Futbol takımlarının taraftarlarını müşteri olarak görmesine tepki gösteren futbol severler, “Kulüpler tamamen taraftar ruhlu ama profesyonel bir şekilde yönetilmelidir” dedi
Futbol, günümüzde milyon dolarlara futbolcuların alınıp satıldığı, büyük sponsorluk anlaşmalarının imzalandığı geniş bir endüstriye dönüştürüldü. Bu sistemde borç batağına sürüklenen futbol kulüpleri de çıkış için taraftarına yükleniyor. Endüstriyel futbol, taraftardan tuttuğu takım için daha fazla para verip bilet, kombine almasının yanı sıra yine takımına ait sim kartları, kredi kartları, modemler kullanarak, ekstra harcama yapmasını istiyor. Başarının ancak parayla geleceğine taraftarı inandırmak isteyen kulüpler, taraftardan sahanın içine etki eden 12’nci oyuncu olmasını değil, müşteri-seyirci olmasını istiyor. Kulüplerin bu tavrı karşısında çoğunluğunu emekçilerin oluşturdu coşkulu tribünler yerini heyecansız bir seyirci grubuna bıraktı.
Kapitalizmin önemli çarkı haline getirilen futbolun ticarileşmesine karşı çıkan ve efsane oyuncu Metin Kurt’un unutulmaz “Futbol arsada güzeldir, borsada değil” sözünü savunan taraftarlar da az değil. İtalya’daki taraftarlar bu konuda sistem karşıtlığını hala canlı tutuyor. Taraftarlar, endüstriyel futbol terimini hayatımıza koyan “No al calcio moderno (Modern futbola hayır)” pankartıyla her maça gidiyor. Livorno, West Ham United, St. Pauli, Rayo Vallecano, St. Etienne, Liverpool, Borussia Dortmund gibi kulüpler taraftarını müşteri gibi görmeyen ender takımlardan birkaçı. Her hafta 80 bin kişiye karşı futbol oynayan Liverpool ve Borussia Dortmund’un başarıları taraftarın sahaya etkisini gösteriyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’in haberine göre, eski taraftar gruplarını özlediğini ifade eden Türkiyeli taraftarlar da, endüstriyel futbolun taraftar ruhunu öldürdüğünü söyledi.
‘Takımlar şirket mantığıyla yönetiliyor’
Trabzonspor taraftarı olduğunu söyleyen Eren Özmen, futbol kulüplerinin anonim şirketlere dönüştükten sonra şirket mantığıyla yönetildiklerini dile getirdi. Kulüplerin bu tavrının yanında Passolig kartlarıyla da taraftara ekstra yük bindiğini belirten Özmen, şunları söyledi: “Passolig kartlarının, taraftarlar arasındaki kavgaları önlemek amacıyla çıkarıldığı söylenmişti. ‘Stada giren taraftar belli olacak, bu şekilde o kavgaları önleyeceğiz’ denmişti. Fakat Passolig dediğimiz şey bir yandan da kredi kartı, taraftar bileti buradan almak zorunda. Ama o biletin dışında takımın ürününü alacaksa da o karta alıyor ya da alışveriş merkezlerinde alışveriş yapacaksa o karttan alıyor. Bu kart aslında kredi kartı, müşterisini arttırmaya yönelik bir hamledir.”
‘Tribünler ruhsuz bir hale doğru sürükleniyor’
Tribünlerin dönüşümünü doğru bulmadığını ifade eden Özmen, istediklerinin “eskisi gibi taraftarın 12’nci oyuncu olarak sahanın içini etkileyebilmek” olduğunu belirtti. Trabzonspor’da bunu eskiden Vira taraftar grubunun yaptığını söyleyen Özmen, “Vira’nın tribünü maraton tribünüydü ve etkisi çok belli oluyordu. Bu yıl bilet fiyatlarının da artmasıyla birlikte Vira kale arkasına geçti. Şimdi kameraların çektiği oyunun oynandığı maraton tribününde seyirciler oturuyor. Bu hiç istemediğimiz bir durum. Eskiden sırtını sahaya dönüp 90 dakika takımını destekleyen bir grup vardı orada. Ama tribünler ruhsuz bir hale doğru sürükleniyor” dedi.
‘Taraftarları müşteri haline getirdiler’
Beşiktaş taraftarı olan Gökhan Gürler ise, futbolun ticarileşmesinin devlet politikalarıyla alakalı olduğunu söyledi. Futbolun küresel çapta büyümesiyle birlikte bankalarla içli dışlı olmaya başlandığını ifade eden Gürler, bu durumun futbol kulüplerini eski taraftar kulübü olmaktan çıkardığını dile getirdi. Kulüplerin bankalardan aldığı kredilere de değinen Gürler, “Sonuçta milyon dolarlar bankalara ödenecek, faizi karşılamayınca taraftarların etinden, sütünden faydalanmaya çalışıyorlar. Yönetici kisvesi altında kulüplerin başına geçen kişiler özel hayatında ya da iş hayatında kademe atlamak için taraftarları merdiven gibi kullanmaya başladı. Kulübün giderlerinden çok kendi şahsi giderleri için kullanarak, bu şekilde taraftarları müşteri haline getirdiler” dedi.
‘Kulüpler taraftar ruhu ile yönetilmeli’
Futbol kulübü yönetimlerinin işverenlerden oluşmasına dikkati çeken Gürler, “İş adamlarının yönetici, başkan olduğu yerde kulüplerin ne kadar kötü yönetildiğini, borç batağında olduğunu gördük. Dolayısıyla şirketleşmenin faydasını gördüklerini sanmıyorum. Kulüpler tamamen taraftar ruhlu ama profesyonel bir şekilde yönetilmelidir. Şirketleşme pratiğini Fikret Orman, Aziz Yıldırım gibi başkanlardan biliyoruz. Bunların olduğu dönemlerden sonra kulüplerin bir ülke kadar borcu oluştu. Bu insanlar, şirketleri olan ve şirket mantığıyla büyümüş insanlardır. Kulüpleri de bu şekilde yönetmeye çalıştılar. Durum ortada” dedi.
İSTANBUL