JES’ler tüm Türkiye coğrafyasına sınırsızca yayılırken, işçiler ile köylüler birbirine düşürülüyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Aydın’da 70 bin dekar tarım alanını etkileyecek olan Jeotermal Enerji Santralleri’ne (JES) karşı köylülerin direnişi büyüyerek sürüyor. Efeler ilçesine bağlı Kuyucular, İlyasdere, Umurlu, Kızılcaköy ile Köşk ilçesine bağlı Beyköy ve Kuyucak ilçesine bağlı Değirmendere’de yurttaşların tepkisi ve mücadelesi kesintisiz devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Aydın’ın Beyköy ve Kuyucular köylerinde, açılmak istenen JES, bölge halkı tarafından engellenmişti. Şirketin çalışmalarını durduran köylüler, şirketin bölgeyi çit ile çevirmeye çalışmasını engellemeye çalışırken, şirketin özel güvenlikleri ve işçileri tarafından saldırıya maruz kaldılar. Müdahale esnasında Muhammet Kömürcüoğlu baygınlık geçirerek hastaneye kaldırılmıştı.
Kamu olanakları JES’lere!
JES’lerin yoğunlaştığı bölgelerde çevre kirliliği, tarımsal üretimlerde gerileme, yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesi ile birlikte kanser vb. hastalıklarda yaşanan artışların AKP iktidarının umurunda bile olmadığı görülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, Türkiye’nin jeotermal kurulu güçte dünya liderliğini hedeflediğini belirtmesi dikkat çekiyor. Dönmez’in, bugüne kadar yapılan ihalelerle MTA’nın 101 adet jeotermal sahasını yatırımcılara devrettiğini belirtmiş olması ise sürecin nereye doğru evrileceğinin açık göstergesi. Kamunun sırtından sağlanan giderlerle sondajlar yapan MTA, adeta şirketlerin hizmetlisi durumunda. Maden ve enerji şirketleri için binlerce metre sondaj yapan MTA’nın, tüm Türkiye coğrafyasını kirletilmesinde ve yok edilmesinde kolaylaştırıcı pozisyonunda çalıştığı izleniyor. Diğer yandan Aydın’da 23 JES’in ruhsatsız çalıştığının ortaya çıkması devlet mekanizmasının nasıl çalıştığını ortaya koydu.
Milyar dolarların peşindeler! Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Başkanı Ali Kındap’ın, “3 bin megavat enerji gücü ile 30 bin megavat termal gücün bugünkü katma değerini hesapladığımızda 10 milyar dolara ulaşıyoruz” sözleri JES’lerde ciddi bir yağma elde ettiklerini gösteriyor. Kındap’ın umurunda olmadığı bir gerçeğe dönük olarak ifade ettiği, “JES’lerin kurulduğu bölgede tarımsal üretimi olumsuz etkilediği yönündeki iddialar doğru değil” sözleri ise gerçekleri ters yüz etme çabası. Kızılcaköylü Şennur Efe’nin sözleri Kındap’ın milyar dolar hesabı yaparken neler yaşadıklarını özetliyor: “Bizler yıllardır jeotermallerin kaldırılması için mücadele ediyoruz. Önce bizler kanser olduk şimdi de ağaçlarımız. Artık yeter, bizler JES istemiyoruz.”
JES’ler öldürür!
AKP iktidarının JES’leri yenilenebilir enerji olarak ele alıyor olması ve desteklemesi birçok çevresel sorunu ortaya çıkardı. Nehir ve dereler zehirlendi ve milyonlarca balık adeta katledildi. Üzüm, zeytin ve incir başta olmak üzere binlerce ağaç kurudu. Aydın’da kanser vakaları geçmişe göre 3 kat arttı. Germencik için hazırlanan bir raporda, yeraltı sularında arsenik dahil birçok ağır metallerin ortaya çıktığı belirlendi. Yaşamı zehirleyen kirlilik, yeraltının binlerce metre derinlerine kadar sondaj yapılıp, içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli ağır metallerle dolu akışkanların yeryüzüne çıkarılmasından kaynaklanıyor.
JES’ler depremleri tetikliyor
Germencik’te son yıllarda yaşanan depremler ve son günlerde Aydın ve Manisa’da ortaya çıkan depremlerin JES’lerle ilişkilisi araştırılmıyor, dünyada ise JES’lerin tetiklediği birçok deprem tespit edilmiş durumda. Küresel bilim yayını olan Science dergisinde yayımlanan bir çalışmada, Güney Kaliforniya’daki Salton Denizi kıyısında JES’in bulunduğu bölgede jeotermal kaynaklardan enerji elde etme süreçleri ile sismik faaliyetler arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirtilmişti. Araştırmacılar bu bölgedeki depremlerin sıklığının, enerji üretimi sırasında yeraltından çekilen ve yeraltına verilen suyun hacmine bağlı olarak değiştiğini kaydetmişlerdi. 30 yıllık çalışma döneminde jeotermal alanı bölgesindeki en büyük deprem 5.1 büyüklüğünde olmuş, ancak yakınlardaki San Andreas fayı, en azından büyüklüğü 8 olan son derece yıkıcı depremleri açığa çıkarma yeteneğine sahip olduğu vurguları yapılmıştı. Sarsıntılar ilk olarak Colorado’da Rock Flats alanında 3 bin metre derinliğe atık suyun enjeksiyonundan sonra bölgeye yakın şehirlerde pek çok sayıda depremin hissedilmesi ile saptanmıştı. İsviçre ve Güney Kore’de de JES nedeniyle santrallerde üretim durdurulmuştu.
JES’ler istihdam yaratmaz
JES’ler yaşamda geri dönülmez gedikler açarken yani bir nevi katlederken, işçi ise benzer işletmelerde açlığa ve adeta ölüme mahkum edilir. Dünyada ortaya çıkan ekolojik krizin ilk etkileyeceği sınıf olan işçiler, içinden çıkılmaz gibi görünen bir paradoksun içine sıkışmış haldedir. Kapitalizmin aşırı üretimleri sonucunda ortaya çıkan ekolojik kriz ve işçilerle kötlülerin ya da ekolojistlerin karşı karşıya getirilmesi bir sermaye oyunudur. Sermayenin JES’lere olan ilgisinin temel nedeni ilk yatırım maliyeti sonrası işletme giderlerinin en düşük sektör olmasına dayanıyor. JES’ler faaliyete geçmesinin ardından 10-15 kişi bu santrallerde çalışırken çalışanlar ise mühendis, teknisyen ve bekçilerden oluşmaktadır. Asla kurulduğu bölgede herhangi bir istihdam yaratmaz. Buna karşın binlerce köylü tarım yapamaz duruma düşürülür. Sermayenin en sevdiği şey işsizler ordusudur. İşsizliğe mahkum edilen halk sermayenin kapısında köle yapılmak istenmektedir. İşsizliğin vurduğu insanlar ise diğerlerini yani köylüyü ve doğayı göremez hale getirilmektedir.