Adnan Devrim
HDP’nin önceki dönem eş genel başkanlarının erken seçim çağrısının bulutları henüz dağılmamışken, bu sis içinde siyasi partiler de kongre süreçlerini hızla tamamlayarak yeni strateji, yeni söylemler ve yeni yönetimlerle seçim sathı mailine girmek istiyorlar. Mecliste bulunan partileri ele alırsak muhtemelen HDP diğer partilere kıyasla değişim açısından radikal bir kongre yaptı diyebiliriz. Bu değişimi sadece gemiyi limana götürecek mürettebatın değişimi olarak okumak yanıltıcı olabilir. Çünkü bu kongre aynı zamanda söylem ve ruh değişimini de barındırıyordu. Şöyle ki 2018’deki 3. Kongresini özellikle o dönem söylenegelen “Çöktürme Planı” eksenli AKP iktidarının gözaltı, tutuklama ve kriminalize etme politikalarına karşı “direniyoruz ve dimdik ayaktayız” mesajı olarak okumak mümkündü. Ki dönemin eşbaşkanlarının söylemi ağırlıklı olarak bu yönlü idi. Ama 4. Büyük kongre bambaşka bir şeye işaret ediyordu.
Eşbaşkanlığa seçilen Mithat Sancar’ın, HDP’yi iş yapamaz hale getirme çabasında olanlara hitaben salonu hınca hınç dolduran kalabalığı işaret ederek ve Apê Musa’nın “Siz öldürdükçe biz çoğalıyoruz” a işaret eden şiiri eşliğinde direnişin HDP geleneğinin mayasında olduğunu vurgulaması, geçmiş dönemki direniş ruhuna işaret ediyordu. Mithat Hoca’nın sonrasında verdiği mesajlar savaşın, şiddetin ve hepsinin sürekli gündemimizde yer etmesine yol açan Kürt Sorunu’nun çözümü için Dolmabahçe Mutabakatı ve Abdullah Öcalan’ı işaret etmesi HDP’nin bundan sonraki sürecine ışık tutmakta idi. Bu yönüyle baktığımızda HDP’nin artık savunma ve direniş hattını gayet güçlü bir biçimde ördüğüne ikna olduğunu ve AKP/MHP iktidarını alaşağı edecek, demokrasiyi ve parlamenter sistemi yeniden inşa edecek bir demokrasi ittifakı için atağa geçmeye başlayacağını düşünebiliriz. AKP/MHP’yi iktidardan edecek demokratik formülün anahtarının yine HDP’nin öncülük edeceği ve HDP’nin de içinde yer alacağı Demokrasi İttifakı olduğunun altı kalın çizgilerle çizildi.
HDP’nin halkla bağını koparmaya dönük bütün baskılara ve yok sayma çabalarına karşın kitlenin katılım düzeyi, coşkusu ve kararlılığı dikkate alındığında bunun hem HDP’ye hem de başta iktidar olmak üzere diğer siyasi partilere net mesajlar barındırdığını söylemek mümkün. HDP’ye bundan sonrası için cesaret verirken, diğer siyasi partilere “HDP olmadan asla!” demiş oldu.
Bu kongrenin öne çıkan bir diğer unsuru ise hem verilen mesajlar hem de katılım düzeyi olarak ortaya çıkan enternasyonal dayanışma idi. Dünyanın bütün ezilenlerinin birleştiği enternasyonal halklar kongresini andıran görüntüler oluştu. Batı’dan ve Ortadoğu’dan konuşan temsilcilerin verdikleri dayanışma mesajlarının netliği yanında özellikle tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılması noktasında verdikleri net mesajlar salonda çok büyük alkış aldı.
Ayrı bir paragraf da divan seçimine ayırmak gerekiyor sanırım. Divan heyetinin seçimi HDP’yi Kürt partisi, ya da Türkiyelileşme gibi tartışmaların göbeğine oturtmaya çalışanlara bir cevap niteliği taşıyordu. Divanda yer alan Mehmet Rüştü Tiryaki Kürt siyasal hareketini, Tülay Hatimoğulları Arapları ve kadınları, Dersim Dağ gençliği simgelerken Alevi temsili Gülistan Kılıç Koçyiğit’te, Ermeni ve Hristiyan temsili ise Garo Paylan’da vücut buluyordu. Açılış konuşmasının Êzidî Azad Barış’a yaptırılmasıyla birlikte değerlendirildiğinde aslında HDP’nin Türkiyelileşme derdinden ziyade halklaşma ve Türkiye’deki bütün halkların partisi olma iddiasını ortaya koymaktaydı. Türkiye’de varolan bütün halkların temsilini içerisinde barındırma çabası HDP’nin bundan sonraki çizgisini net bir biçimde ortaya koymakta idi.
Kongre’de en çok alkış alanlar yine diğer kongrelerde olduğu gibi Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaş idi. Konuşmalarda tutsak siyasetçilerin isimlerinin geçtiği anlarda salonda kopan alkış tufanı HDP kitlesinin ahde vefa ilkesini gözardı etmediğinin göstergesiydi.
PM listesinin son ana kadar kulis bilgisi mahiyetinde de olsa bilinmeyişi eleştiri aldı. Ayrıca dışarıda bulunan ciddi bir kitlenin varlığına rağmen dışarıya kongre sürecini ve konuşmaları takip etmek amaçlı bir ekran düşünülmemesi de bir diğer eksiklik olarak dile getirilebilir.
Kongre’ye katılan HDP seçmenleri hem katılım düzeyiyle hem HDP’ye “ben üzerime düşeni yaptım şimdi sıra sende” hem de AKP/MHP blokuna “Ne yaparsan yap buradayız” mesajlarını çok net bir biçimde vermiştir.
Şimdi hep birlikte HDP’nin demokrasi ittifakı, çözüm süreci ve demokrasiyi inşa etmede rolünü nasıl oynayacağına odaklanma zamanı. Bu süreçte sadece HDP’nin ne yaptığına değil, AKP/MHP bloku ve muhalefetin HDP kongresinden çıkan mesajlardan ne anladığına da odaklanmak gerekiyor.