Göç yolları. Hepsi bu kadar değil. Bigâne yol. Yol kadar umut ve umur var. Yol kadar kaçmak var. Yani ötesinde berisinde dolanan vahşetin mahşerinden bir kapı aralamak adına bazen gururundan, ehemmiyetinden, kendisini var kılan her yerden gönüllü olarak vazgeçer insan. Göçmen olmak, gittikçe sınırlar arası engellerin handikabıyla sınanmak zordur. İnsanın onuruna dokunan en uzun yoldur.
Kavimler göçü dünya tarihine geçmiş ve genelde içeriğindeki acılardan bahsedilmeden anlatılan bir korku, bazen bir çıkış olmuştur. Oysa artık göz göre göre gidene saldırı, saldırıya maruz kalanın kendini savunması ya da insani olarak korku ifadesi manşetlerde yer edinir. Bu da bir tuzaktır aslında. O fotoğraf karesini, o videoyu göreni insanlık suçuna ortak etmenin bir diğer adıdır. Tabi o fotoğrafı veren de çeken de bunun zanlısı değildir. Zaten zanlıyı yaratan kolektif şebeke bunun kendi adına önemli bir ikna aracı olduğundan şüphesizdir.
İnsanın evi yoktur, evet. Bu bir varoluşsal arayıştır. Yine evet, insan evde kalmak zorunda da değildir. Fakat barındığı yerden silahla, bombayla kovulana en fazla yol peyda olur. Ötesi yine bireysel ve tarihseldir. Kendisine yabancılaştırılan insan toprağına yabancılaştırılmaya çalışılıyor. Başka bir artı değer hesabı olarak cemre gibi havaya, suya ve toprağa düşeli yüz yıllar oldu. Aynı zamanda bir anahtar oldu zalimler için.
Ortadoğu’daki cehennemden, kurutulmuş Afrika’dan beyaz kıtalara yol devirenlerin umudu var. Kaçtıkları her yerde uğradıkları ilkel sömürüden modern sömürüye bir göç bu. Sınıflar arası farklar yaratan bu dünya düzeni sömürüden sömürüye farkı yarattı. Beşikte veya salıncakta sallanır gibi huzurlu, hülyalı bir sallantı değil, düpedüz depremden depreme razı gösteren, tahayyül sınırlarını, acı eşiklerini sınayan sallantılar bahşeden bir dünya. Seçen istediği sömürü düzeninde ölmekte özgür! Bu zalim ve her gün sömürüsünü yeniden kuran dünya düzeninde insanın evi yoktur. Sınırları geçmenin zorlukları ile aynı ama biraz daha yumuşak öğütülmenin tahkim edilmiş demokratik yollarında mezar aramanın yolları vardır.
Göçün yerden yere tanımlanması da farklı bir fak yani kapan. Dünyanın mega gücü Amerika topraklarında yerliler yerinde duruyor ama işgal edilmiş, katliamdan geçirilmiş tarihleriyle doğdukları yerlerde duruyorlar. Elbette burada asimilasyondan bahsedebiliriz. Zaten kim demiş ki göç sadece bir yer değiştirmedir? Esas yer değiştirme başkasının kendi istediği, kendi çıkarı için çizdiği yolda yürümektir. Yol bu yüzden hep öğretici olmuştur ve aynı zamanda yol da kendine çekidüzen verme molasıdır.
Hasret bu saldırgan düzenin yarattığı bir düzlem gibi geliyor. Hasretle öldürmek amacına pek yaraşır ne de olsa. Öte bir kıtada, belki de bir sokak ötemizde her gün hasretle ölen insanlar vardır. Bize sınırsız sömürüsüz dünya hayali değil, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya şart. Evden kaçmak ve evsiz kalmak ya da evini dünya eylemek hakkımız. Sahip olanlara öfkemiz onlara gıpta etmemizden değil, ıstıraplı ve haksız maruz kaldıklarımıza ortak oldukları için başkaldırıdır. Yaygınlaştıracağız; insanın evi yoktur, insanın kendisi evdir ve istediği yerde inşa edendir.
Yeni umutlarıyla yola çıkanların yolları apaçık olsun. Burada her türlü zulme, zorbalığa, linçe, tecavüze, şantaja, sömürüye ve günde bilmem kaç defa maruz kaldıkları travmalardan dilerim kurtulurlar. Unutulmasın ki Türkiye’ye sığınan binlerce göçmen çocuğun hayali burada gömüldü, büyük yara aldı. Öyle bir hal aldı ki bilincini yeni edinmiş çocuklar “hayalin nedir” sorusuna “hayalim yok” diyebilmiştir.
Bugün resmi kimlikleriyle yaşayan bizler, yarın göç yollarında dışlanmaya, politik malzeme yapılmaya, boğulmaya, geniş hak ihlallerine maruz kalabiliriz. Savaşın uğradığı, göz diktiği, politik krizlerde despotik liderlerin gözden çıkaracağı adaylarız. Zygmunt Bauman’ın söylediği gibi: “Ya onların yanında duracağız ya da onlardan biri olup duracağız.” Yine Fransa’da göçmenlerin duvarlarda yazdıkları başka bir gerçek var: “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Buradan güncel bir teşhis ve öneri şöyle yazılabilir: Bizi sömürenlere isyanımızdan, sömürülenle yan yana durmaktan başka bir yolumuz yok.
Sınırlarla tahrip edilmiş, sınıflarla büzülmüş hayatlar yeni yaratıcı yaratımlarla yola yoldaş olsun.