Eş Genel Başkan seçilmesinin ardından ilk kez grup toplantısında konuşan HDP’li Mithat Sancar, savaşa ‘hayır’ çağrısı yaptı ve ‘Bugün sessiz kalırsak yarın daha büyük bedeller ödeyeceğiz’ dedi
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), 23 Şubat’ta gerçekleştirilen 4. Olağan Kongresi sonrası ilk gerçekleştirilen Meclis Grup Toplantısı’nda partinin yeni Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuştu.
Görevi devraldığı Sezai Temelli’ye teşekkür ederek söze başlayan Sancar, DEP Milletvekillerine yönelik 2 Mart ‘darbesi’, mülteci krizi, İdlib ve demokrasi ittifakına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sancar’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle;
DEP darbesi
“Selahattin Demirtaş da bütün emekçilerimiz, bütün parti çalışanlarımız gibi yüksek özveriyle büyük başarılarla bu görevi uzun süre yürüttü. Sonra rehin alındı. Bununla ilgili birkaç söz daha söylemek istiyorum. 2 Mart darbesi nedeniyle söyleyeceğim. Selahattin üniversitede benim öğrencim, sonraki yıllarda arkadaşım, sonra da yoldaşım oldu. Kendisi öğrencim iken benden çok şey öğrendiğini söylüyor. Ama şimdi ben onun öğrencisi olmaya adayım, onun başkanlık tecrübesinden, siyaset pratiğinden yararlanacağım.
“Dün 2 Mart’tı. 1994 yılında bir siyasi darbe gerçekleştirildi. O zaman DEP Milletvekili olan arkadaşlarımız apar topar Meclis’ten alınıp cezaevine konuldu. O günden bugüne bu geleneğimizden çıkan partilere çok insafsız saldırılar oldu. O gün başka bir iktidar vardı. Ama bizim arkadaşlarımız unutulmadı. O gün bu zihniyeti, yani demokratik siyaseti ezme zihniyetini, iktidarda yürütenler şimdi tarihin çöp sepetindeler. Ondan sonra gelenlerde aynı yöntemleri denediler ama onlar da başaramadılar. Mevcut iktidarda bundan medet umuyor. Dokunulmazlıkları kaldıranları, tarih enine boyuna yazacak. Ama zaten şimdiden kimin hangi ölçüde, nasıl bir katkısı olduğunu herkes görüyor. O gün direnenler yine başı dik onurlu bir şekilde sesini yükseltiyor.”
Demokrasi ittifakı
“1994’te de aynı kararlılık vardı. Demokratik siyaset bizim yolumuz barışçıl çözüm bizim hedefimizdir. Barışçıl çözümden kastımız elbette en başta Kürt sorunu ile ilgili çözümdür. Biz barış çağrılarını Kürt sorunu ile yaparken bazıları farklı yorumluyor. Bizim tek muhatabımız toplumdur. Biz kimseye gelin masa kurup oturalım diye çağrıda bulunmadık, demokrasi ittifakından söz ederken toplumla ittifaktan söz ediyor, her kuruluşu ve örgütlenmeyi muhatap alıyoruz. Ama muhalefet partileri de muhatabımızdır. Çağrımız açıktır, tutumumuz şeffaftır: demokrasi, barış ve özgürlük isteyen herkesle temel ilkeler etrafında bir araya gelmeye hazırız. Muhalefet partileri sorumlulukların yerine getirmezse, çağrımız onların tabanına ve bizim tabanımızadır. Hiçbir partiye sıcak bakmayan bütün iyi insanlaradır.”
