‘Öfkemizi intiharlara değil ana sorumlulara yöneltmeliyiz’ diyen Piroğlu, ‘Türkiye haklarına sermayeye ve iktidara karşı omuz omuza yürüyeceğini göstermemiz gerekiyor’ diyerek, çözümün intiharlarda değil mücadelede olduğunu vurguladı
Yadigar Aygün/İstanbul
İktidarın ısrarla görmezden geldiği ekonomik krizin getirdiği yoksulluk, açlık, işsizlik, toplumda dayanışma ağlarının azalması, çaresizlik hissi ile birlikte intihar vakaları son iki yılda artmaya başladı. Basına yansıyan bazı intiharları ve bu yaşananların sebeplerini gazetemiz için derledik. Konuya dair gazetemize konuşan uzmanlar, sosyalist hareketlerin ve toplumsal muhalefetin de intiharları önlemekte zayıf olduğuna dikkat çekerek, ortak mücadele yürütmek gerektiğini vurguladı.
‘İnsanlar ölüme sürükleniyor’
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, yaşanan intiharların politik ve sosyal bir cinayet olduğunu vurgulayarak, “İnsanlar psikolojik veya kişisel sebeplerle intihar etmiyor. İnsanlar ölüme sürükleniyor. İşsizlik, yoksulluk, düşük ücret politikaları, kapitalist sistem, patronlar dünyası ve bu dünyanın kurallarını dayatan iktidar intiharların failidir. Ne yazık ki bu cinayetler ikisinin varlığı ve politikaları sürdüğü sürece devam edecek gibi duruyor” dedi.
‘Politik zayıflık ve intiharlar’
Sosyalist hareketlerin ve toplumsal muhalefetin de artan intiharlarda payı olduğunu dile getiren Piroğlu, “Dayanışma ağlarının tükenmiş olması ve toplumdaki yalnızlık ve çaresizlik hissi intihara sürüklüyor. İktidarı suçlamak kolaydır. İktidar ve sermeye zaten yapması gerekeni yapıyor. Biz yapmamız gerekenle ilgilenmek zorundayız. Sosyalist hareketin politik zayıflığıdır. Umudu yaratamadığımız sürece, politik bir güç yaratamadığımız sürece insanları yoksulluk ve sefalete karşı politik güce çekemediğimizde insanlar bireysel karşı koyuşlarla işin altından kalmaya çalışacaktır. Biz bu noktada iktidar ve sermayeyi teşhir edelim. Ana sorumlusunu gösterelim ama kendi sorumluluğumuzu da alalım. İnsanlara yoksulluk ve sefaletten çıkışın yolunu göstermeliyiz. Mücadele dinamiklerini ortaya koymak zorundayız” diye belirtti. Piroğlu, Türkiye halklarının ortak mücadele yürütmesi gerektiğinin altını şu sözlerle çizdi: “Eskiden bir kavram vardı. Yoksulluk çoğaldıkça isyan büyür diye eğer bir politik önder yoksa isyan büyümüyor. Bir öfke birikiyor. İntiharları bir kaçış olarak tarif etmek intiharın sosyal boyutlarını görmezden gelmek olur. Sosyalistlere düşen görev ise sefalete, yoksulluğa, açlığa, savaşa, zulme ve baskılara karşı mücadele edeceği zemini ortaya koymak lazım. Türkiye haklarına sermayeye ve iktidara karşı omuz omuza yürüyeceğini göstermemiz gerekiyor. Bu öfkeyi intiharlara değil ana sorumlulara yöneltmeliyiz” dedi.
‘Yaşadığımız sömürü düzeni’
İSİG Genel Koordinatörü Murat Çakır da, neoliberal politikaların ve giderek güvencesiz çalışma koşullarının insanları intihara sürüklediğini belirterek, “İntiharların nedeni yaşadığımız sömürü düzenidir. 1980 sonrası uygulanmaya başlayan neoliberal politikaların sonuçları ortaya çıkıyor. Bu politikaların olgunlaşması sonucu olarak işçilerin güvensizleştirildiği çalışma koşulları 14 saatlik çalışma koşulları, taşeronlaştırma, geleceksiz bir toplum, geleceksiz bir işçi sınıfı, ne yapacağını bilmeyen bir toplum oluşturuldu. İşçiler aşırı yoğun bir şekilde çalıştırıyorlar. Yasalarla esnek çalışma koşulları destekliyor. Üretim baskısından dolayı işyerlerinde intiharları görüyoruz” dedi.
