Elise Boyle Espinosa*
Rojava devriminin 2012’deki başlangıcından bu yana, Suriye rejimi bölgesel başkent Kamışlı’da küçük bir alanın kontrolünü elinde tutmayı başardı. Devam eden iktidarının ve geri dönme tehdidinin sembolü olarak, Suriye rejim güçleri, Hıristiyan mahallesi ya da “güvenlik meydanı” denilen yerde devriye geziyor. Meydanın hemen çıkışındaki döner kavşakta, arkasında Suriye bayrağı ve rejim için savaşırken ölenlerin posterleriyle, Başkan Beşar el-Esad’ın bir heykeli duruyor.
Kuzey ve Doğru Suriye Özerk Yönetimi’nin, Rojava özyönetiminin kontrolündeki kısımda yer alan bir sonraki döner kavşakta, bu sembollerin yerini devrimin sembolik lideri Abdullah Öcalan ve Kürt Halk ve Kadın Savunma Birlikleri’nin (YPG ve YPJ) şehitlerininki alıyor.
Suriye’deki mücadeleyi gösteren bunun gibi örnekler, sadece bölgesel kontrolle değil, Suriye’nin ve daha geniş olarak bölgenin geleceğinin ne olacağına dair bilgiler, değerler ve fikirlerle de ilgili. Araştırma partnerim Adam Ronan ile birlikte, 2018 Mart’ından Temmuz’una kadar Rojava’da, Türkiye’nin güneydoğusunda ve Irak’ın Kürdistan bölgesinde bir saha çalışması yürüttük. Rojava’daki Kürtlerin “eğitim savaşı” dediği şeyi araştırdık ve yeni bir eğitim sisteminin yaratılmasının, devrimin özündeki “demokratik ulus” ideolojisine destek toplamak için temel önemde olduğunu ortaya çıkardık.
Belli kusurlardan masun olmasa da, birçok gencin geleceğe ümitle bakmasının zemininin, tüm etnisitelere, dinlere ve cinsiyetlere hoşgörü ve kapsayıcılıkla yaklaştığını ve doğanın kapitalist sömürüsüne meydan okuduğunu gördükleri bu “eğitim savaşı” olduğunu ortaya çıkardık. Birkaç yıl içinde, bu hareket kazanımlar elde etti ve eğitim sistemi serpilip büyümeyi başardı ama şimdi de Rojava’ya dönük Türk işgali tehdidi ile karşı karşıya.
Yeni bir eğitim sistemi
Uluslararası medyanın dikkati daha çok Kürtlerin IŞİD’e karşı verilen savaştaki rolüne odaklanırken, kimileri, “kalemlerle” çok daha önemli bir mücadelenin verilmekte olduğunu iddia ediyor. Devrimin parçası olarak kurulmuş olan Eğitim Bilimi Enstitüsü’nün görevi, özyönetimin onu önceleyen ve çevreleyen kapitalist rejimlere meydan okuma girişimlerini yansıtan yeni bir müfredat hazırlamak.
PKK’nin hapisteki lideri ve özyönetimin görüşlerinden ideolojik olarak beslendiği Abdullah Öcalan’ın izindeki enstitü, “Demokratik Ulus”un üç ayağına, yani demokrasi, ekoloji ve feminizme dayalı bir sistem öneriyor. Devrimden önce gizlice düzenlenen Kürtçe dil kurslarından başlayan eğitim sistemi, tamamen yeni bir müfredatı, şu an sadece Cezire kantonunda 3 binden fazla okulu ve Kamışlı ve Kobanê’deki üniversiteleri içerecek şekilde zaman içinde gelişip serpildi.
Eğitim sistemi içindeki görüşme yaptığımız birçok insan, onu Suriye rejimine muhalif olarak tanımlıyor ve aynı şey Türkiye’de de geçerli. Demokratik ulus konseptine dayalı olarak “eski zihniyet”lerini “yeni zihniyet”ten ayırdıklarını söylüyorlar. Rejimin kontrolünde oldukları dönem, eğitim sisteminin devlete boyun eğdirmek üzere tasarlanmış olduğunu belirtiyorlar. “Tek dil, tek parti, tek siyaset” ideolojisine dayalı olan eski eğitim sistemi, otoriter öğretim yöntemleri izliyor ve Kürt ve Süryaniler gibi azınlıkların dillerini konuşmasını ve kendi benzersiz kültürlerini ve tarihlerini kutlamalarını yasaklıyormuş.