İdlib
“Bundan 4 gün önce İdlib’de bir saldırıda, sayısı farklı şekilde söyleniyor ama ilk açıklamalara göre 34 sonraki açıklamalara göre 36 asker hayatını kaybetti. Ve ölümler bununla sınırlı kalmadı. Ölüm haberleri gelmeye devam ediyor, ölen her insan yüreğimizden bir parça alıp gidiyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz. O acı bizim yüreğimizdedir. Ölen her bir askerin ailesine, sevenlerine buradan sabır ve başsağlığı diliyorum. Fakat unutmayın savaş devam ederken ölenlerin milliyeti, cinsiyeti çevresi ve geldiği köken sorulmuyor. Bu savaşa yüksek sesle hayır demeliyiz. Lütfen hiç kimse şantajlara tehditlere aldırmasın. Çünkü bugün sessiz kalırsak yarın daha büyük bedeller ödeyeceğimiz tarihin pek çok tecrübesi ile kanıtlanmıştır. Biz savaşa hayır diyen her sesin içinde olacağız. Her yürüyüşün içinde olacağız.”
4 kurumun bildirisini okudu
Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Grubu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Dernekleri Platformu ile Yurttaş Girişimi’nin İdlib ile ilgili ortak bildirisini okuyan Sancar, kurumların sorduğu soruların çoğaltılması gerektiğini belirterek, “Biz savaşların ne anlama geldiğini çok iyi bilen insanlarız. Bu parti, bu gelenek savaşların sonuçlarını en fazla tecrübe etmiş bir coğrafyadan besleniyor” ifadelerini kullandı.
“Sancar, devamla şunları söyledi: “Biz biliyoruz savaş başlayınca ilk kaybedenler yoksullardır, hem çocuklarını hem de ekmeklerini kaybederler. Göz ucuyla izlediğinizde ya da kendi mutfağınıza cebinize baktığınızda bunun nasıl gerçekleştiğini hemen keşfedersiniz. Ey bu ülkenin onurlu insanları, bu ülkenin emeği ile ekmeğini kazanmaya çalışan tertemiz vicdanlı insanları, bu savaş öncelikle sizi, bizi vuruyor. O nedenle en çok biz emekçiler, kadınlar gençler savaşa güçlü bir şekilde hayır demek zorundayız. Gelin hep birlikte güçlü bir barış hareketi kuralım. 30 yıl savaşları bundan 400 yıl önce yaşandı. Avrupa’nın 3’te biri çöl oldu. Nüfusun 3’te biri öldü Avrupa’nın. Hayır tarih bu şekilde tekerrür etmeyecek. Bu coğrafyayı ölümlerin değil hayatın coğrafyası haline getireceğiz. Hayat da renklilik de çeşitlilik de burada doğmuştur.”
Mülteci krizi
“Savaşın ağır bedelini ödeyenler arasında ön sırada gelenler sığınmacılardır, göçmenlerdir. Mültecilik yeni bir mesele değil. 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa’nın yarısı mülteci dolmuştur. Orada yaşayan canlar hala tamir edilmeyi bekliyor. Biz şimdi buradan bu savaşın yükünü ağır bir şekilde çeken mültecilere dönüp hakların, hukuklarını savunacak insanlar var etmek zorundayız. O insanlar bizleriz. Bizler olmak zorundayız. Mülteci krizi insanlık krizidir, mültecilere her saldırı insanlara saldırıdır. Mültecileri pazarlık kozu olarak ölüm yolculuğuna sürüklemek büyük vicdansızlık evet ama onları sınır kapılarında bekletmek gazla mermiyle müdahale etmek de vicdansızlıktır. Mültecilere Avrupa’daki bütün devletler kapılarını açmalıdır. Herkes bu insanların kanı ve canı pahasına kazandıkları parayı ortaya koysunlar. Bu insanların barınma, sağlık ve diğer bütün temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir uluslararası fon kurulmalıdır. Bir uluslararası girişim oluşturulmalıdır. Bu devletlere bırakılamaz sadece. Bu insanlık adına utançtır. O nedenle hep birlikte bu insanların umudunu canlandırmak zorundayız. Umudun adresi bellidir: Barış.”
“Bölgede barış, bu ülkede barış. Ülke içinde çıkan toplumsal sorunlar çözülemez demiştik kongrede. Ülkeler arası sorunlar da savaşla çözülemez. Biz diyalog, siyaset, diplomasi yollarının açılmasını istiyoruz. İktidarlardan değil. Bunların açılması için halkların daha kararlı mücadele etmesini istiyoruz.”
ANKARA