Bianet’in atölye çalışmasında yer alan yedi gazeteci ile gazeteciliği ve medyadaki durum hakkında konuştuk
Ahmet Tulgar
10 yıldan fazladır bianet’in genç gazeteciler için düzenlediği atölyelerde eğitmen olarak görev alıyorum. Bianet, kurulduğundan beri çok önemli işler yapıyor ve bu atölyeler de bunlardan biri. Modern gazeteciliğin birçok perspektifiyle genç gazeteci adayları bianet’in bu etkinliklerinde tanışıyor. Geçen hafta yaptığımız atölye çalışması sırasında bianet’ten yedi genç gazeteciye ikişer soru sordum. Hem bugün medyada kendilerini nasıl konumlamayı planladıklarına hem de gelecekten mesleki olarak ne beklediklerine dair konuştuk.
- Mesleğinin ilk yıllarındasın. Gazetecilikte kendini en yakın hissettiğin alan hangisidir ve neden?
Ayda Bulunc: Yeni başladığım ve henüz stajyerlik aşamasında olduğum gazetecilik mesleğinin en doyurucu ve keyifli yanlarından biri, haberi yerinde izlemek, konuyu araştırmak ve sonra da kamuoyunu bilgilendirecek bir ürün haline getirmek oldu. Haberi kovalamak için gittiğimiz sahada olaylara bir gazeteci gözü ile bakmak, insanlarla iletişim kurmak, bilgi toplamak ve bunu okuyucu ya da izleyici açısından anlamlı hale getirmek, benim için mesleğin en cazip tarafları.
- Kağıt gazete, dijital medya, televizyon. Bunlardan hangisini hedefliyorsun öncelikli olarak ve neden?
Ayda: Dijital medya gelişime açık ve kolaylıkla ulaşabildiğimiz bir platform. İş imkanları bakımından daha çok seçenek tanıyor. Buna karşın, aynı zamanda yanıltıcı haber yaymak isteyenlerin de gözdesi. Güvenilir, iyi araştırılmış, etik kurallara uygun habere her zamankinden çok ihtiyaç var. İleride, benim de çok vakit geçirdiğim ve takip ettiğim bu medyada çalışmak, en gelişmiş teknolojileri kullanan ama mesleğin saygınlığını el üzerinde tutacak eğitime ve birikime sahip bir gazeteci olmak isterim.
- Genç kuşak bir gazeteci olarak kağıt gazete ile dijital gazete arasında bir fark görüyor musun?
Ali Safa Korkut: Özellikle internetin hayatımıza bu denli girmesi ve akıllı telefonların da kullanımının artmasıyla birlikte zaten genç kuşağın hayatına pek de giremeyen kağıt gazete, neredeyse tamamen gündemimizden çıkmış durumda. Bunun en önemli sebeplerinden biri de internet ve akıllı telefonlar. Zira bu araçlar vasıtasıyla her dakika her yerden habere ulaşabiliyoruz. Üstelik dijital gazete sadece okurlar için değil yayıncılar için de daha cazip. Her an yeni haberler girilebilip anında okurla paylaşılabiliyor. Hal böyle olunca da ikisi arasında ister istemez gidererek büyüyen bir fark oluyor.
- Toplumsal cinsiyet odaklı spor alanında çalışıyorsun. Bu alanı nasıl tarif edersin?
Ali: Bu alanı, hayatın her alanında olduğu gibi spor ve spor medyasında da cinsiyet tahakkümü kurmak isteyenlere karşı eşit bir yaşamı savunmak olarak nitelendirebiliriz. Halihazırda bu politikayla yayın yapan Alan Savunması isimli bir haber sitemiz de var. Toplumsal cinsiyet odaklı spor haberciliğiyle kadın ve LGBTİ+’lara yönelik yayınlarda, ana akımda kendisine yer bulamayan/verilmeyen farklı cinsiyet ve cinsel yönelime sahip sporcuların haklarını gözetiyor, spor alanında maruz kaldıkları ayrımcılıkları duyurmaya çalışıyoruz. Özetleyecek olursak sporda toplumsal cinsiyet; cinsiyet, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ayrımı gözetmeden her sporcuya bir insan olarak yaklaşarak, onlara eşit fırsatları sunmak ve savunmaktır.