Aşırı derecede borçlandırılan bir toplum olduğuna dikkat çeken Çakır, “Özellikle 2002 yılından itibaren inşaat sektörünün genişletilmesi 2001 ekonomik krizinden dolayı dışarıdan pompalanan büyüyen inşaat sektöründe insanların ev gibi tüketimlerle aşırı borçlandırılarak insanlar şu an bu borçları ödeyemez hale geldi. Ekonominin özellikle durgunluğa ve sonra krize girmesinden kaynaklı intiharlar başladı. İntiharların bir kısmı işyeri ile ilgili bir kısmı ekonomik durum ile ilgili. Bir kısmını iş cinayeti olarak tanımlayabiliyoruz. Bir kısmını sosyal ve politik cinayet olarak tanımlıyoruz. Uzun süreli işsizlik, geçim sıkıntısı yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi ile birlikte intiharlar bir direniş biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Daha çok inşaat işçilerinde görüyoruz, parasını alamayınca vinçin tepesine çıkıyor paramı almazsam inmem diyor. Bu eylem esnaflara ve diğer farklı sektörlerden insanlara yansıdı. Kendini yakan öldüren Hatay’da bir arkadaşımız var” dedi.
‘Kriz intiharları artırıyor’
Ekonominin çok kötü durumda olduğuna dikkat çeken Çakır, “Maaşlarımıza çok düşük zamlar yapılarak alım gücümüz düştü. Doğalğaza yüzde 50, gıdaya yüzde 70 zam yapılırken maaşlarımıza yüzde 3 ücret zamları oldu. Bu makas git gide açılmaya başladı. Bunun sonucu olarak çok yoğun bir borçluluk durumu ile karşı karşıyayız. Ekonomik kriz yok diyorlar, bir yandan intihar edenlerin psikolojik sorunu var, devlet yardımı almış ya da devlet yardımına başvurmamış deniliyor. İnanların neden psikolojisinin kötü olduğuna bakmak, düşünmek lazım. Ekonomik krizden dolayı psikolojileri kötü” dedi.
Ölümleri ‘manevra’ olarak gördüler
İntihar eden yurttaşların ardından yetkililer “psikolojisi bozuktu”, “eşiyle boşandı”, “ekonomik sıkıntısı yoktu” gibi açıklamalar yaparken, en akıl dışı yorumlardan biri yine iktidar cephesinden geldi. Hatay’da kendini yakan yurttaşın ardından Ağrı Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesi Selma Gökçen, “Kimse açlıktan kendini yakmaz. Öyle olsaydı Nijerya, Çad, Zambiya, Haiti, Madagaskar, Yemen ve Sierra Leone gibi ülkelerde insan kalmazdı. Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez” paylaşımı yaptı.
Savaş bilançosu gibi
TÜİK verilerine göre, 2002- 2018 yılları arasında toplam 49 bin 838 kişi intihar etti. Verilerde geçim zorluğundan kaynaklı intihar edenlerin sayısı 4 bin 481 olarak açıklanırken, bilinmeyen ve diğer sebeplerden kaynaklı intihar rakamları ise 25 bin 252 kişi olarak kayıtlara geçti.
Siyanür yasaklanınca bitmedi!
Hayatına son veren yurttaşların siyanür kullanması AKP’yi de harekete geçirdi. Her seferinde ekonominin iyi olduğunu ve yükseliş yaşandığını iddia eden iktidar, ekonomik sorunlardan hayatlarına son veren yurttaşlar için çözümü siyanür satışını yasaklamakta buldu. Ancak siyanürün yasaklanması asıl sorunu ortadan kaldırmadığı gibi yurttaşlar hayatlarına son vermeye devam etti.
ÖLDÜREN SİSTEM
Son iki yılda onlarca yurttaş hayatına son verirken, basına yansıyanlardan bazılarına yer verdik. Aşağıda özellikle ekonomik sebeplerden hayatlarına son veren bazı yurttaşların adları ve tarihleri var:
- 13 Ocak 2018’de inşaat işçisi Sıtkı Aydın, cebinde beş lirasının olduğunu ve geçinemediğini söyleyerek, Meclis binası ziyaretçi kapısı önünde üzerine benzin dökerek kendisini yakmak istedi.
