Sağlık örgütleri, Grup Yorum üyelerinin zorla tedavi edilmesinin işkence olduğunu belirterek Sağlık Bakanlığı’na çağrı yaptı. Çağrıda sorunun güvenlik odaklı bir anlayış ile çözülemeyeceğine vurgu yapıldı
Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Komisyonu, ölüm orucunda olan Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’e zorla müdahale edilmesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Grup Yorum üyelerinin konserlerinin yasaklanmaması, İdil Kültür Merkezi’ne yönelik polis baskınlarının son bulması, adil yargılanma hakları talepleri ile başladıkları açlık grevi ve ardından ölüm orucuna çevirdikleri eylemleri nedeniyle hayati tehlikelerinin tıbbi olarak en üst düzeyde olduğuna dikkat çekildi.
Sağlık Bakanlığı’nın Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı başvuru ile İstanbul 18’inci Sulh Hukuk Mahkemesi’nin, Türk Medeni Kanunu’nun 432’nci Maddesi’ne dayanarak Bölek ve Gökçek hakkında “zorunlu yatış” kararı verildiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “İradeleri dışında yapılan bu uygulama; uzamış açlık nedeniyle kırılgan ve hassas olan sağlık durumlarını daha da kötüleştireceğini belirtmek istiyoruz. Avukatlarının açıklamalarına göre, Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in bilinçleri açık, akılları yerindedir, madde ya da alkol bağımlılığı yoktur. Yapılan bu uygulama anayasaya, evrensel insan hakları hukukuna, mesleğimizin etik ilkelerine aykırıdır” denildi.
Bakanlığa çağrı: Zorla tedavi işkencedir
Bakanlığa çağrı yapılan açıklamanın devamında Lizbon bildirgesine uygun davranılması gerektiği hatırlatıldı ve “Açlık grevlerinde hekim tutumunu ortaya koyan Malta bildirgesini tekrar hatırlatıyoruz. Tedavi işlemlerinde yer almasalar bile tüm hekimler güç durumdaki insanlarla olan mesleki temaslarında tıp etiğine bağlı kalmak zorundadır. Açlık grevcilerine, tedaviyi reddetmeleri halinde zorla tıbbi girişim uygulanmamalıdır” sözleri kullanıldı.
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: “Görevleri tanımlanmış olan bakanlıkların avukatlarının bildirdiği gibi açlık grevi yaptığı için iki kişinin zorla hastaneye yatırılması asker polis eşliğinde hastanede tutulması, hekimleri tarafından muayene ve tedavilerine izin verilmemesi ve yakınlarının refakatçi olarak kalmasının engellenmesi ve zorla tedavi edilmesi işkencedir ve insan onuruna aykırıdır. Bakanlık görevlilerine sorumluluklarını hatırlatıyor, işkence ve onursuz uygulamalarına son vermeye çağırıyoruz. Helin Bölek ve İbrahim Gökçek derhal özgür kalmalı ve kendi iradelerine uygun olarak yaşamlarına devam etmelidir. İnsan haklarına saygı demokrasi ve adalet herkesin hakkıdır ve gerçekleşmesi açlık grevlerinin sona ermesini sağlayacaktır.”
Fincancı risklere dikkat çekti
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı ve adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarla Gökçek ve Bölek’in yaşadıkları üzerinden ölüm orucu ve açlık grevlerine zorla müdahalenin riskleri ile hekim ve sağlık çalışanlarının sorumluluğuna dikkat çekti.
Prof. Fincancı şu paylaşımlarda bulundu:
* Açlık grevlerinin izlenmesi ve sonlandırma süreçlerine ilişkin @ttborgtr gönüllüsü hekimlerin emeği ile hazırlanmış yetkin kılavuzlar bulunmaktadır.
* Bir yanda sağlık çalışanları önce zarar verme ilkesi ile izlerken, diğer yanda da hak talepleri insan hakları savunucularınca duyurularak sonlandırma için çözüm aranır.
* Bizler de insan hakları mücadelesi kapsamında Grup Yorum’un konser yasaklarının kaldırılması, Mustafa Koçak’ın adil yargılanma taleplerini yetkililere iletmeye, görüşme için randevu almaya çalışıyorduk uzun zamandır.
* Bu talepleri duyurmaya çalıştığımızı, iyi niyetli bir adım atıldığında açlık grevini sonlandırmalarını da açlık grevcileri ile paylaşmış, olumlu yanıt almıştık. Oysa yetkililerin çözüm odaklı bir yaklaşımı olmadığını 11 Mart sabaha karşı gelen haberle anlamaya başladık.