- Kültür sanat alanında habercilik yapmak isteyen genç bir gazetecisin. Bugün genç bir insan İstanbul’daki kültür sanat etkinliklerine katılmakta ne gibi sorunlarla karşılaşıyor ve bu konuda gençliğin talepleri nedir?
Berfin Çalı: En temel sorunların başında maddi açıdan yaşanan problemler geliyor. Kendi açımdan 550 lira bursla geçinmeye çalıştığım için İstiklal’in başından Tünel’e doğru yürüdüğümde etrafıma bakınıp ücretsiz gezebileceğim sergilere, filmlere göz gezdiriyorum, denk gelirsem ne âlâ direkt kendimi içeri atıyorum.
- Neden gazeteciliği seçtin?
Berfin: Gazeteciliği seçmemdeki temel sebep kendi gazeteci akrabalarımı görüp bir nevi onlara özenmekle başladı. Gazeteciliğin belirli meslek ilkeleri vardır, bunlar kısaca: “Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmak, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamaktır.” Bu ilkeleri kendi hayatımda da bir nevi motto olarak belirleyip uygulamaya çalıştığım için bu mesleği seçtim ve şu an içindeyim.
- Geleceğe baktığında bir gazeteci olarak kendini nasıl bir konumda görmek istiyorsun? Bu meslekte önceliklerin ve değerlerin nedir?
Semih Aydemir: Öncelikle çoğu zaman geleceğe baktığımda kendimi bir gazeteci olarak göremiyorum. Bunun bir çok nedeni var: Toplumsal baskılar bunun en büyük nedenidir, bunun yanında gazetecilik alanında yaşanan işsizlik ile gazetecilerde oluşan rekabet de benim alandan uzaklaşmama neden oldu… Nasıl bir konumda görmek istiyorum ? Gazetecilik mesleğini toplumsal meselelerde aktivizm alanı olarak sürdürdüğüm bir alan olarak görmek isterim. Bu meslekte önceliklerim; yaşam hakkı benim için değerlidir, bu yüzden yaşam hakkı ihlallerini gazetecilik olarak kamuoyuna göstermek/duyurmak önceliklerimden biridir.
- Toplumsal cinsiyet alanında çalışıyorsun. Bu alandaki en önemli sorunlar nedir?
Semih: Birçok gazeteci bu meseleyi kadın özgürlüğü üzerinden okuyor, bu doğru bir düşünce ama eksik. Toplumsal cinsiyet meselesini geniş bir perspektiften okumak zorundayız. Örneğin, öğretilmiş ve toplumsal cinsiyet birçok alanda ihlal yaratırken medya alanında çalışan insanlar da bunun bir parçası oluyor. Belki de en önemli sorun; insanların öğretilmiş kavramların dışına çıkıp çeşitliliği görme ihtiyaçlarının olmaması.
- Genç bir gazeteci olarak bugün Türkiye medyasında kendini nereye yakıştırıyorsun?
Tuğçe Özbiçer: İçinde yaşadığımız bu dönemin hem Türkiye hem de dünya adına gerçekten zor bir dönem olduğunun farkındayım. Karamsarlığa kapılmak yerine, örneğin dijital mecraların imkanlarını kullanarak hak odaklı habercilik üreten, alternatif haber sitelerine destek verebiliriz, yeni oluşumlar geliştirebiliriz. Türkiye medyasında, kendimi yenilikçi, umutlu, objektif ve hak ile toplumsal cinsiyet odaklı habercilik anlayışını benimsemiş kolektif oluşumlarda görüyorum. Eğer bu satırları okurken “Yok ki öyle bir oluşum…” diye geçiriyorsanız aklınızdan, o zaman iş bana, size, bizlere düşmüş demektir.
- Gazetecilik mesleğinde politik bilinç önemli midir ve senin bu meslekteki ilkelerin nedir?
