‘Las Tesis’i “ bütün dünyaya yayalım’ diyen Leyla’dan, ‘Tek yumruk olmalıyız’ diyen Ruba’ya, ‘Gerekirse yine bedel öderiz’ diyen Yosra’ye ve ‘ben hala geleceği kurtaracak olanların kadınların üretecekleri fikirler olduğuna inanıyorum’ diyen Deniz’e… Kadınlardan kadınlara mesaj var
Reyhan Hacıoğlu – Diren Yurtsever
Katliam, şiddet, tecavüz, taciz, yargının “iyi hal” indirimleri ve son olarak Dersim’de Gülistan Doku olayında olduğu gibi “Kayıplarla” dünya ve bölge kadınları 8 Mart’ı karşılıyor. Paris’te bir yangınla başlayan isyan dalgası bugün dünyanın bütün ülkelerine yayılmış durumda. Bölge ve Türkiyeli kadınlar da baskı ve şiddet ortamı altında ve son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef göstermesine rağmen günlerce 8 Mart hazırlıklarını aralıksız sürdürdü ve kadınlar bugün tüm bunlara karşı alanlardan haykıracak, “Kadın özgür olursa toplum da özgür olur” diye.
2019 yılında açlık grevi direnişi ile sürece öncülük eden Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, oyuncu Deniz Türkali ve HDP’nin 4. Olağan Kongresi’ne katılan uluslararası katılımcı kadınlardan, sekiz kadın sekiz mesajı sizler için derledik. Ülkelerinde yaşananlara da değinen kadınların 8 Mart mesajları şöyle:
‘Direnişi büyütme günü
(DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven: 8 Mart bizler açısından bir kutlamadan ziyade direnişi büyütme günü olarak karşılanır. Çünkü biz hala dünyanın her yerinde kadınların yoğun bir şekilde şiddete maruz kaldığını görüyoruz. Erkek şiddeti, devlet şiddeti ve toplumun her kademesinden gelen şiddeti başımızdan defetmeye çalışıyoruz. Bunları yaparken de her gün katlediliyoruz, öldürülüyoruz. En ufak bir talebimiz ya da tepkimiz öldürülmemize neden oluyor. Ve bu öldürülen kadınlar medyanın eril dili yüzünden sanki kadınlar bunu hak etmiş gibi çok eril çok cinsiyetçi, çok faşizan bir dil kullanılıyor. Şu anda AKP-MHP iktidarının Türkiye’de geliştirdiği dil kadını aile içerisine hapseden, kadının tüm talepleri öldürülmeyle, şiddetle karşılanan bir dil kullanılıyor. “Sen kadınsın evinde kalmalısın, çocuk doğurmalısın ancak bunları yapabilirsin. Bunun ötesinde bizim açımızdan makbul değilsin” deniliyor.
‘Kararları kadınlar verse…’
Böylesi bir ortam sadece Türkiye ile sınırlı değil, dünyanın her yerinde bu manzaraları görebiliyoruz. Ama şunu iddia ediyoruz: Eğer sistemler demokratik olsa, eğer mekanizmaların başında kadınlar olsa, kararları onlar verse dünyada sadece kadının şiddet görmesi değil bütün toplum şiddetten uzak daha özgür, daha eşit daha kolektif bir yaşam sürdürmesi mümkün olacak.
‘Bu sistemde kadına yer yok’
Dolayısıyla gelinen aşamada kapitalist modernitenin halklara dayattığı tekçilik sistemi içerisinde kadının var olma, kadının özgür olma şansı görünmüyor. Dolayısıyla tekçilik değil çoğulculuk diyoruz. Hem Ortadoğu’da hem de bütün dünyada savaşların olmadığı, sömürünün olmadığı, herkesin eşit yaşadığı bir sistem inşa etmeye çalışıyoruz.
