DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) ardından Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması bütün uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek “Biz DİSK olarak anti-demokratik yaklaşımlara rağmen demokrasi geleneğinden alacağımız güçle mücadeleye devam edeceğiz’’ dedi.
24 Haziran seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında fiili başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte yapılan düzenlemelere her geçen gün bir yenisi eklenir oldu. Özellikle çalışma yaşamını doğrudan ilgilendiren düzenlemelere ardı ardına imza atılmaya başlandı. 10 Temmuz’da yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun bağlandığı Cumhurbaşkanı’na, son olarak 15 Temmuz’da yayımlanan 5 sayılı CBK ile Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da bağlandı. Alınan bu kararlar ile bağımsız yapılar olan sendika ve meslek örgütlerinin yetkileri daraltılmış oldu. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, yapılan bu düzenlemelerle birlikte işçi ve emekçileri önümüzdeki dönemde nelerin beklediğini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Necla Demir’e değerlendirdi.
‘Hükümet iradesi yok’
24 Haziran seçimleri sonrası yeni bir dönem başladığını ve OHAL ile birlikte götürülen bu dönemin hangi sınıfların yararına veya zararına olduğunu deneyimlediklerini söyleyen Çerkezoğlu, “Devleti sıfırdan kuracağız” anlayışının, bütün yetkilerin Cumhurbaşkanlığı makamına bağlanması anlamına geldiğini belirtti.
Bütün demokratik mekanizmaların ortadan kaldırıldığı bir süreci yaşadıklarını ve yeni oluşturulan bakanlıklarla devlet yapısının tamamen değiştirildiğine işaret eden Çerkezoğlu, ortaya çıkan tabloya dair, “Tek tek bakanlar var ama Bakanlar Kurulu yok, hükümet iradesi yok. Parlamenter rejimde ülkenin bütününü ilgilendiren konularda hayata geçirilen irade bugün ortadan kaldırılmış durumda. Bakanlıklar tümüyle cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı birer sekreteryaya dönüşmüş durumda. Bakanların dağılımına, yapısına baktığımızda aslında aynı mantığın izlerini görüyoruz. Özel okul sahibinin Milli Eğitim Bakanı olması, özel hastane sahibinin Sağlık Bakanı olması ya da Cumhurbaşkanı yakınlarının en etkili pozisyonlarda konumlandırılması aynı bakış açısının devamı” değerlendirmelerinde bulundu.
‘Sermaye rejimi’
Bir “sermaye rejimi” olarak hayata geçirilen OHAL rejiminde, bütün tercihlerin işçilerden, emekçilerden, halktan yana değil, doğrudan sermayeden bu ülkeyi yöneten bir avuç azınlıktan yana kullanıldığını gördüklerini belirten Çerkezoğlu, “Bu yeni süreç de, aynı şekilde bütün tercihlerin eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından kadına, halktan yana olmayacağının çok açık göstergeleri. Çalışma hayatı açısından da şu 15 günlük süre içinde yapılan bütün düzenlemeler yine bu tespitimizi ne yazık ki doğrular nitelikte. Önümüzdeki süreçteki politikalar da gösteriyor ki bütün tercihler, esas olarak devletin bütçesinin nereye harcanacağından, hazinenin nereye kullanılacağına kadar her şey, bu ülkenin değerlerini üreten işçiler üzerinden haklardan yana değil, sermayeden yana kullanılacak. Yapılan tüm tercihler de bunu gösteriyor” dedi.
‘Hukuka aykırı bir düzenleme’
DİSK Başkanı Çerkezoğlu, “Bu düzenleme Anayasa’ya ve Türkiye’nin imzaladığı bütün uluslararası sözleşmelere aykırı. Örneğin Türkiye’nin imzaladığı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) sendikal örgütlülüğü güvence altına alan 87 sayılı sözleşmesine açıkça aykırıdır bu hüküm. Çünkü 87 sayılı sözleşmeye göre ILO, sendikalara dönük bu tür iradeleri sendikalaşma hakkının ihlali sayar. Anayasanın 104. Maddesi’nde de cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılmasına ilişkin belli sınırlamalar var. Yasa ile düzenlenmiş konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz ve sendikaların denetimi meselesi doğrudan sendika yasası tarafından düzenlenmiştir. Dolayısıyla var olan hukukumuza dahi aykırı bir düzenleme yapılmıştır” diye konuştu. Böylesi bir düzenlemenin aynı zamanda devletten, sermayeden ve tüm siyasi partilerden bağımsız, işçi sınıfının hak ve çıkarlarını koruyan sendikaların tek bir iradeyle Cumhurbaşkanlığı’nın büroları haline getirilmesi anlamına geldiğini söyleyen Çerkezoğlu, seçilmiş yöneticilerinin bile görevden alınabilme yetkisinin doğrudan DDK ve cumhurbaşkanlığına verilmesinin bu keyfiyeti daha da artıran bir durum olduğunu ifade etti.
