21 Şubat Dünya Anadil Günü vesilesi ile‘Kürt Dillerinin Aktivizmi’ paneli düzenlendi. Panelde konuşan dilbilimci ve yazarlar, Kürtlerin yaşamın her alanında dillerine sahip çıkması gerektiğini söyledi
Kürt Araştırmalar Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî) Dünya Anadil Günü dolayısıyla İstanbul Tabipler Odası Konferans Salonu’nda ‘Kürt Dillerinin Aktivizmi’ başlıklı bir panel düzenledi. Moderatörlüğünü Remziye Alparslan’ın yaptığı, konuşmacı olarak yazar Miraz Ronî, dilbilimci ve Kürt PEN Eşbaşkanı Samî Tan ve dilbilimci Zana Farqînî’nin yer aldığı paneli çok sayıda kişi takip etti.
‘Öğrenciler öncü’
Panelde konuşan Sami Tan, Kürtçe’nin gelişim evrelerini aktararak, “Özellikle 2000 yılı sonrasında Kürtler, artık iyice farkına vardı ki dilleri ellerinden gidiyor. Kürt diline yönelik talepler özellikle üniversite öğrencilerinin başlattığı, ailelerinin de destek verdiği kampanyalarla daha görünür olmaya başladı” dedi. Kürtlerin yaşamın her alanında dillerine sahip çıkması gerektiğini söyleyen Tan, dilin gelişimi ve kullanımının yaygınlaşması için çalışmalarına devam edeceklerini belirtti.
‘Asimilasyona alet olmayın’
Zana Farqînî ise, 1970’li yıllarla birlikte dünyayı saran sol akımların etkisiyle Kürtler arasında da politik hareketlenmeler olduğuna dikkat çekerek, ortaya çıkan siyasi oluşumların gazete ve dergilerinde ağırlıklı olarak Türkçe’yi kullandığına dikkat çekti. Siyasal alanda Kürt dilinin kullanımının sınırlılığını eleştiren Farqînî, “Siyasi görüşü ne olursa olsun ister İslamcı, ister kapitalist, ister solcu, kim olursa olsun davasını kendi diliyle savunsun. Bağımsızlık istiyorsan kendi dilinle iste, otonomi istiyorsan kendi dilinle iste, şeriat istiyorsan kendi dilinle iste. Hiç olmazsa bu şekilde asimilasyona alet olmazsın” diye konuştu.
‘Tavrımız ne olacak?’
Ezilmiş, baskı altına alınmış halklar üzerinde yapılan araştırmalara değinen Farqînî, sözlerine şöyle devam etti: “Çalışmalar gösteriyor ki dilin kaybolması okuyanların arasında daha çoktur. Aydınların arasında daha fazladır. Okuma düzeyi ne kadar düşüyorsa Kürtçe o kadar ön plandadır. Bu sonlarda yapılan bazı araştırmalarda da görülüyor ki ekonomik durum iyileştikçe dilden kopma gerçekleşiyor. Bizim esas sorunumuz şu ki biz nasıl asimilasyonu engelleyebiliriz? Tavrımız ne olacak? Eğer bir dil eğitim dili olmazsa, çocuklar o dil ile büyümezse o dilin gelişimi çok zordur. Yaşadığımız şartlar bazı tavırlar takınmamıza imkan veriyor. Dünyadaki dil mücadelelerinden de faydalanılarak tavır sahibi olunmalı, yaşamın her alanında Kürtçe konuşulmalıdır.”
‘Herkes katkı sunmalı’
Kürtlerin son yüz yılda çok ağır travmalar yaşadığını dile getiren yazar Miraz Ronî de, “Kürtler yüzyılın başında ulusal kimlik arayışına girdiğinde Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı’nın parçalanması, ülkelerinin 4 devlet arasında bölünmesi gibi ağır süreçler yaşadı. Bu ağır süreçler daha sonra da devam etti, sürgünler yaşandı. 70’li yıllara kadar da Kürtler arasında okuma çok yaygın değildi. Bu dönemlerde üniversitelerde okuyan Kürt gençlerinin aktiviteleri yeni bir sürecin başlangıcını oluşturdu. 1990’lı yıllara kadar da Kürtçe materyaller çok azdı ama şimdi birçok imkan var. Bu imkanlar kullanılmalı. Herkes elinden gelen katkıyı sunmalıdır” diye belirtti.
İSTANBUL