- 13 Eylül 2019’da Ankara Kızılay’da üzerine benzin dökerek kendini yakmak isteyen 59 yaşındaki Recep Peker’in emekli maaşına el konulduğu ortaya çıktı. Peker’in kendine yakmadan önce yazdığı mektupta ise şunlar yazılıydı: “Aç kaldım, adaletten umudumu kesmedim. Ama şimdi adaletin zenginin yanında olduğunu anladım. Ziraat Bankası Sincan Şubesi’nden ihtiyaç kredisi çekmiştim. Kredi çekerken zorunlu 750 TL’lik kredi kartı verdiler, evim olmadığı için harcamak zorunda kaldım. Kartın ekstresi geldi 100 TL. Benim 80 liram vardı, onu yatırdım. Zaten maaşım 550 TL. 2013’te maaşımın tamamına el konuldu.”
21 Eylül 2018’de Kocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki İsmail Devrim, okul pantolonu alamadığı çocuğu okul müdürü tarafından evine gönderilince “Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki” dediği günün akşamında hayatına son verdi. - 6 Kasım 2019 İstanbul Fatih’te dört kardeş ekonomik sorunlardan kaynaklı siyanür içerek hayatlarına son verdi. Cüneyt Y. (48), Oya Y. (54), Kamuran Y. (60) ve Yaşar Y. (56) isimli 4 kardeşin öldüğü gün ise elektrikleri 340 TL’lik borçları yüzünden kesildi.
- 9 Kasım 2019 Antalya’da Selim Şimşek eşi ve 2 çocuğuna siyanür içirerek hayatına son verdi. Şimşek intihar notunda iş bulmak için Antalya Belediyesi’nde kendisinden rüşvet alanları ve kendisini kandıranları tek tek yazdı ancak şu ana kadar işlem yapılan kimse yok.
- 15 Kasım 2019 İstanbul Bakırköy’de Bahattin Delen kendisiyle birlikte siyanürle oğlu ve eşinin de hayatına son vererek intihar etti. Kuyumcu olan Delen’in piyasaya borcu olduğu belirtildi.
- 4 Ocak 2020’de İstanbul’da AKP’li Üsküdar Belediyesi tarafından işten çıkarılan işçilerden Recep Kılınçarslan hayatına son verdi.
- 5 Ocak 2020’de İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Sibel Ünli’nin cenazesi Samatya’da denizden çıkarıldı. Ünli’nin ardından 7 Kasım’da sosyal medyasında yaptığı, “Bir liraya karnımı doyurabilir miyim. Yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir liram var” sözleri kaldı.
- 7 Şubat 2020 Hatay’da Adem Yarıcı adlı yurttaş “Çocuklarım aç” diyerek valilik önünde kendini ateşe verdi. Hastaneye kaldırılan Yarıcı kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
- 12 Şubat 2020’de AKP grup toplantısında bir yurttaş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konuştuğu sırada, “Çoluk çocuğum aç” diye bağırdı, salondan çıkarılan yurttaş ertesi gün gözaltına alındı.
- 18 Şubat 2020 İstanbul Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü 4. sınıf öğrencisi Hakan Taşdemir de ekonomik sorunlar yaşadığı için hayatına son veren yurttaşlardan oldu.
- 19 Şubat 2020’de Ankara’da özel bir okulda matematik öğretmenliği yapan İnan Avşar, eğitim sisteminin kötü olmasını ve ülkede bir öğretmen olarak yaşadığı adaletsizlikleri anlattığı bir video çekip sosyal medyada yayınladıktan sonra hayatına son verdi.
- 19 Şubat 2020’de Antalya’da iki çocuk babası Halit Yılmaz adlı yurttaş 26 bin 450 lira borcunun yazılı olduğu bir not bırakarak hayatına son verdi.
- 24 Şubat 2020’de Mersin Akdeniz’de Gökhan Şeremet adlı 5 çocuk babası yurttaş hayatına son verdi. Şeremet’in çok sayıda borcu olduğu öğrenilirken, hayatını kaybetmesinin ardından evine haciz geldi.