Ekoloji mücadelesi içinde en önemli tehlikelerden biri olan bu neoliberal yaklaşımlardır. Bu anlayış ekoloji mücadelesinin içini boşlatmaya çalışmaktadır. Sistemle barışık muhalif görünümlü bu yaklaşım tamamen kendini var etme üzerine kuruludur. Pozisyonunu korumak adına mücadele etmeme ve ettirmeme, kendine evirme, kendini merkeze alma, kendi egosunu besleme ve en iyi saldırı savunmadır mantığıyla yapılan mücadeleyi sekteye uğratma üzerine kurulu yaklaşımlardır.
Muhalif olup sorunu tespitten öteye gidemeyen bir anlayış tamamen gündemi belirliyor. Elbette akademik ölçekte; etliye sütlüye dokunmadan tamamen pozitivist temelli bir tespitler yığını oluyor bu yaklaşımlar. Sorunun neden ve çözümüne dokunmayan neoliberal bir akımın temsilcilerin hâkimiyetinde bir yığın gündemi belirliyor.
Gündem küresel krizler zincirinden ibaret ve tümden sistem ya da kapitalist krizden ibarettir. Küresel ölçekte bir kapitalist kriz bu kadar gündemde iken borsaların çakılması, karıncaların üç kıtada göçü (istilası değil), petrolün dip yapması bunun belirtileridir. Uzun sürede çıkış arayacak ve bu krize bir nebze olsa da soluk aldıracak gündem sapacaktır. Yine aynı şekilde küresel ölçekte bir mülteci krizi ve bir de pandemik bir kriz var.
Ekoloji mücadelesi politiktir, nedeni ise ekoloji yaşam bilgisi, politika ise gündelik sorunların çözümüdür. Ekoloji mücadelesi de korona virüs meselesi de politiktir. Petrol fiyatlarının dip yapması, çekirge kasırgasının korona gibi üç kıtayı etkilemesi ve elbette sümen altı edilen ekolojik mültecilik hep birlikte sistemin bütüncül saldırılarının sonucudur. Sistem kapitalizmdir ve onun yürütücüsü hükümetlerdir. Siyaset (politik) üstü deyimi tam olarak kaçış tanımı olup neoliberal yaklaşımdır. Yaşamak politiktir; korona da mülteciler de karıncaların göçü de…
Koronavirüse gelirsek; bizler havamızı, suyumuzu ve toprağımızı savunuyoruz derken, buna dair mücadeleler örgütlerken kenarımızda, kıyımızda dönenler-anlayışlar sayesinde bu virüs bu denli yaşam alanı bulmuş ve bu ölçekte tehdit olmuştur. Yaşam alanlarında oluşan tahribatlar ve bozulan ekolojik dengeler bu virüsün yayılmasının önünü açmıştır. Tüm dünyada Kanal İstanbullar, üçüncü köprüler, Kazdağları, Hasankeyf’ler boğulmuş, Hewsel’ler talana açılmış, tahribatlar sermaye kaynaklı olmuştur. Flora ve faunalar yok edilmiş, bu ve benzeri virüslere yaşam alanı oluşturulmuştur.
Tüketim odaklı beton asfalt politikaları; dört duvar kimyasal yapılardan oluşan konutlar, sosyal ilişkilerin bitirilme çabaları, doğa-topluma dair saldırılar ve tahribatları da bu virüs ve sonrakilerin istila ve işgaline hazırlıklar olmuştur.
Koronaya dair pandemi sözü neden bu kadar kullanıldıya bakalım. Pandemi ya da pandemik, bir kıta hatta tüm dünya yüzeyinde geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren hastalıkların genel adıdır. Pandemi basitçe yaygın anlamı taşıyor ve hastalıkların yayılmasında kullanılan bir terim. Küresel salgın olarak da kullanılabilir ama ısrarla pandemi kullanan büyük bir yığın var ve bunu entelekte etme arzusunun belirginliği bunu öncelemiştir.
Endüstriyel sağlık politikaları; paralı sağlığın özelleştirilmesi hasta ve hastalıkların özelleştirilmesi gibi birçok problemi barındıran aşırı kâr ve endüstriyel sağlık politikaları yeterli ve gerekli sağlık hizmetlerini vermemektedir. Para sağlık orantısı burada da karşımıza çıkmaktadır.
Sağlık ocaklarının bile ihtiyaç olmadığı ekolojik yaşamlardan günümüze bu politikalar; on binlerce yıl boyunca tıbbi ve şifalı bitkiler sağlık sorunlarını gidermeye yeterken bugün metalaştırılan bir sağlık sorununun kendisi olmuştur. Doğal yaşam alanları tamamen değiştirilen, metalaştırılan insanın ilaç bağımlısı olarak sektörü beslemesi GDO ile hastalık yayması açıktır. Gözü dönmüş endüstriyel sağlık sisteminin virüs üretmiş olması çok da komplo teorisi olmaktan çıkmış bir sömürü gerçekliğidir. Vahşi ne kadar doğal yaşama dair karalamalarda kullanılsa da doğal yaşam vahşi değildir, vahşi olan kapitalizm ve onun yaklaşımlarında kullanacağımız bir sıfattır. Aşırı kâr sömürünün sürdürülebilirliği için sistemin değirmenine su taşımayan yaş bandındakilerin ölümü için virüs üretmiş olması çok uzak bir ihtimal ve uzak bir komplo teorisinden daha yakındır.
Mülteci sorunu nitelikli-düzenli göçmen-mülteci gibi tanımlasa da Afrika’nın Rift Vadisi’nden başlayan ekolojik mültecilik esas alınmış ve savaşlarla yaşam alanlarından koparılmış ekolojik mülteciliğin tarihi çok eskiye dayanır. Ama tarihi iyi bilen kapitalizm bu tarihi hep kendi tekeri dönsün diye kullanmış, kullanmaya devam etmektedir. Ortadoğu’daki savaşların ve Afrika’daki kuraklığın altında yatan en önemli neden ucuz ve vasıflı işgücü teminidir. Bunu da mülteci pazarı olan Türkiye gibi ülkeler aracılığıyla yapmaktadırlar.
Çin ve Avrupa gibi emperyalist ülkelerde sermayece sömürülemeyen aşırı kârı beslemeyen 70-80 yaş arası büyük bir kitle var. Yaş ortalaması kapitalist krizi tetikleyen bir etken ve sömürülemeyen sisteme fayda sağlamayan bir kitle ve ne tesadüftür ki virüsün etkili olduğu menzile bu yaş grubu giriyor. Mülteci krizine denk düşen bir zamanda başlıyor…