Tutuklu kaldığı Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi’nden 5 ay sonra tahliye olan Yüksekova Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, kayyumdan bir enkaz devraldıklarını ve bir inşa süreci başlatmışken tekrardan kayyum atandığını söyledi
Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi’nden önceki gün tahliye edilen yerine kayyum atanan Yüksekova Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, kayyım politikalarını, eşbaşkanların tutuklanmasını ve cezaevindeki durumu Mezopotamya Ajans’a anlattı. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 15 Ekim 2019 tarihinde evine yapılan baskınla gözaltına alınan ve 2 gün sonra tutuklanan Sarı, bu süreci bir komplo olarak değerlendirdi.
‘Tecrit durumu yaşadık’
Sarı, “Evime baskın yapanlar sanki bir infaz gerçekleştirmek amacıyla gelmişlerdi. Çünkü uzun namlulu silahlarla geldiler ve yarı çıplak olmama rağmen ‘Kafasını kaldırırsa sıkın’ dediler. Onlara o an karşılık versem muhtemelen infaz edilmeyle karşı karşıya kalacaktım. O zaman niyetlerinin ne olduğunu anladım. Tutuklandıktan hemen sonra önce Hakkari Cezaevi ardından da Van T Tipi Cezaevi’ne getirdiler. T Tipi’nde izolasyon, tecridin yaşandığı ve yeni tutukluların getirildiği 12 kişilik bir odaya koydular. Orada da bize rahat vermediler. Emirler yukarıdan verilmiş ve doğal olarak bu emirleri yerine getirmeleri gerekiyordu. Orada tam bir tecrit durumu yaşadık” dedi.
‘Elazığ Cezaevi çok profesyonel dizayn edilmiş’
Daha sonra götürüldüğü Elazığ Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi koşullarını anlatan Sarı, “O cezaevi çok profesyonel dizayn edilmiş bir cezaevi. Elazığ Cezaevi, insanın psikolojisinin bitirilmesi ve hiçleştirilmesi üzerine inşa edilmiş bir cezaevi. Orada fiziksel olarak güneşi görme imkanınız yok. Havalandırmalara bile güneş düşmüyor. İlk iki ay tek kişilik hücrede tutuldum. Bu süre boyunca hiçbir insanla temasım olmadı. Ancak iki ay sonra gelen aile görüşüne çıktığımda bir insana elim dokundu. Yine telefon görüşmeleri ya da diğer görüşmeler sırasında bizi yalnız götürüyorlardı ve kimseyle iletişim kurmamıza izin verilmiyordu. Her giriş ve çıkışta üzerimizi arıyorlardı. O cezaevi tam bir izolasyon yeriydi” diye konuştu.
‘Gözaltına alınanları beni sormuşlar’
Yapılan operasyonların sadece belediye eşbaşkanlarının gözaltına alınması ve kayyum atanması olmadığını söyleyen Sarı, “Bu operasyonlar aynı zamanda belediye eşbaşkanlarının bundan sonraki siyasi hayatlarını bitirmek, toplumun demokratik tepkileri neredeyse hiçleştirmek adına ciddi bir yönelimdi. Hakkımızdaki dosyanın hazırlanış biçimine baktığımız zaman da bundan sonraki siyasi hayatımızın engellemesi için hukuki bir düzmece ile karşı karşıya kaldık. Hukuk dışı bir düzmece ama hukuka uydurulmuş bir düzmece dosyayla karşılaştık. Mahkemeye çıktığımızda baktık ki sosyal medya üzerinden paylaştığımız şeyler suç olarak önümüze koyuldu. Baktılar ki bundan da bir şey çıkmaz, bu kez Yüksekova’da kim gözaltına alındıysa hepsine beni sorup bir suç oluşturmaya çalıştılar. Gözaltına alınan iş insanlarına sürekli ‘İrfan Sarı’yı nereden tanıyorsunuz, ona para verdiniz mi?’ şeklinde sorular sormuşlar. Mahkemenin eline ne yaptılarsa bir şey geçmeyince 1 yıl 3 ay propaganda cezası vererek beni tahliye ettiler. Ben tahliye edildim, ama aynı gün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’ya ceza verdiler. Tamamen ısmarlama, toplumun gündemini değiştirme ve milliyetçilik duygularını okşamaya yönelik bir ceza verildi. Burada iyi-kötü polis rolünün oynandığına şahitlik ediyoruz” dedi.
‘Enkazın üzerine yeni bir inşa süreci başlattık’
AKP’nin sadece kayyum atamakla kalmayacağını daha önce tartıştıkları “Belediyeleri valilikler bünyesine alalım” konusunu da bir şekilde gündeme getireceğini belirten Sarı, şunları kaydetti: “Kayyım politikası, ilk kayyım döneminde tutmadı. Çünkü gelen kayyımlar buraları icraat merkezinden çok kendi bireysel icraatlarını, oranın içini boşaltmak, fiziki ve yapısal olarak orayı çökertmek için geldiler. Diğer en önemli sebep ise, belediyecilik deneyimimizin getirdiği her şeyi yok etmekti. Birinci kayyım süreci biterken, nasıl bir yıkım bıraktıkları ortaya çıktı. Biz bu enkazın üzerine yeni bir inşa süreci başlattık. Ama AKP kendisini milliyetçi cenahta ayakta tutmak için tekrar aynı yönteme başvurdu. Kayyım alanları gasp edilmiş alanlardır. Aslında onların da (AKP) orada çok büyük bir beklentileri yok ama topluma ‘Seçilmiş eşbaşkanlarını gözaltına alırsak toplumun reaksiyonu ne olur?’ diye bir yoklama çektiler. Eğer tepki gelmezse onlar için bu alan at koşturacakları bir alan haline gelecekti. Ama ortaya konan irade onların bir amaca ulaşamayacaklarını gösterdi. Bu haksız uygulamaların artık kendi hanelerinde de bir karşılığının olmayacağını onlar da iyi göreceklerdir. Ne olursa olsun bu parti, bu hareket bayrağı tekrar alacak ve kendi kentlerini yönetecektir” dedi.
HAKKARİ