Bugün Dünya Anadil Günü. Anadilin önemini konunun uzmanları gazetemiz Yeni Yaşam’a değerlendirdi
Bedri Türkmen/İstanbul
Bugün 21 Şubat Dünya Anadil Günü. UNESCO, ilk kez 17 Kasım 1999’da 21 Şubat’ı Uluslararası Anadil Günü ilan etti ve 2000 yılında ilk kez dünyada kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadil Günü” kutlanmaya başlandı. Bugün dünyada 7 binden fazla dil konuşulmakta olmasına karşın konuşulan dillerin yüzde 40’ı yok olma tehlikesiyle yüz yüze. UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre, Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altında. Biz de konuyu uzmanlarıyla konuştuk. Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefhan Cizîrî, Dilbilimci Necmiye Alpay, DÎSA-DER Eşbaşkanı Özlem Aydemir gazetemiz Yeni Yaşam’a anadilin önemini ve anadili yaşatmak için alınması gereken önlemleri anlattı.
Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefhan Cizîrî, 9 Partinin kurduğu Kürt Dil Platformu’yla bir buçuk yıldır Kürt dili üzerine çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Gazetecilere, aydınlara Kürt halkına kendi dilini kullanma konusunda hassas olması gerektiğini söyleyen Cizîrî, “Biz kendi aramızda istediğimiz kadar Kürtçe’yi resmi dil, eğitim dili yaptık demek ile olmuyor. Eğitim camiasını kapsaması gereken bir çalışma olması gerekiyor ondan dolayı biz de görüşlerimizi değişik platformlarda dile getirdik” dedi.
‘Resmi dil için çalışıyoruz’
Siyasi partilerle Kürtçe’nin resmi dil olması konusunda Ankara’da bazı görüşmeler yaptıklarını söyleyen Cizîrî, Kürtçe’nin resmi dil olma konusunda geç kalındığını ve bunun için yasalar çıkması gerektiğini ifade etti. Cizîrî, 21 Şubat’ın sıradan bir gün olmadığını anadil gününün sevgililer, anneler, babalar günü seviyesine indirilmemesi gerektiğini vurguladı. Kürt halkının sadece bir gün değil her zaman her yerde dilini kullanması ve sahip çıkması gerektiğini söyleyen Cizîrî, her gün dil bilinci ile hareket etmesi gerektiğini kaydetti.
Devletler anadili görmüyor
Dilbilimci Necmiye Alpay ise UNESCO anadil gibi konuları çok ciddiye aldığını söyledi. Anadilin insanın ruhunun en önemli parçalarından biri olduğunu belirten Alpay, “Devletler anadil konusunu çok dikkate almıyorlar, almak istemiyorlar. Pek çok açıdan işlerine gelmiyor. Yani anadil, halklar için ne kadar önemli ise devletler için de kaçındıkları bir olay” dedi. Birçok ülkede anadil sorunun olduğunu vurgulayan Alpay, “Bizim ülkemizde ise başta Kürtçe olmak üzere büyük problemler de var tarihimiz boyunca büyük baskılar altında kaldı. Kürtçe dilinin Kürt sorununun en önemli boyutlarından biridir. Bu sorun az da olsa konuşulur hale gelmişse de problemin büyüklüğü olduğu gibi duruyor” diye belirtti. Bir dilin aslında bir kültürün taşıyıcısı olduğunu söyleyen Alpay, son olarak şunları söyledi: Dili baskıladığınızda kültürü de baskılıyorsunuz. Kürtlerin dili baskılanmış hatta yok sayılmıştır. 21 Şubat tekrar bunları düşünmek için iyi bir fırsat olabilir. Tabii bu sorunlar dikkate alınırsa önemli bir fırsat. Umarım herkes bugününü bir çeşit bayram havasında geçirir.”
