Bilirsiniz bir “patika teorisi” var. İlk ortaya atıldığı örnekle anlatmak gerekirse “Q klavye” daktilo meselesini hatırlatmak isterim. “Daktilo” denilen aletin yazmada kullanıldığı devirleri yaşamış olanlar bilirler, İngilizce klavye düzeninde en solda Q harfi daha sonrada WERTY diye giden bir harf sıralaması vardı. Bu İngilizce yazma işleminde en hızlı yazmayı mümkün kıldığına inanılan bir formattı. Türkçe’de ise bu klavye düzeni Türkçe’nin yapısına uygun olmadığı düşünüldüğünden bizde en solda F harfinin olduğu başka bir dizilim vardı. Eğer İngilizce yazacaksanız Q klavye, yok eğer Türkçe yazacaksanız F klavye formatı olan bir daktiloya ihtiyacınız olurdu. Her ne kadar bugün daktilolar ortadan kalksa da bu formatlar bugün bilgisayarlara, telefonlara aktarılmış durumda.
Fakat hikayenin ilginç yanı, bilim insanları yaptıkları araştırmalarda Q klavye formatından daha da hızlı yazmayı mümkün kılan yeni formatların olduğunu buldular ve bu bulguyu toplumla paylaştılar. Ne beklersiniz? Daktilo üreten firmaların bu yeni önerilen formata geçerek daha hızlı yazmayı mümkün kılacak daktilolar üretmesini!
Fakat ne mümkün bu geçiş bir türlü başarılamadı. Neden başarılamadığına bakınca hayatın şöyle bir gerçekliğinin olduğu fark edildi: İnsanlar bu yeni yazı formatını bilmediklerinden Q klavyeli daktilolarda yazmaya devam ediyorlar. İnsanlar Q klavyeli daktilolarda yazı yazmaya devam ettikçe de firmalar Q klavyeli daktilolar üretmeye devam etmek durumunda kalıyorlar. Yani Q klavyeden daha hızlı bir format olduğu halde toplum bir türlü Q klavyeden bu, daha hızlı formata geçemedi. Bir başka deyişle, bu uygulama bu ilişkiye “kilitlenmişti”, sektör daha hızlı alternatifi olduğu halde Q klavye üretmeye devam etti, firmalar Q klavyeli daktilo üretmeye devam ettikçe de toplum Q klavye öğrenmeye ve onunla yazı yazmaya devam etti. Yani diyebiliriz ki bu Q klavye bir patikaydı, bu patikaya girdikten sonra biz mi bu patikada yürüyorduk, yoksa patika mı bizi yürütüyordu karıştı. Daha hızlı yazmayı mümkün kılan bir format bulunmuş olduğu halde insanlık bu daha hızlı, daha etkin yazı yazmayı mümkün kılacak adımı atamadı. Doğrusu hala da bu patika üzerinde yürümeye devam ediyoruz.
Buradan şunu söylemek istiyorum. AKP hükümeti bir patikaya girdi ve artık kendisi mi bu patikada yürüyor yoksa bu patika mı onu yürütüyor belli değil. Ve asıl önemlisi çok daha iyi, yani Türkiye toplumuna da Suriye toplumuna da daha iyi gelecek başka yollar olduğu halde bu herkesin zararına olduğu yoldan ayrılamıyor. Peki ama neden?
Daktilo örneğinden gidersek… Aklınıza geldi mi bilmiyorum ama firmalara ya da devlete şöyle bir açılım önerebilirdik. İnsanların bu yeni keşfedilen, daha hızlı formatı öğrenebilmelerini sağlayan okullar açılsaydı, reklamlarla insanlar bu daha hızlı yazmayı mümkün kılan formatı bu okullarda öğrenselerdi, o zaman bu Q klavye patikasından ayrılıp daha verimli yeni bir patikaya geçilebilirdi. Evet bu olabilirdi ama açıkçası bu söylediklerimizin Q klavye patikasından ayrılmanın bir maliyeti olduğu anlamına gelmez miydi?
Gelirdi. Tıpkı onun gibi bu hükümetin her iki topluma da daha iyi gelecek bir başka yöne yönelmesinin, daha açık ifadeyle bir “Barış yolu”na girmesinin kendisine önemli bir maliyeti var. Bu maliyet büyük bir olasılıkla iktidardan düşmek! İşte bütün mesele de bu! Hükümet bir “savaş” patikasına kilitlenmiş durumda, o mu bu patikada yürüyor, yoksa ve bu savaş patikası mı onu yürütüyor kimse bilmiyor. Ve asıl önemlisi de barışa yönelmenin maliyeti kendisi için çok yüksek. Onun için barış ışığının yakında görünmesi çok zor.