Merak kamçılatan öyküler yazan Karanfil, cinsel yönelim mevzusuna, kadın olma haline, bazen birinci tekil anlatıcı bazen ise üçüncü tekil anlatımla okura doyurucu ipuçları vererek sürüklemeyi başarmış
Deniz Karanfil’in Çağanozlar İndiğinde adlı yeni öykü kitabı Alakarga Yayınları tarafından yayımlandı. Sessiz sedasız üçüncü baskıya da geçti. Deniz Karanfil için taze öykücü diyemeyiz. Daha önce Salyangozlar Sandalyeler Bulutlar isimli ilk öykü kitabı Can Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Yeni öykü kitabında ilk öykü kitabında olduğundan farklı atak ve konularla ve yine dil zenginliğiyle okuru hemen içine alıyor. Karanfil merak, kaygı ve bilerek bıraktığı bazı boşlukları insanın eline veriyor.
Öykü ile şiir her zaman birbirini besler. Karanfil’in zengin dili ve duyarlı yaklaşımı da onun şiir serüveni ile alakalı aslında. Deniz Karanfil edebiyat dergilerinde başlayan şiir macerasında 2012 Cemal Süreya Özel Jüri Ödülü’nü aldı ve yine aynı yıl Turgut Uyar Şiir Ödülü’nde üçüncülüğe seçildi. Ardından ise ödüllü dosyası Deliler Sever Yarasını adıyla Bence Kitap tarafından yayımlandı. Son yıllarda ise öykü ağırlıklı yazıyor.
11 öykü ve daha fazla hayat
Her yazarın belli bir üslup arama, benimseme ve en nihayetinde de bunda kalıcı olma gibi bir arayışı olur. Bu da kalemi bir taraftan güçlü ve diri tutmanın formülüdür. Hassas ve hayatın içinden adressiz hatıralara, boşluk değil de pay bırakan öyküler yazmış Karanfil. Kitapta yer alan öykülerle toplumsal olduğu kadar bireysel sorunlara da değinerek merak ve kaygı mersafesinde sayfalarda gezdiriyor okuru. Her öykü hayatın içinde belirli bir saate, belirli bir odaya, belirli bir mevsime götürerek kulağa fısıldıyor. Okuru sıkılmadan öykülerine yoldaş eden Karanfil, gülümsettiği gibi düşündürmesini de iyi kotarmış.
Çağanozlar İndiğinde kitabında 11 öykü yer alıyor. Abdullah’ın macerasıyla başlayan öykü ile caddelerde dolaşırken bir grevin bir işçi üzerindeki etkisine karışıyorsunuz. Tereddüt ve sonuç arasında giderken başka bir hayata konuk oluyor okur. Kiralık Çocuk Acentesi adını verdiği öyküsünde ise mülteci meselesinde çocukların bir sektör olarak kullanıldığı zalim dünyanın gerçeğine şahit oluyorsunuz.
Merak kamçılatan öyküler
Her bir öykünün ayrı bir ağırlığı olduğu kadar akılda bırakan acısı da oluyor. Tabi kitap sırf acılı öyküler kitabı değil. Arada bir karakter diş ağrısıyla feryat ederken farklı bir serinlikle sayfaları çeviriyorsunuz. Ağrıyı hatırlıyorsunuz. Öykü bu, çağanozları göklerden de indirir, bir delinin terindeki geçmişe de götürür. Karanfil de bu öyküleri hissede hissede kalemine yüklenmiş. İyi de yüklenmiş.
Havada durmuş gibi, başlangıcına değinmeden bir anda merak kamçılatan öyküler yazan Karanfil, cinsel yönelim mevzusuna, kadın olma haline, bazen birinci tekil anlatıcı bazen ise üçüncü tekil anlatımla okura doyurucu ipuçları vererek sürüklemeyi başarmış. Öykü tabi, akıcı olduğu kadar ilginç olaylarla da güçlenmesi gerekiyor. Duyarlılık, hislere tercümanlık ve betimleme gibi faktörler bu öykü kitabında denildiği gibi ‘cuk’ oturuyor.
Öykülerde can ciğer bir arkadaşa duyulan hınçla vefanın bunu bir anda eskimemiş dostluğa götürüp bırakması, bir ölünün evine dönmesindeki yaşanmışlık, 1974’te Kıbrıs işgalinde farklı bir hatırat ya da bir delinin “Allah öptü beni” diyerek yanınızdan geçmesine hayretle ve tabi tebessüm ederek şahit oluyorsunuz.
Kitaba adını veren öyküde ise toplumun iktidarında ve çocukların acımasız dünyasında, naif yüreğiyle hayatta kalmaya çalışan bir başka çocuğun duygularına tanık olurken o esnada göğe bakmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Çünkü bazen gökten çağanozların inebilmesi, belki de yağmur gibi yağmasında herhangi bir sakınca görmüyorsunuz. Bu sakınca görmeme hali yaşadığımız onca şeye, maruz kaldığımız ortamlara ve bu dünyaya müstahakmış gibi geliyor. Acımasız dünya acımasız insanların eseri sonuçta. Ama sadece bu da değil. Kitapta karamsarlık olduğu kadar iyimserlik de beklenmedik bir anda kendini hatırlatıyor.
Koronavirüs günlerinde sıkı bir öykü kitabı okumak isteyenler için Çağanozlar İndiğinde iyi bir seçim olacaktır.