‘Dili daha çok konuşarak canlı tutabiliriz’
Son yıllarda AKP iktidarıyla birlikte Kürtçe’nin üzerindeki baskılar en üst seviyeye çıkarıldığını söyleyen Dil Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği (DÎSA-DER) Eşbaşkanı Özlem Aydemir, AKP’nin çeşitli politikalarla Kürt çocuklarını asimile ettiğini belirtti. Kırsalda yaşayan Kürt çocuklarının dahi artık Kürtçe konuşmadığını ifade eden Aydemir bunun en büyük sebebinin kendi dillerinde eğitim almamaları olduğunu söyledi. Bunların önüne geçilmesi için en büyük sorumluluk annelere düştüğünü vurgulayan Aydemir, “Annelerin çocuklarıyla Türkçe değil, kendi anadilini konuşmalı” dedi.
‘Ulusu var eden dildir’
Bir ulusu var eden dili ve kültürü olduğunu belirten Aydemir, “Eğer bir dil yok olursa o ulus da yok olur. Biz DÎSA-DER olarak bunun mücadelesini veriyoruz” diye belirtti. Aydemir, asimilasyon politikalarıyla Kürt toplumunun dil ve kültüründe ciddi bir gerileme görüldüğünü, Kürtlerin kendi anadilinden, kültüründen uzaklaştırıldığını ve bunun önüne geçilmesi için Dil ve Kültür Ağı’nın oluşturulduğunu söyledi. Türkiye’de başka halkların olmasına rağmen tek dilli bir eğitim sisteminin olduğunu vurgulayan Aydemir, her halkın kendi dilini konuşmak ve anadilinde eğitim almak istediğini kaydetti. Aydemir son olarak şunları söyledi: “Yıllar önce dili için mücadele eden ve ne yazık ki bu uğurda canını veren insanlar oldu. Biz Kürtler için bugünün önemi daha fazla çünkü yasaklı olan dilimizin kimliğimizin mücadelesini veriyoruz ve her alanda da bu mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Çocuklar ötekileştirilmesin diye…
HDK İnanç Komisyonu’ndan Mevlüt Yarbazoğlu, 21 Şubat’ı kendi özlerini hatırlamak için değerli bir gün olduğunu söyledi. Lazca’nın her geçen gün biraz daha kaybolma ile yüz yüze olduğunu söyleyen Yarbazoğlu, “Çeşitli sebeplerden dolayı çocuklarımız Lazca dilini bilmiyorlar” dedi. Okullarda Lazca eğitim alamadıklarını ve ilkokula başladığında dil bilmediğimden dolayı okula devam edemediğini belirten Yarbazoğlu, kendi yaşadıkları sıkıntılardan dolayı çocuklarına da kendi anadillerini öğretemediklerini belirterek, “Çocuklarımız aynı durumları yaşamasınlar diye öğretemedik. Lazca Enstitüleri var ama yeterli olmadığı biliyoruz. Enstitü, yasal zemin üzerinde hareket ettikleri için bazı gerçekleri gizlemek zorunda kalıyorlar. Sadece dil üzerinden gidiliyor ancak Lazca sadece bir dil meselesi değil bir de toprak söz konusu, çeşitli sebeplerden dolayı kendimizi ifade edecek alanlar bulamıyoruz. Enstitü olmasına rağmen çalışmalar yetersiz olduğunu söyleyebilirim” dedi.
‘Dilimiz yok olmak üzere’
Süryani yurttaş Edip Aslan da 1927 yılında Mardin’de Süryani okullarının olduğunu, kırsal kesimde olduğu için belli bir süre sonra kapandığını söyledi. AB uyum süreci kapsamından dolayı İstanbul Yeşilköy’de bir anaokulunun açıldığını dile getiren Aslan, “Maddi açıdan çocuklarımızı o anaokuluna da gönderemiyoruz. Nasıl ki biz bu devlete vergi veriyorsak askere gidiyorsak, anadil konusunda devlet tarafından parasız bir şekilde sağlanması gerekiyor. Devlet yaptığı ana- okul ile ‘hakkınızı veriyorum’ diyor ama zaten bizim Lozan’dan verilen haklarımız vardı” dedi. Ülke demokratikleşirse anadil haklarının sağlanacağını vurgulayan Aslan, “Sindirilmiş bir toplum olduğumuz için anadilimiz bu topraklarda yavaş yavaş yok olmak üzere” diye konuştu.