‘Türkiye’nin geleceğine müdahaledir’
DİSK Başkanı Çerkezoğlu, bu konudaki sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında başkanlık rejiminin keyfiyetinin ne boyutlarda olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu düzenleme bence sadece sendikaları, meslek odalarını dernekleri ilgilendiren bir mesele de değildir. Bu aslında toplumun bütününü ilgilendiren bir meseledir, çünkü bir toplumda sendika ve meslek örgütleri bağımsız yapısı itibariyle demokrasinin güvencesidir. Neredeyse nüfusunun yarısından fazlasının emeğiyle geçinen bir toplum olduğunu düşünürsek sendikalara ve meslek örgütlerine yönelik bu kuşatma, böylesi bir müdahale Türkiye’nin geleceğine müdahaledir.
Türkiye’de emeği ile geçinen herkesin çalışma ve yaşam koşullarını belirleyen temel bir parametre olan asgari ücretin belirlenme sürecinde, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na dair yeni bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Komisyon, İş Kanunu tarafından düzenlenmiş Çalışma Bakanlığı bünyesindeki bir kurumdur ama yasaya karşı açıkça hile yapılarak tamamen Anayasaya aykırı bir biçimde Komisyon’unun İş Kanunu ve Çalışma Bakanlığı ile ilişkisi ortadan kaldırıldı. Doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlandı.
‘Anti demokratik bir yaklaşım’
Şimdilik yapısı değiştirilmedi ama cumhurbaşkanlığı tarafından asgari ücretin belirlenme sürecine doğrudan müdahale etme olanağı yaratılmış oldu. Asgari ücretin belirlenme süreci emeğiyle geçinen herkes için kritiktir ve cumhurbaşkanlığına bağlanması kabul edilemez. Ücretin toplu bir pazarlıkla belirlenmesi, tüm ücretlerin hem enflasyon hem de üretilen milli gelirden payını da alacak şekilde düzenlenebileceği demokratik mekanizmalar kurulması lazım. Türkiye’de bugün yaşadığımız asgari ücretin belirlenmesi ve sendikalaşma başta olmak üzere bütün süreçlerin doğrudan bir merkezi iradeye yani cumhurbaşkanlığına bağlanarak bütünüyle anti demokratik yaklaşımın hayata geçirildiği bir süreci görüyoruz.”
‘Mücadelemiz ülke geleceğinin mücadelesi’
Çerkezoğlu son olarak şunları söyledi: “Biz DİSK olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü baskıya, anti-demokratik uygulama ve yaklaşımlara rağmen bu ülkenin tüm değerleri, birikimleri, demokrasi geleneğinden alacağımız güçle mücadeleye devam edeceğiz. Tüm demokratik kurumlarla birlikte başta sendikalarımız, işçi sınıfı, diğer konfederasyonlar, meslek örgütleri, emekten yana tüm siyasi partilerle birlikte bu mücadeleyi birlikte omuz omuza yürüteceğiz. Bununla ilgili tüm düzenleme ve baskılara karşı ortak bir mücadele örgütlemek üzere önümüzdeki günlerde çeşitli programlar oluşturacağız. Her şeyden önce DİSK olarak, bütün üyelerimizle birlikte tüm işçi sınıfının mücadelesini vermek üzere önümüzdeki dönemin programını bu koşullar altında yeniden oluşturacağız. Her türlü baskıya rağmen bedeli ne olursa olsun bunu hayata geçireceğiz. Çünkü bugün verdiğimiz mücadele hiç kuşkusuz ülkenin geleceğinin mücadelesi, bir emek, demokrasi, kardeşlik, barış, adalet mücadelesidir. Bu topraklarda yaşadığımız her türlü baskı ve katliamlara rağmen bu mücadeleyi sürdüren milyonlar, kurumlar sendikalar var. DİSK de bunların başında gelir. Geçmişte de böyle olmuştur. Darbe dönemlerinde kapatılmış ve faaliyetleri durdurulmuş bir örgüttür DİSK ama her şeye rağmen mücadele vermeye devam etmiştir. Bugün bu tarihsel dönemde de bu mücadeleyi hep birlikte omuz omuza sürdüreceğiz.”