DİSK Basın-İş ve MLSA Edirne’de gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanmasına dair tepki gösterdi. Yaşanan bu duruma ilişkin ‘Gözaltılarla insanlık dışı uygulamalar gizlenmeye çalışılıyor’ dendi
Mültecilerin sınırdan geçişlerini takip etmek için Edirne’ye giden Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri İdris Sayılğan ve Naci Kaya 29 Şubat’ta gözaltına alındı. “Yasaklı bölgede çekim yapmak” gerekçesiyle gözaltına alınan Sayılğan ve Kaya, haklarında “yurtdışına çıkış yasağı” bulunması dolayısıyla yargılandıkları mahkemelere Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Sayılğan, SEGBİS’le bağlandığı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi tarafından tutuklandı. Kaya ise, dosyasının bulunduğu Aydın 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “kaçma şüphesi olmadığı” için serbest bırakılmasına rağmen iki gündür gözaltında tutuluyor.
Bunun yanı sıra, yine haber takibi için bölgede bulunan Rûdaw muhabiri Rawin Stêrk ve kameraman Mehmet Şirin Akgün de halen gözaltında tutuluyor. Dün gözaltına alınan 9 gazeteci ise, ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.
‘Mesleki faaliyetler engellendi’
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nden (MLSA) avukat Zelal Pelin Doğan, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yaparken gözaltına alınıp tutuklanmalarının hukuksuz olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’de basın üzerindeki baskıların Avrupa Konseyi’nin 2018 tarihli raporunda da yer aldığını hatırlatan Av. Doğan, “Mesleki faaliyetleri sebebiyle gazetecilerin haklarından ve özgürlüklerinden mahrum bırakılması, 2020’de hala devam eden bu olağanüstü baskıya işaret ediyor. İnsan hakları örgütlerinin 2019 yılı raporlarında, tutuklanan ve gözaltına alınan kişilerin çoğu gazeteciler ve basın çalışanları. İdris Sayılğan da ceza aldığı dosya istinaf mahkemesinde onanarak tahliye edildi. Fakat tahliyesinin hemen ardından iki farklı iddianame hazırlanarak yeni bir dava açıldı” dedi.
Gazetecilere TMK duvarı
Türkiye’de gazeteciler arasında bir farkın oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Doğan, “Merkez medya olarak tanımlanan basın ile muhalif medya diyebileceğimiz basın arasında bir fark oluşturulmak isteniyor. Muhalif basının hemen her gazetecilik faaliyeti Terörle Mücadele Kanunu’nda düzenlenen suçlar ile ilişkilendiriliyor. Halbuki amaç gerçekleri aktarmaktan başka bir şey değil” diye konuştu.
Hakikati gizlemek istiyorlar
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın İş) Genel Sekreteri Özge Yurttaş ise, iktidarın sınırda yaşananların basın yoluyla duyulmasını engellemeye çalıştığını söyledi. Türkiye’nin, göçmenleri kullanarak yararlanmaya çalıştığı yeni manipülasyon sürecinde hakikati gizlemeye çalıştığını ifade eden Yurttaş, “Oraya giden gazeteciler sınırda nelerin yaşandığını ve oradaki durumu açıklayan haberler yapıyor. Türkiye hükümeti sınırda geçişler konusunda akıl dışı rakamlar açıklayarak ve göçmenleri Avrupa Birliği’ne karşı kendilerinin Ortadoğu’da içine düştüğü pozisyondan kurtulmaya yönelik biz koz olarak kullanıyor. Bu oyunun yapılacak haberlerle bozulmasını istemiyor. Yapılan şey hakikati ve insanlık dışı koşulların gizlenmesini sağlamaya yöneliktir” dedi.
Özgür basına ‘özgün’ konsept
Özgür basın geleneğinden gelen gazetecilere yönelik daha “özgün” bir gözaltı konseptinin olduğunu belirten Yurttaş, “Bizler bu durumun farkındayız. Türkiye’de en aşırı orantısız güç özgür basın geleneğinden gelen gazetecilere uygulanıyor. Arkadaşların yaşadığı gözaltı ve tutuklama kararının altında da yine hükümetin özellikle Kürt basınına yönelik politikalarının orada bir kez daha tekrarlandığını görüyoruz. Bizler her zaman gazetecilerin yanlarında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA