Türkiye’de tırmanışa geçen bir diğer yakıcı sorun da çocuk tecavüzleri. Eğitim sisteminden ‘tecavüzcüye af’ tasarısına, dini vakıflardan aile kurumunun baskıcı tutumuna dek uzanan bu sorun nasıl aşılacak? Konunun uzmanları, iktidarın politikalarını deşifre ederken, mücadelenin cevaplarını da açığa çıkarıyor
Nevin Cerav-Yadigar Aygün
Türkiye’nin dört bir yanından çocukların tacize ve tecavüze uğradığıyla ilgili haberler yağıyor. Çocuklar evlerinde de okullarında da sokaklarda da güvende değil. Çocukların her taraftan cinsel saldırıya maruz kalmalarının ürkütücü boyutlara tırmanması AKP iktidarının kadın ve çocuk karşıtı politikalarıyla direkt paralellik taşıyor. Bütün araştırmalar ve elde edilen veriler bunu bize bağırarak söylüyor.
Tecavüzün tasarısı!
AKP iktidarının çocukları hiçe sayan politikalarından onlarca örnek verilebilir. Fakat sadece iki örnek bile bu politikaları deşifre etmeye yetiyor. İlk örnek, 2016 yılında iktidarın çocuk tecavüzünü meşrulaştıracak, çocukların evlendirilmesinin önünü açacak yasa tasarısını Meclis’ten geçirmeye çalışması. Kadın örgütlerinin büyük tepkisi nedeniyle geri çekmek zorunda kalsa da AKP, 2019’da yine benzer tasarıyı gündeme getirdi. Her an Meclis’e getirilmesi beklenen tasarı, çocuklara tecavüz eden ve bu nedenle cezaevinde olan erkeklerin tecavüz ettiği çocuklarla evlenmeleri halinde cezalarını affetmeyi öngörüyor.
Diyanet’in istismarcı fetvaları
İkinci örnek ise iktidarın çocuklara tecavüzü meşrulaştıracak politikalarını topluma yayma görevi verdiği Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yöndeki hutbe ve fetvaları. 2008 yılında Diyanet web sitesinde açıkça, bulûğ çağına girmiş olan çocukların dinen nikahlanabileceğini ilan etti. Bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde ise 12 olarak belirten Diyanet, kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerini duyurdu. Her ne kadar tepkiler üzerine Diyanet, çocukları istismar eden bu açıklamayı kaldırsa da mesaj yerine ulaşmıştı. Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle de Kürt illerinde arttıkça artan çocuklara yönelik cinsel suçları iki bölümden oluşan haber dosyamızda ele aldık. Çeşitli veriler ve konunun uzmanlarıyla yaptığımız söyleşiler, bu yakıcı sorunun en önemli yönlerini gözler önüne serdi. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı avukat Müjde Tozbey ile eskiden mahkeme hakimi olan şimdi ise mesleğine avukat olarak devam eden Murat Aydın, konuya yönelik görüşlerini bizimle paylaştı.
Hakimiyet kurmak için…
İlk konuğumuz Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı ve hukukçu Müjde Tozbey. Konuşmasına, “Evet, maalesef çocuk istismarı haberlerinde dramatik bir artış var” diyerek başlayan Tozbey, şu ifadelerle devam ediyor: “Ataerkil yapının, erkek egemen toplumun çocuğun ve kadının üzerinde baskı ve hakimiyet kurmada etkisi oldukça fazla. Bu yapılanmanın kültürel çıktılarından biri olan gericilik ve muhafazakarlık çocuk istismarını arttırıyor hatta kendince istismarı destekliyor.”
Eğitim kitaplarından başlıyor
Onlarca okuldan hademesinden öğretmenine, okul müdüründen velisine kadar çocuklara taciz ve tecavüz haberlerinin gelmesini ise Tozbey, şöyle değerlendiriyor: “Gericiliğin son 16 yılda eğitim alanı dahil hayatımızın her alanında karşımıza çıkmasıyla birlikte istismar daha fazla arttı. Örneğin zorunlu eğitimin 4+4+4 yapılması, eğitim kitaplarında kızların ev işi ile uğraşması, erkeklerin çalışan olarak gösterilmesi, kadının evde oturması ve çocuk yapması halinde maaş bağlanacağı söylemlerinin artması da cabası. İşte bu söylemler insanların küçük kız çocuklarını okula göndermekten vazgeçip Kur’an kurslarına göndermesine, evde oturan, çalışmayan, dışarıda dolaşmayan ve özgür olmayan kadın olmaları için çocuklar üzerinde baskıların artmasına sebep oluyor. Ve devamında okula gitmeyen kız çocuğunun evlendirilmesi, yani cinsel istismara maruz kalması söz konusu oluyor.”
Parayla ‘dini nikah’
AKP’nin ‘çocukla evlenmesi halinde tecavüzcüye af’ getirecek yasa tasarısını da ele alan Tozbey ilk elden, “Çocuk evliliklerinin önü açılmış olacak. Çocuk istismarcıları desteklenmiş ve istismar suçu aklanmış olacak” diyor. Çocuğun ve kadının obje haline getirilmesi ve toplumun dışında bırakılmasının önünün açılacağını da vurgulayan Tozbey, şu çarpıcı örneği veriyor: “Bir erkeğin istediği kız çocuğunu cinsel olarak istismar edip, sonrasında ceza almamak için aileye başlık parası vererek çocukla dini nikah kıyması ile çok sık karşılaşacağız. Ailelerin de ‘kızların namusu kurtulsun’ düşüncesiyle çocuğun cinsel istismarına göz yummaları ile de karşı karşıya kalınacak.”
‘Tecavüzcüye af’ olamaz
Haber dosyamızın ikinci konuğu, daha önce hakim olan şimdi ise avukatlık yapan Murat Aydın. Meclis’e getirilmesi planlanan ‘evlenmesi halinde çocuğa tecavüz eden erkeğin cezasına af’ getiren düzenlemeye bir hukukçu olarak Aydın da tepki gösteriyor. “Getirilmek istenen düzenleme kesinlikle yanlış bir düzenlemedir ve açık şekilde karşı çıkılmalıdır” diyerek sözlerine başlayan Aydın, şunları söyledi: “Bir çocuğu istismar eden kişinin o çocukla evlenmesi sağlanarak cezadan kurtarılması kabul edilemez. Bu yaklaşım çocuk istismarını meşru kılma çabasıdır. Bütün toplumun bu öneriye karşı çıkması gerekir. Ortaya konulan gerekçeler hem bilimsel değil hem de toplum vicdanına aykırı örnekler. Öneriyi sempatik göstermeye çalışanlara karşı onlarca olumsuz örnek saymak mümkündür. Bu önerinin tutarlı hiçbir yanı yoktur.”
Yargının ‘kravat indirimi’
2019 yılının sonlarında ajanslara çarpıcı haber düştü. Haberin özeti, “Antep’te 14 çocuğu istismar eden bir erkeğe ceza veren mahkeme heyeti, daha sonra verdiği cezanın failin geleceğine olumsuz etkisini düşünerek cezada indirim yaptı” şeklindeydi. Bu haberi örnek vererek, mahkemelerin çocuklara yönelik cinsel suçlar işleyen faillere verdiği indirimleri sorduk Aydın’a. Bu ‘iyi hal’ gerekçeli indirimler neyin nesi? Neden uygulanıyor? Murat Aydın, “Bazıları bu tür indirimlere ‘kravat indirimi’ adını taktı” diyerek, şöyle cevaplıyor sorumuzu: “Hemen şunu söyleyeyim, hiçbir mahkeme sanık kravat taktı diye indirim yapmaz. Yapmış ise bu uygulama hukuka aykırıdır. Önce biraz bilgi vereyim. Türk Ceza Kanunu’nun 62. Maddesinde, bizim ‘takdiri indirim nedeni’ dediğimiz bir düzenleme var. Bu düzenleme uyarınca mahkeme, cezayı belirledikten sonra artırım ve indirim nedenlerini uygular. Bu indirim verilen cezanın altıda biridir. Mahkeme bu indirimi her olayın özelliğine göre ve neden verdiğini de açıklayarak yapmalıdır. Yani takdiri indirim yapmak da yapmamak da mahkemenin keyfine kalmış bir husus değildir.”
