Ekonomi Gündemi Hazırlayan: Hüseyin Deniz
Dünya yeni bir durumla karşı karşıya. Covid-19 olarak kodlanan korona virüsü, dünyanın genelini şimdiden etkisine almış gözüküyor. Nedeni henüz anlaşılmış değil. Ancak bunun dünyanın genel gidişatı kadar tanığı olduğumuz 3. dünya savaşının bir yaratımı olması da kuvvetle muhtemeldir. Çünkü, her küresel durumu etkileyen savaşlara bir hastalık vakasının eşlik ettiği bir gerçek. Hitit Kralı 1. Şuppililuma’nın Babil seferinden dönerken beraberinde getirdiği veba hastalığına yakalanmış esirleri yol açtığı salgın Kral ve tüm üst düzey komutanların ölümüne Hatti egemenliğini sarsmaya başlamıştı. MÖ 396 yılında Kartacalılar Sirakuza’yı kuşattıkları esnada orduda çıkan veba salgını o kadar şiddetliydi ki Kartacalıların Sicilya’daki askeri varlıklarını da çökertmişti.
Haçlı ordularının Filistin’de tutunamamalarının asıl nedeni, saflarında yaygınlaşan bulaşıcı hastalıklardı. MS 165-180 yılları arasında doğu seferinden dönen Roma İmparatorluğu’nda askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık imparatorluğun nüfusunun yüzde 30’unu kırmıştı. 1854-56 yıllarındaki Kırım Savaşı’nda da Fransızlar 50 bin, İngilizler 17 bin, Ruslar 37.000 askerini hastalıktan kaybetmişti. 1861-65 yıllarında Amerikan İç Savaşı’nda yalnızca Kuzey Ordusu’nun askerlerinin 220.000’i tifo, tüberkülozdan ölmüştü. 1. Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1914-18 yılları arasında Avrupa ve Asya’da tifüsten 25 milyon kişi hastalandı. İspanyol gribi (H1N1 virüsü), 1918-1920 yılları arasında tüm dünyayı etkisi altına almış, kimine göre, 1. Dünya Savaşı’nı sona erdirmişti. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla baş gösteren tifüs 1943 baharında salgına dönüşmüş binlerce kişi ölmüştü. Suriye merkezli Ortadoğu sahasında yaşanan Yemen, Suriye, Irak Libya’yı içine alan 3. dünya savaşının ortasında Covid-19 ortaya çıktı. Savaş bir kez da yol açtığı salgınla durdurulurken, dünya ekonomisi iyici krize yelken açtı. Savaş bir kez daha yıkıcılığını gösterdi. “Savaşa hayır” demek bir kez daha aciliyet kazanmış oldu.
‘Hesap hatası’ siyaseti
Habertürk Yazarı Fatih Altaylı köşesinde 3. Havalimanı için yapılan metronun havalimanına 300 metre uzaklıkta olduğunu yazdı. Bunun bir hesap hatası sonucu ortaya çıktığını, havalimanı işletmecisi İGA’nın CEO’su Kadri Samsunlu’nun da teyit ettiğini yazdı. Bu yazıyı okuyunca ilk aklıma gelen Uzunçayır Metro İstasyonu ile Metrobüs istasyonu arasındaki 300 metreden fazla olan uzaklık aklıma geldi. Üstelik metro yapılırken, metrobüs durağı çoktan faaliyetteydi. Benzer bir durum, Yeni Kapı-Ayazağa Metro Hattı’nın Mecidiyeköy durağı için geçerli. Metrobüs ile metro hattı arasındaki mesafe 300 metreden az değil. Üstelik aradan iki yıl geçmesine rağmen bu hattın bağlantısı hala yapılmış değil. İmar Affın’dan, yap-işlet devret modellerinin zarar etmesine, Ankara-yüksek hızlı tren hattının Sivas bölümünde yapılan güzergâh değişikliğiyle milyonlarca liranın boşa harcandığının ortaya çıkmasına kadar nereye el atsanız hesap hatası çıkıyor. Bu kadar hesap hatası mümkün mü? Olan biten, bir hesap hatasından öte sistemli olarak sürdürülen bir ekonomi politike işaret ediyor. Bu ekonomi politik, tek parti iktidarının, projelerin tümünü kendi yandaşlarına verilmesi keyfiyeti üzerine kurulmuş gözüküyor. Fiiliyattaki olağanüstü hal uygulaması bunun için yürürlükte olup doğrudan savaştan beslenmektedir. Demokrasinin, sivil toplum denetiminin ortadan kaldırılması tesadüf değildir. Tek parti iktidarı her şeyi kendi denetimine almayı hedeflediği için bütün önleyici sigortalar yerinden sökülmüş durumda. Bu yüzden hesap verme ancak toplumsal gücün caydırıcılığında söz konusu olabilir. Aksi halde HDP’li Belediye eşbaşkanlarıyla başlayan son olarak CHP Yalova Belediye Başkanı’nın AKP yönetiminde yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükleri ifşa eden girişimleri sonrası görevden alınması genel bir uygulama olarak yürüyecek.
Gizlilik kimin için gerekli!
Çağın geldiği nokta hiçbir şeyin gizli kalmayacağı bir teknolojik düzeye erişmiş bulunuyor. Bunu yetkili ağızlardan sık sık gelen şeffaflık açıklamaları izliyor. Son günlerde yaşanan olaylar bu ironinin nasıl yaşam bulduğunu çok net fotoğrafladı. İdlib’de yaşamını yitiren askerlerin adlarının verilmesi, Libya’daki savaşta MİT mensubunun ölüm haberinin bir siyasi tarafından ifşa edilmesinin basında yer alması, Yunanistan sınırına yığdırılan mültecilerin durumu… İdlib’de 33 askerin ölümü üzerine Meclis’teki gizli celse… Biri iktidarın ise diğeri de muhalefetin gizliliğe verdiği destektir. Gerçekte aynı zihniyete işaret ediyor. Halkın bilgi sahibi olmasını engellemek. Oysa her şeyin bu halk için yapıldığını söyleyip durmuyorlar mı? Gerçeğin öyle olmadığını her gün yeniden deneyimliyoruz. Daha da önemlisi, sosyal medya üzerinden herkes her şeyi öğreniyor. Şöyle ya da böyle… Sırf “Kral çıplak” dedikleri için suçlu gazeteciler oluyor. Ya olan bitene yol açanlar!