* Sabaha karşı 2-3 sıralarında Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in kaldıkları ev basılarak ambulansla alındıklarını, refakatçilerinin gözaltına alındığını, anne babaların çocuklarının nereye götürüldüğünü bilmediklerini, hastane hastane dolaşmaya başladıklarını öğrendik.
* @istabip gönüllüsü hekimler, öğrencilerimiz ve @CHDistanbul ile @halkinhukuk_ avukatları aracılığıyla saatler sonra #ÜmraniyeEğitimAraştırmaHastanesi bilgisine ulaşıldı.
* Sabah 11 sıralarında hastaneye ulaşıp hastane güvenliği ve polis grubunu hekim, öğretim üyesi ve @insanhaklari başkanı kimliklerimle aşarak odaya girdiğimde Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in uzamış açlığın etkilerini aşan düzeyde çok yorgun ve halsiz olduklarını gözledim.
* Su, tuz, şeker ve B vitaminine ancak o saatte yakınlarının getirebilmesi üzerine ulaştıklarını öğrendim. O sırada odaya gelen ve hekim olduklarını düşündüğüm biri beyaz önlüklü 2 kişi işlemlerin yapıldığını, 13’de heyet toplanacağını, düzenli bilgilendireceklerini söyledi.
* Hekim olduklarını düşünüyorum, dedim çünkü ben hekim olduğumu söyleyip kendimi tanıtmış olsam da, onlar ne yazık ki deontolojiye uymayan bir tutumla kendilerini tanıtmadılar.
* Kendisini emniyet müdürü olarak tanıtan sivil giyimli bir kişi, çok sayıda sivil polis ve hastane güvenliği, kaygıyla gelen yakınlarını engellemeye çalışırken, kendilerinin de kalabalık olarak orada bulunup tüm hastalar için risk ve stres kaynağı olduklarını anlattım.
* Ortada kolluk ve hastane güvenliği dışında muhatap yoktu. Emniyet müdürü olduğunu söyleyen kişiye insanları buraya hangi yetkiyle getirdiklerini, yazılı bir belge, gözaltı veya tutuklama kararı olup olmadığını sordum. Yoksa bunun zorla alıkoyma suçu olduğunu ifade ettim.
* Cezaevinden emir geldiğine dair ve biraz da şaşırarak ve bocalayarak yanıt verdi. Heyet denilip duruyor, ancak sağlık çalışanları ortada görünmüyordu. Saat 13 denmiş, sonra bu 15’e çekilmişti.
* Bu arada açlık grevcilerine ilk geldiklerinde psikiyatri konsültasyonu yapılmış, öğrendiğimize göre bilinci açık, yerinde ve uygun iletişim kurabilen iki açlık grevcisinin de karar verme yeterliliği olduğu, özgür iradeleri ile bu eylemi sürdürdükleri rapor edil işti.
* Sonra da her ikisine de tedavi ve beslenmeyi kabul etmediklerine dair yazılı formlar kendi el yazılarıyla doldurtulup imzalatılmıştı. Saat 15.30’da 7 kişilik bir heyetin geldiği ve ikisi ile görüştüklerini yanlarındaki avukatlardan öğrendik.
* Bu uzun ve yorucu tweet dizisini hala okumayı sürdürenlere teşekkür ederim. Bunları kayıt düşmek adına paylaşıyorum.
* Heyetin gelip gittiğini de öğrenince @insanhaklari olarak çalıştığımız ambulans firmasını arayıp iki ambulans çağırdım. Yakınları eşyalarını topladı. Çıkış hazırlığı yapmaya başladık çünkü her ikisi de çok huzursuzlanmıştı. Onları da böylece yatıştırmaya çalışıyorduk.
* Ambulanslar geldi. Saat artık 16.30’a gelmişti. Koridorda kolluk sayısı çok artmış, aralarına üniformalılar da katılmış, bir hemşire bankosu koridorun ortasına çekilerek bariyer oluşturulmuştu.
* Paramedikler ve sedyelerle odaya yöneldiğimde kolluk tarafından durduruldum. Heyet kararı gelmeden çıkamayacaklarını söylediler. Heyet nerede sorusu yanıtsızdı. O sırada koridordan geçen iki sağlık çalışanından biri ile kısa bir göz temasımız oldu, tıp fakültesindeki öğrencilerimizden biriydi. Hemen gözlerini kaçırdı.
* ‘Heyetleriniz nerede toplanır’ diye seslenince dönüp ellerini kaldırarak, ‘burada çalışmıyorum hocam’ yanıtını verdiğinde içim burkularak beni tanıdığını ama o koşullarda tanımazdan gelmeyi seçtiğini anladım.