Süryaniler için anadil
Türkiye’nin güneydoğusunda da aynısı geçerli: Kürt bayrağı, dili ve Newroz (Kürt yeni yılı) gibi kültürel kutlamaları yasak. Eğitim Kurulu’ndaki Süryani temsilcinin açıkladığı üzere, Suriye’deki bölgelerinde geçmişte iktidarı elinde tutanlar, Süryani kimliğini baskı altında tutmuş ve onların “Arap olduğunu, farklı bir ulus olmadığını, Arapça öğrenmek zorunda olduğunu” iddia etmişler. Rojava’daki birçok Kürt bu duyguları paylaşıyor. Öğretmenlerden biri Kürtleri devrim öncesinde “yitik bir halk” olarak tanımlıyor, dillerinden, kültürlerinden uzak bırakılmış bir halk.
Bunun telafisi olarak, Rojava’nın Eğitim Kurulu Rojava’da yaşayan birden fazla etnisiteyi yansıtacak şekilde kotalar koymuş. Süryani temsilci, bize yeni sistemi şöyle açıklıyor: “İnsanlar seni Süryani olarak bağrına basıyor… Suriye tarihinde ilk kez, sadece eğitimde değil, tüm organlarda Süryani temsilciler var.”
Yeni eğitim sistemi gerçekten de Suriye’deki farklı gruplar arasında saygı ve sevgiyi güçlendirmeyi amaçlıyor. Dersler birden fazla dilde veriliyor: Kürtçe, Arapça ve Süryanice. Öğrencilere kendi kültürleri ve tarihlerinin yanı sıra başka halklarınki de öğretiliyor ve böylelikle kendi bastırılmış kimliklerini yeniden ortaya koyabiliyor ve diğerleri ile hoşgörü çerçevesinde bağlar kuruyorlar. Bu değerler, “farklı milletler nasıl bir arada yaşayabilir” şeklinde konular içeren sınıf tartışmalarıyla da işleniyor.
Bunun altında yatan şey, bilimsel eğitimin yanı sıra ahlaki eğitime de inanmaları. Eğitim, “bizim yararımızı hedeflemeli, Rojava’daki geleceğimizin yararına olmalı,” diye açıklıyor Kamışlı’daki Rojava Üniversitesi’nden bir öğrenci. Ortaokul öğrencileri, “ahlakla ilgili çok şey öğrendiklerini… birbirleri ile nasıl bir arada olacaklarını, arkadaşlarına nasıl saygı göstereceklerini öğrendiklerini,” söylüyorlar.
Öğrenciler kendi eğitimlerinde söz sahibi olmaya da teşvik ediliyor. Eleştiri yerine diyalogla “birbirlerinin gelişiminde katkı sahibi” olmaktan söz ediyorlar. Sınavlar konusunda daha bütünlüklü bir yaklaşım var: Farklı öğrenme tarzlarını yansıtacak şekilde farklı türden değerlendirmeler yapılıyor. Sadece notlara değil, ahlaka da önem veriliyor ve bu doğrultuda, üniversiteye giriş gerekliliklerinde rejimin üniversitelerden dışladıklarını da kapsayacak bir yaklaşım var.
Öğrenciler ve öğretmenler, disiplinin bireyi ezmek yerine geliştirmek üzerine kurulu olması gerektiğinde birleşiyorlar. Öğrenciler, öğretmenler ve veliler müfredattan öğretim tekniklerine kadar eğitim sisteminin her seviyesinde geribildirimde bulunma ve tartışmaya dahil olma fırsatına sahip.
Bu tür fırsatların ne ölçüde geçerli olduğuna dair ciddi şikayetler olsa da, yeni eğitim sisteminin içindekiler arzu edilen türde bir sistemi geliştirmeye kararlı görünüyorlar.
Doğa ve kadın üzerindeki tahakküme meydan okumak
Rojava’nın eğitim sisteminde farklı kimliklerin kendini yeniden ortaya koyabilmesi ve demokrasinin güçlenmesi için, bölgede tarımın geliştirilmesi de önemli bir konu olarak ele alınıyor. Rejim döneminde, Cezire kantonundaki çiftçilerin sadece buğday ekip biçmeye izni varmış. Rojava’dakilerin topraklarını ve tarihsel tarımsal kimliklerini geri alabilmesi için, Rojava Üniversitesi kendi tarım fakültesini açmış. Eğitim Kurulu, bunu “örgütlenmemiz ve toplumumuz, devrimimizi geliştirmek ve toplumun sorunlarını çözmek için bu uzmanlıklara ihtiyaç duyuyor,” diyor.
