Türkiye’de yargının hiçbir zaman günümüzdeki kadar baskı altında ve taraflı olmadığını söyleyen avukat Yusuf Alataş, “Bu dönemde yargının yapısına müdahale yasal hale getirildi. Bağımsız ve tarafsız karar verme kahramanlığa dönüştü” dedi.
Avukat Yusuf Alataş yargıda bir yılda yaşananları ve yeni rejimde yargıyı neler beklediğini Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a değerlendirdi.
Yargının Türkiye’de her dönem bağımsız ve tarafsızlığının tartışıldığını belirten Alataş, “Yargı her zaman için muktedirlerin talimatlarına, beklentilerine uygun davranmıştır. Ama bir fark yok mu tabii ki var. Biz Devlet Güvenlik Mahkemelerini (DGM), Sıkı Yönetim Mahkemelerini yaşadık. Onlardan şikâyet ettik, tarafsız, bağımsız olmadığını söyledik. Bu konuda sözüm ona birçok düzeltmeler de yapıldı. Mahkemeler kaldırıldı yerine normal mahkemeler kuruldu, göreceli olarak iyiye doğru bir gidişi de yaşadık aslında. Ama hiçbir zaman bağımsız ve tarafsız yargı olmadı fakat hiçbir zaman da bu son dönemler kadar dibe vurmadı. Her şeye rağmen şeklen de olsa hukuku şekle uydurma çabası vardı eskiden, şimdi artık böyle bir kaygı yok. Ben karar verdim oldu mesajı var” ifadelerini kullandı.
‘Yaşamsal kararlar uygulanmaz hale geliyor’
Alataş, “Eskiden devleti yönetenler yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına saygı gösteriyor gibi duruyorlardı. Aleni bir şekilde yargıya talimat olacak sözlerden çekiniyorlardı. bu dönemde ise devlet yöneticileri yargının bağımsızlığına zarar gelir mi, tarafsızlığı tartışmalı hale gelir mi gibi kaygılardan yoksun ve insanları, kurumları, kişileri suçlu ilan edip, peşinen mahkûm ediyor. Bu dönemde yargının yapısına müdahale yasal hale getirildi. Şekil olarak yargı hiyerarşisi bir kenara bırakıldı. Bir ülke düşününki en yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı ilk derece mahkeme uygulamıyor. İnsan özgürlüğünü, kişi özgürlüğünü ilgilendiren yaşamsal kararlar uygulanmaz hale geliyor” dedi.
‘Hiçbir yargıç kendini özgür hissetmez’
Yargı bağımsızlığının temeli yargıcın güvenceye sahip olmasından geçtiğini ifade eden Alataş, şunları söyledi: “Yani yargıç ne karar verirse versin kendi verdiği karalardan dolayı ceza almaması, görev, yer değişikliği, ilerde terfi edememe gibi bir riskle karşılaşmamasıdır ki kişi kendini özgür hissetsin. KHK’lerle, Türkiye’de yaklaşık 5 bine yakın yargıç bir kararnameyle görevden alınıyor. HSK’nin yapısının tamamı yürütme ve yürütmenin kontrolündeki Meclis belirliyor. Kimi kime şikâyet edecekler. Bağımsız ve tarafsız karar verme kahramanlığa dönüştü. Oysaki demokrasilerde hukuk devletlerinde kahramanlığa gerek yoktur. Zaten bir ülke ne kadar çok kahramana ihtiyaç varsa o kadar demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından uzaklaşmış demektir. O yüzden hiçbir yargıcın kendi özgür hissedebileceğini düşünemiyorum ki zaten pratikte öyle.”
‘Böyle hukuk devleti olabilir mi?’
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki “terörist” söylemlerini anımsatan Alataş, “Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Anayasaya göre hani suçu kesinleşmeyen herkes masumdur. Masumiyet ilkesi tümüyle yok oldu. Şimdi bir şey yapmaya da gerek yok. HDP bütünüyle terörü destekleyen terörü meşru gören bir parti olarak topluma sunuluyor. Oysa bu parti şu anda parlamentoda 3’üncü büyük gruba sahip siyasi parti. Siz partiyi terörizm ile yan yana getirirseniz bu parti siyasal işlevini nasıl yerine getirir. Demokrasi bundan zarar görür. 44 yıldır bu işi yapıyorum ama ben gerçekten yargının bu kadar baskı altında ve taraflı pozisyona itildiği bir dönem yaşamadım. Gelecek açısından iyimser olmamızı gerektiren bir şey yok. Belki daha da kötüsünü yaşayacağız, tüm yetkiler tek elde toplanmış durumda. İster yargıyla ilgili olsun, ister yasamayla ilgili, her şey Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış durumda. Dolayısıyla demokrasi açısında bizi iyi günler beklemiyor. Hatta şimdiki sistemi destekleyen ve lehine oy kullananların dahi hak ve özgürlükleri ciddi tehdit altında. Nasıl bir sisteme evet dediklerini görecekler ama bu sürede birçok kötülüğü yaşamış olacağız. AYM kararları uygulanmaz iken, mahkemelere doğrudan talimat verilirken, dolayısıyla gelecekte sistem daha da katılaşacak. Tüm bu karamsar tabloya rağmen demokrasi ve yargı bağımsızlığı için mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.