Toplum gözünü kapattı
Aydın, her ne kadar ‘mahkemeler keyfi karar alamaz’ dese de fiilen yaşanan onlarca, yüzlerce böyle keyfi ya da iktidarın politikalarına paralel alınan mahkeme kararı var. Bunun nedenini değerlendirmesini istediğimiz Aydın, “Elbette işini iyi yapan, hukuku doğru uygulayan mahkemeler olduğu gibi işini iyi yapmayanlar da var” diyor. Ardından şu önemli ifadelerde bulunuyor: “Toplum son 10 yılda yargı sisteminin başına gelenlere gözünü kapattı. Yargı bağımsızlığı ve yargıç teminatı yok edildi. Yargıçların mesleğe alımlarında, terfi, tayin ve disiplin soruşturmalarında olması gereken usuller bir tarafa bırakıldı ve yargı bugünkü duruma geldi. Şimdi toplum, sorgulamadan ve daha iyi bir yargı sistemi talep etmeden, yargının verdiği kararları tartışıyor. Bu hatalı bir yaklaşım. Zira yargının verdiği kötü kararlar bir neden değil, bir sonuçtur. Bizim toplum olarak sonucu değil, nedeni tartışmamız gerekir. Hepimiz şunları sormalıyız: ‘Yargı neden böyle kötü kararlar veriyor? Yargı sistemine güveniyor muyuz? Güvenmiyorsak neden? Ve daha iyi, güvenilir bir yargı sistemi için neler yapmalıyız?’ Bu soruları sormak, tartışmak ve adalet talep etmek sadece istismar suçları ve istismar suçu mağdurları için değil, hepimiz için gereklidir.”
Dini nikahla tecavüz!
Anayasa Mahkemesi’nin bir kararına da dikkat çeken Tozbey, “2015’te Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile dini nikahın özgürlük olarak kabul edilip önü açılmıştı. Bu yolla artık her yaştaki çocukla dini nikah kıyılarak cinsel istismar sözde ‘meşrulaştırılacak’. Daha önce imam nikahının tek başına bir geçerliliği yoktu. Resmi nikah olmadan imam nikahı kıyılamıyordu. Dolayısıyla 18 yaşı bekleme gerekliliği vardı. Ancak 2015 yılında ‘imam nikahı resmi nikah olmadan da kıyılabilir ve geçerli kabul edilebilir’ hale gelince çocuk evliliklerinin önü açılmış oldu” ifadelerinde bulundu.
Çocuklara tecavüzün verileri
TÜİK verilerine göre; Türkiye’de 2014-2017 yılları arasında 7.466’sı oğlan çocuğu, 51.818’i kız çocuğu, toplam 59.284 çocuk erkekler tarafından cinsel istismara maruz bırakıldı. 2014’te 11.095, 2015’te 12.689, 2016 yılında 16.877, 2017 yılında ise 18.623 çocuk cinsel istismara uğradı. Buna göre, 2014-2017 yılları arasında çocuğa yönelik cinsel istismar suçları yüzde 67.9 arttı. Bu yıllarda istismar vakalarının en yüksek görüldüğü kentler sırasıyla İstanbul, İzmir, Ankara, Antep, Diyarbakır, Hatay ve Urfa oldu.