Farklı sınıfsal ve kültürel konumlardan kadınların deneyimlerini kitaplaştıran Ceren Lordoğlu, kadınların baskıya karşın yaşadıkları güçlenme halini ‘ilham verici’ olarak tanımlıyor
Yazar Ceren Lordoğlu’nun “İstanbul’da Bekar Kadın Olmak” isimli kitabı, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Çalışmasında mekâna feminist açıdan bakan Lordoğlu, kitabın yazılış hikayesini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Necla Demir’e değerlendirdi. Kitabı, 2016 yılında tamamladığı doktora tezinden yola çıkarak hazırlayan ve daha sonra da kitaplaştıran Lordoğlu, tezinin sınırlı bir akademik çevre dışında okunma ve tartışılma ihtimali taşıması için kitaplaştırdığını söylüyor. Çeşitli kodlarla hayatımızın her alanında karşılaştığımız toplumsal cinsiyet rollerinden biri de kadına yüklenilen rol ve sorumluluklarken, aynı zamanda onun “bekar, bakire oluşu vs.” en çok konuşulan konuların başında geliyor. Özelde de toplumsal kalıpların dışına çıkmış kadınları düşünecek olursak Türkiye’de kadın olmak ne anlam ifade ediyor, sorusuna şöyle cevap veriyor Lordoğlu, “Araştırma sırasında temel olarak odaklandığım, birbirinden farklı sınıfsal ve kültürel özelliklere sahip kadınların mekanla ilişkili yaşadıkları sınırlılıkları ve aynı zamanda bunlarla baş etme yöntemlerini görünür kılmaktı. Görüştüğüm tüm kadınlarda farklılık gözetmeden ortaklaşılan konu, güvenlikle ilgiliydi.”
‘Taktikler geliştiriyorlar’
Kadınlar, Türkiye ve dünyada kadını aile kurumu içine hapseden anlayışın yansımalarını yaşıyor mu, tek başına bir birey olma gerçekliği mevcutken, aile içinde bir yerde konumlanmaları nasıl açıklanabilir dediğimizde ise, aile olmama halinin kadınların ailelerinden, yaşadıkları çevreye kadar farklı bulunan bir konum olduğunu ifade ediyor Lordoğu, bu farklı olma haliyle baş etmek için kadınların bazı taktikler geliştirdiğine dikkat çekiyor: “Görüştüğüm kadınların bazıları ayrı eve çıkmalarını başta ailelerine, sonra da çevrelerine gerekçelendirme ihtiyacı duyduklarından söz ettiler. Aileden ayrı eve çıkabilmek için çalışma ya da okumayı bahane edip şehir değiştirenler vardı.”
Devlet bekarları görmüyor
İktidarın sosyal politikalarında kadını aile içine hapseden bir yerde durduğu düşünüldüğünde, bekar kadının bu başlık altında nasıl değerlendirileceğine ilişkin konuya şöyle diyor Lordoğlu: “Bekar kadınlar özelinde baktığımızda ‘dul kadınlar’ dışındaki bekar olma halini devletin sosyal politikalarında görmüyoruz. Bununla birlikte bir yandan pek çok sorunu aile içinde çözme arayışındaki devlet politikaları, diğer yandan da ekonomik anlamda zayıflayan ailenin dayanışmacı yapısı çözülme işaretleri verirken, bekar kadınların ihtiyaçları karşılıksız kalıyor. Ailelerinin bakım desteğini sağlamak üzere onlarla oturmak ya da yakın oturmaktan, çocuklarının bakımı için yılın belli dönemleri özellikle anneleriyle aynı evde yaşamaya kadar bir dizi formül yaratmaya çalışıyorlar. Bunu sağlayamayanlar ise daha sert bir biçimde hayatı sürdürme çabasında oluyor.”
Hem baskı hem güvenlik
Özellikle de bekar kadınlar için mahallenin ne anlama geldiğini, bir ‘güvenlik çemberi’ mi yoksa ‘ahlak bekçisi’ mi olduğunu şöyle yanıtlıyor Lordoğlu: “Yaşam tarzı ile kadınlar, mahalle genelinden farklılarsa, görebilecekleri baskı karşısında kimi taktikler geliştiriyorlar ve mesafe kuruyorlar. Bir yandan güvenliğe duydukları ihtiyaç, diğer yandan da mahallenin güvenlik ağının dışında kalmamak için ölçülü bir mesafe geliştiriyorlar.”
Deneyim güçlendiriyor
Araştırma sonucunda ortaya çıkan kitabın kendisine ne gibi deneyimler sağladığına yönelik sorumuza, kadınların yaşadıkları baskı ve sınırlamalara karşın, bekar yaşama deneyiminin onları güçlendirdiğini gözlemlediğini vurgulayan Lordoğlu, şöyle devam ediyor: “Bu durumun çoğunlukla görüşmelerin başında çok farkında değillerdi. Bana anlattıkları konut değiştirme öyküleri, bir anlamda yaşam öyküleriydi de. Dolayısıyla yaşamlarındaki mekanla ilişkili deneyimlerini aktarırken, görüşme sonunda tüm bu değişimlerden neleri başarabildikleri ve yeni bir yaşamı tek başlarına nasıl kurduklarını fark ederek kendi güçlenmelerinin de farkına vardılar. Anlatımlarında, mekanla ilişkili olarak yaşanan özgürleşme ve güçlenme hali ilham vericiydi.”
İSTANBUL