Bu doğrultuda, öğrencilere mahsulü çeşitlendirmenin ve kendi tohumları, kendi kaynakları ile, tarım fakültesinden bir öğrencinin ifadesiyle, “Rojava’daki tüm meyve-sebzeleri, arpayı, buğdayı, şeker kamışını, pirinci, domatesi” nasıl yetiştireceklerini öğrenerek kendi kendilerine yetebilmenin önemi öğretiliyor. Konuştuklarımız çoğu ekolojik inovasyonların, Rojava’nın üzerinde olduğu petrol yatağının şiddetlendirdiğine hiç şüphe olmayan “savaş durumu” nedeniyle zorlaştığını söylese de, öğrenciler küresel iklim grevlerine katılmaya başlamış.
IŞİD’e karşı verdiği mücadeleyle öne çıkan, kadınlardan oluşan YPJ’den daha az bilinse de, Rojava’da kadınların güçlendirilmesine yönelik girişimler de eğitimde önemli bir yere sahip. Eğitim sisteminin yapısı ve içeriği, Öcalan’ın, kapsayıcı ve demokratik bir toplum için kadınların kurtuluşunun önemi üzerine yazıklarını yansıtıyor ve devrimin feminizme yaklaşımı olan jineoloji kavramında ifadesini buluyor.
Eğitim Kurulu’nun açıkladığı üzere, “geçmişte toplumumuzda genel olarak kadınların erkeklerle eşit olmadığı söylenirdi. Bu yüzden, eğitim sistemimizle bu kuralları yıkmak ve erkekle kadın arasında eşitliği teşvik etmek istiyoruz.”
Gerçekten, yaptığımız neredeyse her görüşmede, liderlik pozisyonları erkeklerle kadınlar arasında bölünmüştü. İlkokulda öğretilen konular da bunları yansıtıyor ve Rojava Üniversitesi’nde jineoloji fakültesi var.
Değişim zaman alan bir şey ama erkeklerin belki de eskiden sessiz kalan kadınları söz almaya teşvik ettiğini gördük ve çocukluklarında okula gönderilmedikleri için şimdi eğitim fırsatı buldukları için minnettar olan annelerle tanıştık. Bu yüzden zaman içinde böyle olumlu eylemlerin birikip genel bir değişime dönüşmesi çok mümkün.
‘Önümüzde parlak bir gelecek olduğundan eminiz’
Ancak, Türkiye’nin Rojava işgalinden bu yana 80 bin öğrenci Serekaniye ve Telabyad’dan kaçmak zorunda kalmış ve Haseke’deki 45 okul şiddetten kaçan bu mültecileri barındırmak için kapatılmış. Rojava Üniversitesi kapandıktan bir hafta sonra yeniden açılmasına ve Türk işgaline karşı kampanyalara başlamasına rağmen, yeni eğitim sisteminin önümüzde aylar ve yıllarda karşı karşıya olduğu tehdit çok büyük.
Eğitim Bilimi Enstitüsü’nden bir temsilcinin geçen yıl bize söylediği gibi, Rojava’nın etrafındaki devletler “bize kendi sistemlerini dayatmak istiyorlar. Bizim sistemimizi ortadan kaldırmak istiyorlar.”
Yeni eğitim sistemi içinden görüştüklerimiz, getirdiği değişimlerin olumlu olduğu konusunda hemfikir ve eğitimin onlar üzerindeki etkisini gösterir şekilde, toplumları için ne dilediklerini de açıkça ifade edebiliyorlar. Bir öğrencinin bize açıkladığı gibi, “başarılı olmak istiyoruz çünkü eğitim sisteminde kendimizi görüyoruz, toplumumuzu ve kültürümüzü görüyoruz.” Bir başkası ise eğitim sayesinde, “bizi parlak bir gelecek beklediğinden eminiz,” diyor.
Savaşın pençesindeki bir bölgede, bu insanlar devrimci eğitim sistemleri dahilinde tahayyül edilen demokratik geleceğe ulaşma doğrultusunda çalışma fırsatından yoksun bırakılırlarsa çok yazık olacak.
*Bu yazı dunyadanceviri.wordpress.com’dan alınmıştır.