anlattı. Çocukken uysal bir yapıya sahip olduğunu belirttiği kızının okul arkadaşları ve öğretmenleriyle de çok iyi anlaştığını anlatan Yüce, her dönem okulunu başarıyla tamamlayan kızının diğer her konuda yine başarılı görüldüğünü dile getirdi. Kızının özelikle Kürt tarihini çok merak ettiğini, bunun üzerine araştırmalar yaptığını söyleyen anne Yüce, “Henüz çocuk yaştayken bile köydeki kız çocuklarını toplayıp onlara öğrendiği bilgileri paylaşırdı. Kız çocuklarına bir bilinç vermek istiyordu. Amcası ona hep Leyla Qasım ismiyle seslenirdi.
Sema korkusuz ve haksızlıklara karşı başkaldıran, yardımlaşmayı seven biriydi” dedi. Kızının verdiği mücadelenin şimdiki gençlerin isimlerinde yaşatıldığını söyleyen Yüce, şöyle devam etti: “İlk yıllarda köylüler gelip bana danışırlardı. Çocuklarına Sema ismini vermek için. Ben de onlara çok mutlu olduğumu söylerdim. Çünkü bir Sema gitti ama yerine binlerce Sema doğdu derdim. Bir anne olarak böyle bir çocuk doğurduğum, onun verdiği mücadeleyle Kürt kimliğimi tanıdığım için büyük onur duyuyorum.” ‘Onurlu bir yaşam için…’ Anne Yüce, kızı Sema’nın sadece Kürt kadınlarının değil, dünya kadınları için de bugün bir sembol ve öncü haline geldiğini ifade etti. “Milyonca kadın onun yaşamını uğruna verdiği mücadeleyi miras aldı” diyen Yüce, “Kızımın arkasında asla ağlamadım. Onurlu bir yaşam uğruna ölen bir kadındı. Kızıma olan özlemini köydeki evde ve okuduğu okulları ziyaret ederek geçiriyorum. Tedavi için İstanbul’a gelmeden önce de okuduğu liseye gidip, kızımla vedalaştım” diye belirtti.
Başarının zamanı
Anne Yüce, son olarak şunları ifade etti: “Kızımın döneminde Kürt mücadelesi henüz yeniydi. Ancak gelinen noktada büyük bir şeye dönüştü. Bu mücadele artık saklanılmaz ve yok sayılamaz. Bu nedenle artık Kürtlerin birlik olmasını istiyorum. Uğruna çocuklarımızı verdiğimiz mücadelenin artık başarıya ulaşmasının zamanı gelmiştir.”
Mart’tan Newroz’a köprü
Sema Yüce eylemini gerçekleştirmeden önce PKK Lideri Abdullah Öcalan’a, Kürt, Anadolu ve dünya halklarına hitaben bir mektup kaleme almıştı. Yüce, oldukça kapsamlı ele aldığı bu mektubunda Kürt halkının statüsünün kabul görülmesini istiyordu. Çokça üzerine durduğu husus ise, özgürlük hareketi içerisinde yer alan ve mevcut sisteme karşı mücadele eden kadınlarla ancak yeni bir yaşamın mümkün olabileceğiydi. Mektubunda kadınların verdiği mücadeleyi “özgürlük tutkusu” ile tanımlayan Yüce’nin kaleminden dökülenler bugün Rojava başta olmak üzere dünyaya yayılan Kürt kadınlarının mücadele referansı durumunda. Neden böylesi bir eylemi gerçekleştirmek istediğini ise, Yüce, yazdığı mektupta şu sözlerle anlatıyor: “Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa, Mazlum Doğan’ın iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newrozlaşmak istiyorum. Diğer newrozlaşan yoldaşlarımın izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak istediğimin nedeni: Soyluluğu bilinen tüm tanımlardan arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir.”
İsmi çocuklara verildi
Eylemi ve hayatı boyunca sürdürdüğü özgürlük arayışı ve mücadelesi ile Sema Yüce, kadınlar başta olmak üzere Kürtlerde büyük bir etki yarattı. Ağrı başta olmak üzere bölge kentlerde aileler çocuklarına Sema ismini verdi. Kürt sanatçı Hozan Serhat “Ağrı’nın isyan kızı” şarkısını yine onun için besteledi.
kendini küllerinden yaratan halk
Sema Yüce’nin mektubunda üzerinde durduğu önemli noktalardan biri halkların kardeşliğine hitaben Türkiye ve dünya halklarına seslendiği bölüm. Halklar arasındaki köprüyü Yüce, “Tarihin görkemli bir aşamasına tanıklık ediyorsunuz. Adını bile bilmediğiniz bir halk kendini küllerinden yaratıyor. Bu görkemli yaratıcılık destanına sizler de katılmalısınız. Kendi ülkenize devletlerinizin bu kirli savaşa kattığı desteği protesto etmeli, Kürdistan halkıyla kardeşlik ilanınızı gerçekleştirmeli, Kürdistan’da doğan ve yükselen güneşin ışınlarıyla ülkelerinizi aydınlatmalısınız” cümleleriyle kuruyor.
Semra Turan/İstanbul-MA