İktidar her türlü taktiği kullanmayı mübah görüp kullanmasına rağmen başarılı olamıyor. Eğer muhalefet de azıcık muhalefet yapabilse ve yapsa iktidarı, Türkiye’yi içte ve dışta sürüklediği yıkım ve çıkmazdan alıkoyabilir.
Kışı geride bıraktık. Bu kışta Elazığ ve Van’da meydana gelen depremler, Van’ın Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ hayli üzücü sonuçlara yol açtı. Elazığ’daki depremde 40’ın üzerinde insan hayatını kaybetti, bir o kadarı yaralandı, binlerce insan evsiz barksız kaldı. Şimdi çok ağır koşullar altında yaşam mücadelesi veriyorlar. Van-Başkale’de yaşanan depremde de insanlar hayatını kaybetti, onlarca insan yaralandı, yüzlerce insan evsiz barksız kaldı. Bahçesaray ilçesinde meydana gelen çığda 40 insan yaşamını yitirdi. Yaralanan insanlar oldu. Depremlerin kışın olması depremzedeler için daha ağır ve daha zorlayıcı sonuçlar yarattı. Bu yıkıcı ve üzücü hadiselere yönelik iktidarın tavrı ise halka kış içinde kış yaşattı.
Tanık olduğumuz bir örnek iktidarın vatandaşlara, insanların hayatına, vatandaşların başına gelen felaketlere yönelik yaklaşımının pespayeliğini, vicdansızlığını en bariz tarzda ortaya serdi: Elazığ’da deprem enkazı altında kalan bir vatandaşı, kurtarma ekipleri bilinçli bir biçimde enkaz altında saatlerce Tayyip Erdoğan’ın gelme anı için bekletiyorlar! Amaç; o anı Tayyip Erdoğan’ın reklamına dönüştürmek! Bu uygulamanın, bu mantığın, bu politikanın ahlâkla, vicdanla, insanlıkla bir alakası yok elbette ki.
Doğa kışını geride bıraktık, şimdi bahardayız; doğa güzelliğini sergileyecek, şenlenecek; insanlar da doğanın şenliğinde ve güzelliğinde yaşamlarına renk, güzellik ve canlılık katacaklar. İktidarın topluma dayattığı kış henüz aşılmadı, aşmadık. İktidarın kendisi kışı uzun kılmak istiyor, kalıcı kılmak istiyor. İktidarın kışı; melanettir, kötülüklerin bileşkesidir, faşizmdir. İktidar faşizmi kalıcı kılmak için; durmadan yeni planlar, yeni yollar, yeni müttefikler ve yeni kötülükler aramanın yoğunluğu içinde, kötülüğün yoğunlaşmış halinin her gün bir versiyonunu icra ediyor. İktidar savaşla, sömürüyle, yalanla, talanla, hukuksuzlukla, baskıyla faşizmin tahkimatını yapıyor.
Tahkimatı bir taraftan milliyetçi söylem ve zihniyet üzerinden yaparken, diğer ayağında ise savaş ve işgal var. Son günlerde İdlib üzerinden hem İdlib hem de Suriye’nin diğer alanlarında özellikle Rojava’da işgali kalıcı kılmak için alabildiğine saldırganlaşıyor. Bir söz vardır: “Eğer içine girdiğin çukurdan çıkmak istiyorsan çukuru eşmeyeceksin” Oysa iktidar eşmeye devam ediyor. Son İdlib saldırısıyla bırakalım düze çıkmayı, içine girdiği çıkmazı daha da derinleştirdi. İdlib savaşında askeri olarak ağır bir darbe almanın yanı sıra siyasi ve diplomatik alanda daha fazla teşhir ve tecrit oldu. Rusya ile ilişkilerde önemli kırılma yarattı. Çelişki ve güvensizliği her yönüyle kendini açığa vurdu. Yine her gün alaya aldığı NATO, ABD ve AB’den destek dilenmeye başladı. Ama şimdiye kadar ciddi bir destek elde etmiş değil.
İktidar sözde Müslümanların liderliğine soyundu, yine sözde Suriyelilerin hamiliğine soyundu ama İdlib çıkmazında aldığı ilk karar, Suriyeli mültecileri Avrupa’ya karşı bir şantaj aracı olarak kullanmak için kış ortasında kadın, çoluk çocuk, yaşlı demeden yaka paça botlar içinde denizin ortasına bırakmak oldu. Kışın ortasında onları göç ettirdi; kışın ortasında, soğuk havalar içinde dışarıya sürdü. Neymiş efendim! Merkel 25 milyon dolar para sözü vermiş ama parayı göndermemiş! İktidar mültecilere karşı büyük bir vicdansızlık, büyük bir vahşilik sergiledi. İktidarın başı, iktidarın sözcüleri her gün ne kadar cömert olduklarını, insani değerlerde ne kadar hassas olduklarını, nasıl Müslüman coğrafyasının ve camiasının en kapsayıcı güçlerinin kendileri olduğu nakaratını habire tekrarlayıp duruyorlardı. Ama görünen odur ki, büyük bir çürüme içindeler, insanı ayakta tutan insani değerlerden kendilerini soyutlamışlar; gözleri para ve çıkar dışında hiçbir şeyi görmüyor.
İktidar her türlü taktiği kullanmayı mübah görüp kullanmasına rağmen başarılı olamıyor. Eğer muhalefet de azıcık muhalefet yapabilse ve yapsa iktidarı, Türkiye’yi içte ve dışta sürüklediği yıkım ve çıkmazdan alıkoyabilir. Maalesef HDP ve bazı demokrat kesimler dışında kalan muhalefet AKP iktidarının yıkıcı faşizan politikalarının bir nevi tamamlayıcısı oluyor. AKP/MHP koalisyonuna CHP ve İYİ Parti de ikinci halkası konumunda hareket ederek iktidarın politikalarını ve uygulamalarını takviye ediyor. İktidarın iç ve dış politikada çok yıkıcı süreçlere imza atmasının altında muhalefetin muhalefet yapmamasının payı denilebilir ki belirleyici düzeydedir. Muhalefetin AKP iktidarının temel güç kaynağına dönüşmesinden dolayı, çıkmazdan bir çıkış yolu ortaya çıkmıyor. Buna rağmen AKP iktidarını uzun süre ayakta tutamazlar. İktidarın kışı da, faşizmi de, dayattığı karanlık da aşılacaktır.