‘Kürt kadınları şanslı’
Biz diyoruz ki dünyanın yarısı obezite ile savaşırken yarısı açlıktan ölüyor. Bu eşitsizliği ortadan kaldıralım. Bunlar ortadan kalktığında herkes daha rahat nefes alacaktır. Örneğin erkeğin hem kadını hem doğayı hem bütün yaşamı kendisi için yaratılmış olarak görmesi ve onları talan etmesi, onları katletmesi zihniyetini ortadan kaldıralım. Bu öğretilmiş bir zihniyettir. Bu zihniyetle mücadele etmek kolay değildir. Biz bunun farkındayız. Ama mücadele edeceğiz. Onun için biz Kürt kadınları olarak kendimizi çok daha şanslı hissediyoruz. Çünkü biz çok güçlü bir kadın perspektifine sahibiz. Bizim perspektifimizde demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigma var. Bu paradigma içerisinde kadının kurtuluşu kadının özgürlüğü kendisi ile birlikte bütün toplumun özgürlüğünü getirecektir. Biz hem şiddete karşı hem de eril zihniyete karşı mücadelemizi her alanda yükselteceğiz.
‘Paris’te Sara, Silopi’de Fatma…’
Bu mücadeleyi yürüten yoldaşlarımız, elbette bizim yitirdiklerimiz var. Bu mücadele çok kolay olmuyor. Bir gün Paris’te Leyla, Sara ve Ronahi olduk, bir gün Silopi’de Seve, Pakize ve Fatma olduk. Bir gün Rojava’da Arin Mirkan, Awesta Xabur olduk, en son da Hewrin Xelef olduk. Ama biz onları, şehitlerimizi asla unutmayacağız. Onların açtığı yolda yürüyeceğiz.
‘Başka bir dünya mümkün’
Bu işin kolay olmadığını sistemler bize sürekli hatırlatıyor. Yani Taybet annenin cenazesini günlerce dışarda bekleterek kadınlara siz evde oturun başka bir şey yapmayın demekti aslında. Yine Ekin Wan’ın cenazesini teşhir ederek bize mesaj verildi. En son bu ülkenin İçişleri Bakanı resmen kadınları hedef göstererek 8 Martları ya da çalışmalarımızı hedef göstererek içerde kalmamızı salık verdiler. Ama biz hiçbirisini kabul etmiyoruz. Bu zihniyet karşısında tek bir şey kalıyor bize direnmek ve mücadeleyi yükseltmek. Biz de direneceğiz. 8 Martın bütün dünya kadınlarına huzur ve barış getirmesini ama özelde direnişi büyütmek, Las Tesis dansı ile başlayan o kadın dansını bütün dünyaya yaymak ve Rojava’da direnen kadınların öncülüğünde yeni bir dünya inşa etmek amacımız. 8 Martlarda da alanlarda bunları haykıracağız. Bütün kadınları bu haykırışa davet ediyoruz. Hep birlikte daha güzel bir dünya mümkün diyoruz.
‘Kadın devrimi öne çıktı’
Tunus Demokratik Kadınlar Birliği ATFD Başkanı Yosra Frawes: 2019’da bütün dünyada bir kadın hareketi, kadın devriminin öne çıktığını görüyoruz. Latin Amerika’dan, Lübnan’a bütün dünyada kadına yönelik şiddete karşı bir kadın hareketi yükseldi. Örneğin, Fransa’da 50 bin kadın alanlara indi. Özellikle bu hareketlere genç kadınların ciddi bir katılımı olduğunu gördük. Hem başkent Tunus’ta hem de diğer bölgelerde ilk kez böyle bir katılımın olduğu, böyle bir yönelimin olduğunu gördük. Bizim için, kadın hareketlerinin kadınlara yönelik şiddete karşı yaptığı bir ilkti bu. Bununla birlikte aynı şekilde LGBTİ’lere yönelik şiddete karşı olumlu bir yaklaşım oldu.
‘Kadınlar durursa dünya durur’
Yıllar önce başlamasına rağmen bu yılki 8 Mart etkinliklerinin temel sloganı “Kadın durursa dünya durur.” Önemli bir slogandır. İnsani olmayan muamelelere, eksik ücretlerin ödenmesi ve kadınların eve hapsedilmesine karşı verilen bir mücadele. 8 Mart hem kapitalizme karşı hem de emperyalizme karşı verilen bir mücadele ve kadının sömürülmesine karşı verilen bir mücadele ile bütünlük arz etmektedir. Bu anlamda önemli bir randevudur 8 Mart. Bu hareket bütün dünyadaki ekonomik, iktisadi duruma karşı bir pozisyon oluşturacak. Biz kadının özgürlüğünün hem sosyal hem ekonomik alanda eşitlikten geçtiğine inanıyoruz. Kadın hareketinin gerekirse bu mücadelede bedel ödemesi söz konusu olabilir. Bir kırılma noktası olacak ve geçmiş yıllara karşı çok daha güçlü bir kadın hareketi olacağına inanıyoruz 8 Mart eylemlerinin. 2020, 2019’dan çok farklı olmayacak. Direniş ve mücadele yılı olacak.