Tuğçe: Politik bilinç, bana kalırsa, icra etmek istediği mesleği ne olursa olsun, herkesin yaşamında var olabilmesi için çok önemli. Gazetecilik adına politik bilince sahip olmanın, bu mesleğin getirdiği sorumluluk ile doğru orantılı olarak önem kazandığını düşünüyorum. Kullandığım dili çok önemsiyorum. Algılarımızı, var oluşumuzu, hayata ve ötekine bakışımızı kurgulayan dilin sürekli değişimini takipte kalmak ve bunu önemsemek gerekiyor.
- STK’lar alanında habercilik yapıyorsun. Türkiye sivil toplum mücadeleleri bugün ne gibi sorunlarla karşı karşıya?
Hakan Kaya: Korku ve baskı ikliminin her geçen gün biraz daha sertleştiği mevcut halde sivil toplumun var olabilmek için ihtiyaç duyduğu özgürlük alanı da daralıyor. Bana göre Türkiye’de sivil toplum mücadelesinin karşılaştığı bütün sorunların en çekirdeğinde anti-demokratik düzen yatmakta. Sivil toplum ancak demokrasi ile birlikte var olabilen bir alan. Mevcut düzen değişmedikçe sivil toplumun mücadele alanının yeniden genişleyebilmesi mümkün değil.
- Akademide de olmak istediğini söylüyorsun. Gazetecilik her şeye rağmen heyecan verici bir meslek. Gazeteciliğinin ilk yıllarında genç bir insan neden akademide olmak ister?
Hakan: Anaakım medya bugün sadece siyasi iktidarın sesinin yankılandığı bir alan. Bu tek seslilik medyaya karşı toplumsal algıyı da değiştirmekte. Bu durumun temel sebebinin toplumsal kutuplaşma olduğunu düşünüyorum. Sokakta ortak kaygıları ifade eden meselelerde bile yönelttiğim soruların içeriğinden önce politik kimliğimin merak edilmesi bu durumun en bariz örneği. Bu hal gazeteciliğe karşı heyecanımı gün be gün azaltıyor. Türkiye’deki akademik ortam için iyi şeyler söyleyemem fakat mevcut koşullarda gazeteciliğe kıyasla akademiye yönelik daha çok heyecan duyuyorum.
- Genç bir gazeteci olarak bianet’te olmak senin için ne ifade ediyor? Bianet genç gazetecilere ne vaat ediyor?
Sakine Orman: Genç bir gazeteci olarak bianet’te yer almanın benim için ifade ettikleri belki biraz abartı gelebilir. Ama lise yıllarımda gazeteciliği seçmemdeki amacımın, sonrasında gazetecilik eğitimi almamın ve aldığım eğitimle birlikte edindiğim meslek ilkelerinin ifade bulacağı bir yer oldu benim için. Burada olmaktan mutluyum. Hem yaşam deneyimi hem de gazetecilik deneyimi edindiğim bir yer olmaya devam ediyor. “Olgunlaşma” yeri oldu benim için. Genç gazeteciler için bianet’in vaatlerini, bianet’e yolu düşenlere sormak gerekebilir aslında. bianet’in, burada bulunduğum süre içerisinde -ben de dahil- buraya yolu düşenlerin hayatına ve gazeteciliğe dair farklı bir bakış açısı kazandırdığına yönelik söylemlere tanıklık ettim diyebilirim.
- Bianet’te edindiğin tecrübelerle Türkiye medyasına baktığında nasıl bir manzara görüyorsun?
Sakine: Üniversitede aldığım eğitimin iyi olması nedeniyle zaten “hak odaklı habercilik” ilkesini edinerek mezun oldum. Hak odaklı, insan odaklı olmayan bir habercilik yapmayacağımı hep kendime söylerdim. Öyle de oldu. bianet’te edindiğim tecrübeler, medyada yer alan her yanlış söylemin, her yanlış görsel seçiminin, her aldatıcı haberin gözünüze batmasına ve “ama yapmayın böyle artık ya yeter yani, böyle de yapılmaz ki, bu aslında hak odaklı olmalı ve öyle de yapılabilirdi” dememe neden oldu. Ve bu bakış açısından farklı bakamadığım için, -bunu başarabilen birkaç alternatif medya dışında- medyanın manzarası bana hep sorunlu bir haberciliğin inşası ve bu inşanın devam etmesi gibi geliyor.