Önce söze tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızı anarak başlamak isterim.
Neden tutuklandılar?
Bu soru genel olarak anlamsızdır. Çünkü genel olarak anlamlı soru “özgür medya çalışanlarının tümü neden hala tutuklanmıyor?” sorusudur. Biz bu soruyu sorar sormaz da, bakıyoruz, birer ikişer tutuklanıyorlar.
Ancak özel olarak sorulması gereken soru şudur: Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın tutuklanmasından hemen sonra bizim arkadaşlarımız neden tutuklandı?
Şundan: Erdoğan rejimi bu iki “derin ulusalcıyı” tutukladıktan sonra, o derin yapıya “seninkileri tutukluyoruz ama, Kürt gazetecileri de tutukluyoruz” demiş oldu. Yani “alavere dalavere Kürt gazeteci kodesi” demek oluyor.
Şimdi gelelim Barış’ların tutuklanma sebebine.
Yargıya bakılırsa bu gazeteciler bu arada bir Yeniçağ yazarı bir MİT mensubunu açığa çıkardığı iddiasıyla tutuklanmış. Açığa çıkarıldığı iddia edilen bu MİT’çi ise yaşamıyor. Yani ölmüş. Herkesin gözü önünde gömülmüş. MİT’çi olduğu bizzat MİT Başkanlığı’nın cenazedeki çelengi ile yarı-resmi ilan edilmiş. Yaşayan bir MİT subayını deşifre etmek, onu elbette tehlikeye atar. Hele bu MİT’çi bir başka devletin toprağında “casusluk” yapıyorsa, sonucu çok feci olur. Eğer yargı, “şehit öteki dünyada da göreve devam edecekti, şimdi zebanilerin cehennemdeki münkirlerin haberi oldu” diye düşünmüşse buna bir şey diyemem.
Yargının bir iddiası da “MİT’çi ölse bile ailesi yaşıyor, şimdi onlar tehdit altına girdi” şeklinde. Neden girsin? MİT’çi mafya lideri mi? Onun bunun malına, canına, namusuna mı el atmış? Bizim zamanımızda deşifre olan Mahir Kaynak diri bir şekilde akademide bile tehlikeye girmedi. Mesut müreffeh yaşadı. Kızı üniversitenin parlak bir akademisyeni oldu. Aile hala huzur içinde. MİT’çi Albay’ın ailesine sorsanız “Babamız Kuşçubaşı Eşref geleneğinin şerefli bir devamcısıydı, sınırları aştı, düşmanın içinde çalıştı, biz de Teşkilat-ı Mahsusa’nın kutsal tarihinde yerini alan eşimizle, babamızla. Amca oğlumuzla, hısmımız Albayımızla şeref duyarız” diye resmen açıklama yaparlar. De ki yaptılar. Siz ne yapacaksınız, MİT’çinin eşini, oğlunu, kızını ve hısım akrabasını “MİT’çiyi teşhir ettiler” diye tutuklayacak mısınız?
Her neyse. İddia saçma.
Ama “tutuklama” bir hayli “manidar.”
Tutuklanan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan bilindiği gibi Türk devletinin ABD ve AB yerene Rusya ile ittifakını savunan meslektaşlarımızdır. Avrasyacıdırlar. Erdoğan’a “derhal Şam’la görüş ve onunla birlikte Doğu Suriye’deki ‘terör koridorunu’ havaya uçur, ABD’yi kovala” demektedirler.
Şimdi dönelim Kremlin’deki manzaraya…
“Dünya lideri” Erdoğan ve etrafında tüm devleti temsil eden zevatla birlikte Putin’le görüşecek. Kalabalık delegasyon dış kapıya geliyor. O da ne? Putin bahçe kapısında yok. Oysa az önce Esad’ı kapı önünde ayakta beklemiş, onu kucaklamamış mıydı? Öyledir. Heyet dış kapıdan giriyor. Bir hayli yürüyor. Bir kapı açılıyor. Hayret! Putin yine ortalıkta görünmüyor. Karşıda bir kapı. Heyet beklemeye başlıyor. Hepsi şaşkın. Kapalı kapının arkasında Putin’in varlığını, özellikle koku alma hassası güçlü Hakan Fidan anında anlıyor. On beş saniye… Yirmi saniye… Bir dakika… Erdoğan etrafına bakınıyor. Adeta ayaklarını sürüyerek bir iki mütereddid adım atıyor. Hiç kimse konuşmuyor. Bekliyorlar. Putin’i. Erdoğan altın varaklı taht misali koltuklardan düşmüş, sıra sıra dizili sandalyelerden birine çökmüş.
Sonunda adamın biri “baş parmağı” ile bir işaret yapıyor. Öteki adım kapıyı açmak üzere hareketleniyor. Heyet kuyruğa giriyor. Putin’in yüzünde “sıcak bir tebessüm”, Erdoğan’ın yüzünde zoraki bir şeyler.
Şimdi siz Erdoğan’ın ve onun heyetinin yerinde olsanız ne yaparsınız?
Putin’e “van munit, daha da Kremlin’e gelmem” mi dersiniz? Diyemezsiniz. İdlib’de kuşatılmışsınız. Rus doğalgazıydı, füzesiydi, nükleer santraldı, turistti, satılacak domatesler ve hıyarlardı, pusuda bekleyen ABD’ydi falan zokayı yutmuşsunuz. Dişinizi sıkıp, “Dostum Putin bana ateş etmeyecek” diye numaradan sevinmek zorunda kalmışsınız.
Eeee… Ne dersiniz? Putin’e duyurmadan “yıktın perdeyi eyledin viran, varıp sahibinden hesap sorayım heman” diyerek bir koşu Oda TV’yi kapatıp, Barışları kodese yollarsınız.
Yani “eşeği dövemediğiniz için, Rusya markalı semerini döversiniz.”
Rusya markalı semeri döverken de, “dövüyoruz ama bir sorun, neden dövüyoruz” diye geveleyip, ardından “ama aynı zaman da Kürdü de dövüyoruz” diye “önlemini” alırsınız.
Türkiye’nin hem dış ittifakları çatırdıyor, hem de içeride AKP-Ergenekon ittifakında yangın var.