* Saat 17 civarında toplandıkları yeri bulduk, gittiğimizde kendimi tanıtıp başhekimle görüşmek istediğimi söyledim. Toplantıda olduğunu söyleyen hastane güvenliğine haber vermesi gerektiğini ilettim. İçeri gitti. Biz beklerken hastane güvenlik amiri ve kolluk görevlileri de geldi.
* Üç avukat ile birlikte bekliyorduk. Avukatlara gitmelerini söylediler. Onlar reddetti, beni yalnız bırakmayacaklarını belirttiler.
* Tam o sırada içerden biri kolluğu çağırarak evrakı almalarını istedi. Heyet raporu düşüncesiyle, hasta mahremiyetini ihlal ettiklerini, hasta belgelerinin kolluğa verilemeyeceğini söyleyerek müdahale ettim.
* Apar topar uzaklaştılar. Bölüme gittiğimizde belgenin örneği görülmemiş bir @saglikbakanligi davası ve Sulh Hukuk Mahkemesi kararı olduğunu öğrendik.
* Mahkemenin kararı incelendiğinde; kimin tarafından yapıldığı anlaşılmayan dış gözleme dayalı bir metnin dava dilekçesi olarak sunulduğu, dava dilekçesinin içeriğinde bilimsel bir dayanağı olmayan genel bir gözlemin ve müvekkillerin tavrına dair anlatımın yer aldığı, sonuç kısmında sosyal medya üzerinden kaos ortamı oluşturulmaya çalışıldığı şeklinde bir suçlama ve davalıların yaşam haklarını korumakla yükümlü bakanlık adına tedbiren karar verilmesinin talep edildiği, Hükmün ise TMK’nın 432. maddesi atfı ile kamu güvenliği· ve zorunlu yatışı talep edilenin istikbali açısından zorunlu yatışa izin verilmesi gerektiği şeklinde kurulduğu görülmektedir.
* TMK 432 içeriği itibarıyla sorunlu ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı bir düzenlemedir. Türkiye’nin 2003 yılında Resmi Gazetede yayınlayarak bir iç hukuk metnine dönüştürdüğü Avrupa Biyotıp Sözleşmesi 5. Madde hiçkimseye isteği dışında zorla tedavi yapılamayacağını açıkça belirtmektedir.
* Elbette böyle bir hukuk dışı uygulamaya kapı açan @saglikbakanligi ve hastanenin ilgili sağlık çalışanları bu suça ortak olmuş, etik ilkeler ve deontolojiyi hiçe saymıştır. Avukatlar ayrıntılı bir itiraz hazırladılar, ancak hızla itiraz da reddedildi.
* Çözüm odaklı olmayan tutum o gün öğle saatlerinde İzmir Valiliğinin Grup Yorum’a destek amacıyla yapılacak konseri yasaklamasıyla kendisini iyice açığa vurdu. Mustafa Koçak ile ilgili gelen haber ise bugün tutulduğu cezaevinin kampüs hastanesine yatırıldığı ve orada zorla müdahale dildiği şeklindeydi. Avukatlarına ise yasak getirilmiş durumda.
* Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesine aykırı zorla besleme etik ihlal olmasının yanısıra Avrupa Biyotıp Sözleşmesi uyarınca yasaya da aykırıdır. Bu uygulamalar, mahkeme ve sağlık çalışanlarını açıktan araçsallaştırmak Türkiye tarihinde bir ilktir. Bu sorunun insan onuruna yaraşır tek çözümü talepleri hızla değerlendirmek, insanların kendi özgür iradeleri ile açlık grevlerini sonlandırmalarının yolunu açmak olmalıdır.
* Zorla alıkoyma, zorla müdahale uygulamaları açlık grevindeki kişilerin sağlık durumunu daha da kötüleştirecek etkiler gösterir. Önceki açlık grevlerinde gizlice gerçekleştirilen bu tür uygulamalardan sakatlanarak çıkmış pek çok açlık grevcisi bulunmaktadır.
* Bu diziyi sonuna kadar okuma sabrını gösteren herkese çok teşekkür ederim. Covid-19’suz ve insanca yaşayacağımız günlerimiz olsun! Son olarak bu diziye @TC_icisleri ve @adalet_bakanlik eklenmeli, çözümün adresi olarak. Açlık grevleri @saglikbakanligi davacı kılınıp, güvenlik odaklı bir anlayış ile çözülemez. Toplumda daha fazla örselenme yaratır. Bu böyle bilinmelidir.”
İSTANBUL