‘Kadınlar geleceği kurtaracak’
Oyuncu Deniz Türkali: Hiçbir şey kutlayamadığımız ancak güç almak için hatırladığımız günlerden biri 8 Mart’ta. Hala, geleceği kurtaracak olanların kadınların üretecekleri farklı yeni politikalar ve yeni farklı mücadele biçimleri olacağına inanıyorum. Bütün kadınlara çağrım olsun bu 8 Mart…
‘Kadınların mücadelesi özeldir’
AP’nin Yeşiller Grubu ve AB-Türkiye Ortak Parlamento Komitesi Üyesi Ana Miranda: Kürdistan ve Türkiye’deki tüm kadınların mücadelesi özeldir çünkü tüm dünyaya bir örnektir. Biz her zaman Kürdistan’da bu mücadeleyi yürüten emekçi kadınlarlayız. Umuyoruz ki Erdoğan’ın sistemi haklarını ellerinden almaz. Biz dünyayı değiştirmek için dans etmeliyiz. Ve şunu demeliyim ki kadınların ve Kürt halkının haklarını savunması için elimizden geleni yapıyoruz, yapmalıyız çünkü biz arkadaşız, biz kardeşiz.
‘Bütün çabamız işgal altındaki kadın için’
Filistin Kadın Komiteleri Birliği Temsilcisi Abeer Abu Khdair: Bütün kadın haklarının yanında olduğumuzu söylüyoruz. Ancak Filistin sorunu bize biraz farklılık katıyor. Bizde işgal söz konusu. O yüzden bizde 8 Mart kadın haklarını da ihlal eden, ortadan kaldıran işgalden etkilenen Filistin kadınıdır. Filistin’in kurtuluşu da ancak kadının kurtuluşuyla mümkün. Kadının geleneklerden, göreneklerden, erkek egemen anlayışından kurtulması lazım ki Filistin’in kurtuluşu da gerekli konumu alabilsin.
‘Kadının özgürlüğü toplumun özgürlüğü’
Polisario Cephesi Almanya Temsilcisi ve aktivisti Nadjet Hamdi: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sembol olan bir gündür. Hala eşitlik isteğimize ulaşmadığımızı da belirtmem gerekir. Ama bunun için mücadelemiz devam edecek. Çünkü toplumun özgürlüğünün de kadın özgürlüğünden geçtiğini biliyoruz. Kadınlar haklarını her yerde savunmalı ve birey olarak kendini göstermelidir. Ortadoğu coğrafyası ve Kuzey Afrika’da kadınlar çok fazla baskıya maruz kalıyor. Bu yüzden bir araya gelmemiz ve mücadele ruhunu ortaya çıkartmamız çok önemli.
‘Hepimiz tek yumruk olmalıyız’
Dünya Kadın Yürüyüşü MENA Bölgesi Koordinatörü Ruba Odeh: Hepimiz tek yumruk olmalıyız. Sadece 8 Mart’ta değil, her zaman mücadelemiz bir arada olmalı. Mücadelemizi, Güney’den Kuzey’e, Batı’dan Doğu’ya tüm kadınların büyük bir koalisyonu olarak bir arada sürdürmeliyiz. Tüm kadınların kendi ülkelerinde özgürlüklerini hissetmeleri ve insan haklarını kazanmalarını umut ediyoruz.
‘Kadın yoksa demokrasi yok’
Avrupa Özgür İttifakı Başkanı Lorena Lopez de Lacalle: 8 Mart 365 günden sadece bir tanesi. Ama biz kadınlar yine 8 Mart’ta ayağa kalkmış olacağız. Dünyanın tüm kadınları haklarına saygı duyulması için bir araya gelmeliler ve biz de orada olmalıyız. Eğer kadınlar toplumun tüm alanlarında mevcut değillerse, bu demektir ki demokrasi mevcut değildir. Demokrasi kadınla birlikte yapılır ve biz de bunu her yerde öne çıkaracağız.