OHAL ile Kürt diline darbe
15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Türkiye’de günlük yayın yapan tek gazete olan Azadiya Welat, Evrensel gazetesinin Kürtçe yayın yapan dergisi Tiroj, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER) ve İstanbul Kürt Enstitüsü kapatıldı. Bağlar Belediyesi’nin açtığı Kürtçe eğitim verilen “Ferzad Kemanger İlkokulu ile Kayapınar ilçesinde 5 Ekim 2015’te 60 Ali Erel İlkokulu, Mardin’in Nusaybin ilçesinde Eğitim Sen ve KURDİ-DER tarafından açılan Ahmet Beyhan İlkokulu-Dibistana Seretayî ya Ahmet Bayhan, mevzuata aykırı faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle kapatıldı. Lice’de ve Silvan’da yapımı tamamlanan okullar, eğitim hayatına daha başlamadan yıktırıldı. Yine Kürt siyasi geleneğinden gelen partilerin kazandığı belediyelere atanan kayyumlar eliyle kaldırılan Kürtçe tabelaların yanı sıra Kürtçe, sokak, cadde ve park isimleri silindi.
Kısa bir tarihçe
Anadil Günü’nün tarihi, 1952 yılında Pakistan’da Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesine tepki olarak ortaya çıkan, Bengal Dil Hareketi eylemleri ve bu eylemlerin şiddetle bastırılmasına dayanıyor. 21 Şubat 1952’de Bangladeş’in başkenti Dakka’da, Bengal Dil Hareketi üyesi çok sayıda öğrencinin Bengal alfabesiyle yazabilme ve Pakistan’ın Bengal dilini de resmi dil olarak tanıması talebiyle yaptıkları eylemler sırasında öldürüldü. O günden bu yana Bangladeş’te Dil Hareket Günü olarak anılıyor. 17 Kasım 1999’da ise UNESCO, 21 Şubat’ı Uluslararası Anadil Günü ilan etti ve 2000 yılında ilk kez dünyada kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” kutlanmaya başlandı.
Dilin önemi
Dil, maddi ve manevi mirasımızı korumanın ve geliştirmenin en güçlü aracıdır. Anadillerin yayılmasını teşvik etmeye yönelik tüm girişimler yalnızca dilsel çeşitliliği ve çok dilli eğitimi teşvik etmek için değil, aynı zamanda tüm dünyadaki dilsel, kültürel geleneklere yönelik farkındalık ve bilinç geliştirmeyi sağlar. Anlayış, hoşgörü ve diyaloğa dayanan dayanışmaya ilham vermeye hizmet eder.
18 dil yok olmuş!
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre, Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altında olan dil olduğunu gösteriyor. Ubik, Mlahso ve Kapadokya Yunanca dilleri tamamen yok olmuş diller arasında yer alıyor. Hertevin ve Mlahso dilleri Süryani dilleri ailesinden, bir diğer Süryani dili olan Turoyo da UNESCO listesinde ciddi olarak tehlikede olarak görülüyor. Bu dilleri Ladino ve Gagavuzca dilleri takip ediyor. Bunlar da UNESCO listesinde ciddi olarak tehlikede olan diller arasında. Romanca, Batı Ermenicesi, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Abazaca, Suret de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillerden. UNESCO; Adigece, Abhazca, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaca’yı da “kırılgan” diller kategorisinde görüyor. Dil çalışmaları ve envanterinde bir diğer önemli kaynak olan Ethnologue adlı internet sitesi ise Türkiye’de hali- hazırda konuşulmakta olan 39 dil olduğunu yazıyor. Listede Osetçe, Uygurca, farklı Arapça lehçeleri, Sırpça ve Arnavutça gibi kimisi Türkiye’de yerli kimisi de göçler sonucunda ülkenin dağınık bölgelerinde konuşulan diller de yer alıyor.
Tehdit sürüyor
Birleşmiş Milletler, 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü vesilesiyle her yıl dil çeşitliliğinin anlam ve önemine dikkat çekiyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tahminlerine göre, bugün dünya çapında 6 bin dil konuşuluyor. Bunların 2 bin 500’ünün varlıkları ise tehdit altında. UNESCO, 1950 yılından bu yana dünya çapında 200’den fazla dilin yok olduğunu belirtiyor.