1. Dünya Savaşı’yla bugün arasında yüz yıllık bir zaman geçti. Osmanlı İmparatorluğu yüzyılın başında 1914-Birinci Cihan Harbi’ne girdi. AKP iktidarı 2014’ten beri peyderpey savaş süreçlerini geliştiriyor.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun başında İttihat-ı Terakki kliği bulunuyordu. Bu klik halkların mücadelesi sonucu kaybettiği Osmanlı topraklarını geri almayı, Orta Asya’nın derinliklerine kadar yayılmayı, hakimiyetine aldığı alanlarda Pantürkizmi hakim kılmayı ve Alman emperyalizminin kanatları altında emperyalist bir güç olmayı hedeflemişti. Bu hedefleri elde etmek için de savaşa girdi.
İttihat-ı Terakki iç savaşla dış savaşı iç içe yürüttü. İçeride birçok kesime karşı büyük katliamlar yaptı. Soykırımlar gerçekleştirdi. Yaptığı katliam, kırım ve soykırımların yol açtığı yaralar ise hala kanamaya devam ediyor. İttihat Terakki hep başkalarına kaybettirme peşinde koştu ama sonuçta kendisi büyük kaybetti. İmparatorluk paramparça oldu. Savaşın enkazı altında ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti, Rusya’da 17 Ekim Devrimi’nin oluşturduğu koşullara dayanarak var olabildi.
Günümüze gelirsek, bugün de AKP iktidarında somutlaşan devlet yönetimi geçen yüzyılın başında kaybedilen Osmanlı topraklarını geri alma peşindedir. Ancak sadece bu da değil! Peşinde olduğu bir diğer şey de kafasına ve mezhebine aykırı halkları ve mezhepleri ortadan kaldırmaktır. Aynı İttihat Terakki gibi davranıyor. İttihat Terakki’den tek farkı ise hedef önceliğinde yatıyor. İttihat Terakki savaşın ortasında katliam ve göçertmelere başladı. AKP iktidarı ise Kürtleri öldürme ve yerinden etmeyle işe başlayıp savaşın derinliğine doğru yol alıyor. İttihat Terakki; tekçi, ırkçı projesine aykırı gördüklerine katliam ve soykırım uyguladı. İşe Ermenilerden başladı, Süryaniler ve diğer halklarla devam etti…
AKP iktidarı ise savaşa ısınma hareketini Kürtler üzerinde başlattı. Cizre, Sur, Şırnak, Gever, Nusaybin sonrasında Efrin, derken Fırat’ın doğusu; Serêkaniyê (Resul Ayn), Gıre Sipi (Tıl Abyad)… Bu dönemde binlerce Kürdü öldürerek Kuzey Kürdistan’da ve Rojava’da bir milyon Kürdü yerinden etti. Rojava’da Kürtlerin topraklarına, binlerce yıllık mekanlarına, vatanlarına başkalarını yerleştirerek işi etnik temizlik derecesine kadar vardırdı. DAİŞ’in Şengal katliamında ve yine Irak’ın Kerkük’ün işgalindeki rolü ayrı bir fasıl…
AKP iktidarı savaşa hayli hevesli bir iktidardır, geniş bir sahada çatışmaları ve savaşı derinleştirme konsepti temelinde hareket ediyor. İçeride onu savaştan alıkoyacak ciddi bir muhalefetin olmaması, HDP dışındaki muhalefetin AKP iktidarı politikalarının yedek gücü durumuna dönüşmesi, uluslararası alanda ve Ortadoğu’da yaşanan kaos, boşluk ve parçalı durum birçok alanda çete devşirme imkanı ile de birleşince savaş hevesi artıyor; daha da pervasızlaşıp saldırganlaşıyor.
İktidar Kürtlerin sahasına yönelik geliştirdiği savaşı gelinen noktada daha geniş bir sahaya yaymış durumda. Suriye ve Libya’da savaşa katılımını kamuoyuna deklare etmiş bulunuyor. Yine Afrika’nın bazı bölgelerinde başka düzeylerde de olsa örgütlediği çete organizasyonlarıyla bir çatışma sürecini yürütüyor. Halkları ve ülkeleri bu organizasyonların saldırısıyla güçten düşürüp bu temelde alanlar ve ülkeler üzerinde hakimiyet kurmak istiyor. Bu politika, ülkelerden, halklardan intikam alma politikasıdır. İktidara yakın kalemler ve çevreler, “Biz yüz yıldır rövanş için bekliyoruz” deyip rövanş için hazırlık yaptıklarını belirtiyorlar. İktidar da her adımda bunu hissettiriyor. İktidar baskın görünmek için özel bir çaba gösteriyor. Tehdit ve dizayn diliyle konuşuyor. Ulusal ve uluslararası alanda geçerli hiçbir kural ve hukuk normunu tanımama anlayışı ile hareket ediyor. Bu anlayışta olmasa, Suriye devletine kendi toprağında “Şu tarihe kadar çekileceksin” diyebilir mi!
AKP iktidarının savaş politikası Türkiye’de her yönüyle bir yarılma yaratmıştır. Bu yarılma Türkiye’yi giderek daha fazla dengesizliğe sürüklemektedir ve sonunda dengesini kaybedecektir. Şimdiden bu duruma girmiş bulunuyor. İktidar; Araplara yanaştı, sonrasında Araplara düşman kesildi. Türkiye 70 yıldır NATO üyesidir ama NATO’yla da karşı karşıya geldi. NATO’yla ilişkilerde yüksek düzeyde bir güvensizlik ve kuşku bıraktı. Rusya’ya, Avrasya eksenine yanaştı, şimdi de bu blokla karşı karşıya. İlişki ve ittifakının istikrarlı sürdüğü tek kesim ise El Nusra, El Kaide, DAİŞ ve diğer selefi çete gruplarıdır. Görünen odur ki bu kesimler ile AKP iktidarının amaçları, ruh halleri, düşünce ve tasavvurları birbirine yakın olduğu için bir koalisyon biçiminde hareket ediyorlar ve birbirlerini tamamlıyorlar. Ne var ki bu koalisyon eninde sonunda kaybedecektir.