Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Mart 2015’te çözüm sürecini “buzdolabına kaldırdık” sözlerinden sonra Türkiye çok başka bir iklimin etkisi altına girdi. Hemen ardından gelen 7 Haziran seçimleri ve HDP’nin bu seçimlerde elde ettiği başarı da iklimin sertleşmesindeki faktörlerden biri oldu. Zira “çözüm sürecinin” yürütücülerinden AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan, seçimler öncesinde katıldığı bir televizyon programında HDP’nin barajı geçmesi halinde yaşanacakları şu sözlerle özetlemişti: “HDP’nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, çözüm süreci falan kalmaz ortada. Yani çözüm süreci daha güçlü çıkmaz buradan.” Akdoğan’ın sözleri seçimin hemen sonrasında karşılık buldu ve çözüm sürecini ortadan kaldırılmasına gerekçe yapılan iki farklı olay yaşandı. Bunlardan ilki 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde yaşandı. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde Türkiye’nin birçok kentinden gençler Kobani’ye yardım götürmek için bir araya geldi. Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yapmak üzere toplanan 300 gencin orta yerinde IŞİD tarafından bomba patlatıldı. Saldırıda 33 genç yaşamını yitirirken, 100’ün üzerinde kişi de yaralandı.
İddianame 18 ay sonra
Abdurrahman Alagöz isimli IŞİD’li tarafından gerçekleştirildiği ifade edilen ve toplumun her kesiminden büyük tepki toplayan saldırı dün üçüncü yılını doldurdu. Fakat geçen bunca zamana rağmen saldırı üzerindeki sis perdesi hala aralanmadı. Soruşturma dosyasına saldırıdan üç gün sonra “dosya içerisinde bulunulan belgelerin incelenmesinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle gizlilik kararı getirildi. Katliama ilişkin iddianame de ancak 18 ay geçtikten sonra hazırlandı. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 213 sayfalık iddianamede, biri tutuklu üç sanık hakkında 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi.
Devlet yetkilileri yok!
İddianamede katliamın failleri olarak canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz, 10 Ekim Katliamı’nı organize eden ancak Antep’teki bir hücre evi baskınında kendilerini patlattıkları iddia edilen Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun, 10 Ekim davası sanıklarından Yakub Şahin, firari olduğu belirtilen IŞİD’in Türkiye-Suriye Sınır Sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve IŞİD Emiri İlhami Mali gösterildi. Büyükçelebi ve Ballı ise iddianameye göre, Suriye’de bulunuyor. Bu yüzden davanın tek sanığı Yakub Şahin olarak görülüyor. Öte yandan iddianamede, devlet yetkililerinin sorumluluğuna ise hiç yer verilmedi.
21 ay sonra ilk duruşma
Beş duruşmanın görüldüğü saldırının ilk duruşması olaydan 21 ay sonra 4 Mayıs 2017’te Hilvan Adliyesi Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın tek tutuklu sanığı Yakub Şahin, aynı gün görülen Ankara Garı Katliamı davasına katıldığı için Suruç davası sanıksız başladı. 14 Temmuz 2017’de görülen ikinci duruşmada ise Şahin’in duruşmaya bizzat getirilmesine oy çokluğu ile karar verildi. Şahin, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı dördüncü duruşmada, adalete güvenmediğini belirterek susma hakkını kullandı. Yine yargılamanın başladığı evrede dahi dosyadaki “kısıtlılık kararı” hiç kaldırılmadı, avukatlar dosyanın detaylarına ulaşamadı. Görülen beş duruşmada avukatların dosyanın Gar Katliamıyla birleştirilme talebi ise her seferinde ret edildi. Katliamın altıncı duruşması ise 28 Ağustos’ta görülecek.
Müdüre ödül gibi ceza verildi
Öte yandan Suruç Katliamı’nın faili Alagöz hakkındaki ‘terör nitelikli aranan şahıs’ kaydının, saldırıdan bir ay önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştığı ortaya çıkmıştı. Buna ilişkin açılan tek davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal ‘görevi ihmal’ suçundan yargılanıyordu. 9 Ocak 2017’de görülen duruşmada mahkeme Yapalıal hakkında, ‘görevi ihmal ve kötü kullanma’ suçundan 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 lira para cezası verdi.
HABER MERKEZİ