Eski Bakan Abdüllatif Şener, ‘Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına zemin hazırlayan da 15 Temmuz’a gelirken FETÖ etkinliğinin artmasının sorumlusu da Erdoğan’dır’ dedi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)Konya Milletvekili ve eski Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, “FETÖ’nün siyasi ayağı” ve “darbe” gündemini değerlendirdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Şener, “FETÖ’yü devlete yerleştiren, yerleşmesini bu kadar sağlayan Erdoğan’ın kendisidir” dedi.
Şener, Erdoğan’ın 15 Temmuz Darbe Girişimi öncesi Gülen cemaatiyle ilgili alınan kararları uygulamadığını belirtti. Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK), 2004 yılında, hükümetin Gülen cemaatini yurt dışı ve yurt içi faaliyetlerinin engellenmesiyle ilgili aldığı kararı hatırlatan Şener, kendisinin de bulunduğu Bakanlar Kurulu’nun gündemine bu kararın Erdoğan tarafından alınmadığını ve eylem planı hazırlanmadığını söyledi.
Şener, “Daha sonraki dönemlerde Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına zemin hazırlayan da kendisidir. 15 Temmuz’a gelirken bu süreçteki FETÖ etkinliğinin artması, alması gereken önlemleri almayışından kaynaklıdır” dedi.
Mezopotamya Ajansı’ndan Diren Yurtsever’e değerlendirmelerde bulunan Abdüllatif Şener şunları söyledi:
Sayın Erdoğan, FETÖ ile mücadele edenin kendisi olduğunu söylüyor ama siyasi ayağı ortaya çıkmıyor. Sen devletsin, tek başına hükümetsin, FETÖ süreçlerini yönetiyorsun, üstelik bu ülkede OHAL ilan ettin, KHK’lerle çok sayıda FETÖ operasyonu yaptın. Böylesine güçlü olduğun OHAL döneminde bile FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili hiçbir girişimde bulunmadın. Hiçbir karar almadın, işlem yapmadın. FETÖ’nün siyasi bir ayağı varsa bu siyasi ayak senin etrafındadır.
Önce etrafına bakmalısın. Eğer siyasi ayağını özellikle korumaya almışsa bu kendi içerisinde olduğu içindir. Nitekim Yüksek İstişare Kurulu’na bakıyorum sağında solunda, hep damatlarının FETÖ’cülükten müseccel hale geldiği kimseler var. Başkasını itham etmesi, özellikle de ana muhalefet partisini itham etmeye kalkması sağlıksızdır. Bu tartışmaları ve saldırıları sürdürmesi kendi aleyhinedir, sadece kendisini hatırlatır.
‘Ordu darbe yapamaz’
Türkiye’de darbeyi her zaman ordu yapmıştır. 15 Temmuz sonrasında, OHAL’in ilan edilmesi ile darbe koşullarında bir Türkiye inşa edilmesi ve ülkenin bu koşullarda yönetiliyor olması, bir sivil darbeden söz etmemizi imkan dahiline sokmaktadır. Ancak klasik darbe veya askeri müdahale olarak değerlendirdiğimizde ordu tarafından yapılmaktadır. Şu anda ordunun darbe yapabilecek bir potansiyeli yoktur.
Geçmişte yaşadığı onca olaydan sonra darbe organizasyonu için ordudan iki kişinin bir araya gelip de darbe planlamasıyla ilgili konuşabileceğini hiç düşünmüyorum. Kaldı ki darbe çok büyük bir organizasyon. Türkiye’deki bütün askeri birimlere hakim olmayı gerektirir.
Onun dışında sermaye, dış ayak, bir takım sivil toplum örgütleri bağlantıları, medya hakimiyetinin de kurgulanmış olması lazım. Böyle olunca her ne kadar ordudan hareketle bir askeri darbe gerçekleşiyor olsa bile pek çok grift organizasyonu da gereklidir. Ama ben bugün itibari ile değil diğer ordu dışı organizasyonları, ordunun kendi içinde bir darbe organizasyonu yapmasını imkansız görüyorum.
Darbe söylemleri Erdoğan’a yarıyor
Geldiğimiz noktada ekonomik kriz, dış politikada problemli bir yapı var, kurumlar savruluyor, adalet perişan, halk büyük bir sıkıntı içinde. Sayın Erdoğan iktidarının sallanmakta olduğunu görüyor. Bu sallantılı dönemi, alıştığı gibi daha da otoriter olarak bastırıp, iktidarını sağlamlaştırmak niyetinde. Yeni bir çıkış yolu olarak, darbe söylentileriyle, daha da otoriterleşme yoluna girebilirim
‘Raporlara inanmamak lazım’
Birtakım kesimlerin rahatsızlığının darbe diye tercüme edilip, Türkiye’de yüksek sesle söylenmesi böyle bir şey olduğunu göstermiyor. Yabancı kuruluşların yazdığı raporlara da ihtiyatla bakmak lazım. Bazen yönlendirmek, tedirgin etmek için veya başka maksatlarla da yazılabilir. Doğrudan doğruya darbe hazırlıkları var diye yazmış olsalardı bile bunun ciddiye alınması gereken bir rapor olduğunu düşünmezdim
‘Erdoğan muhalefet bloğunu kırmak istiyor’
Benim tanıdığım Erdoğan yüzde yüz çark etmiş bir görüntüde kendisini göstermez. Şu anda iktidar gücünü elinde tutanlar ve sayın Erdoğan bu sistemden memnun. Ama işin içinde başka bir faktör var oda şudur; kendisi açısından böyle otoriter bir yapı güzel ama Erdoğan’a göre bu rejimin de bir zaafı var. Bu zaaf, iktidarını sürdürmek için yüzde 50’nin üzerinde oy almasıdır.
Tekrar seçilebilmesi açısından çok büyük bir risk var. Ben yüzde 50’yi bundan sonra hiçbir koşulda gerçekleştiremeyeceğini düşünüyorum. Bunu anketlerle en iyi bilenin de kendisi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden 50 artı 1 sıkıntısından kurtulmaya ihtiyacı var. Anayasa ile oynarsa olsa olsa seçilme oranını düşürmek için çaba harcar. 50 artı 1’i aşağıya indirelim diye uğraşır. O yüzden siyasi partiler Erdoğan’dan böyle bir teklif geldiği an önce ne yapıyoruz, hangi yetkilerinden vazgeçiyorsun, seçimi ne yapıyoruz bunu birlikte gözden geçirmelidirler
‘Yargı siyasallaşmış durumda’
Sayın Erdoğan’ın yargısal konularda görüşünü beyan etmesi demek yargıya talimat anlamı taşımaktadır. Özellikle siyasi davalarda yargının siyasallaşmış karakterinin hemen ortaya çıktığını görüyoruz. Kendi işini yapmak isteyen, kendi mesleğine ve kişiliğine duyduğu saygı nedeniyle hukukun gereklerine göre karar verme niyetinde olan hakimler, savcılar vardır. Ama bunlar dahi bugünkü atmosferde kendileri ile ilgili gelecek ilişkisi ile bağlantılı cesur kararlar alamamaktadır.
Ama son kertede de bunlardan bazıları cesurca da kararlar vermektedir. Kavala davasını böyle yorumluyorum. Yargılayan mahkemenin iki buçuk yıl tutuklu olarak yargılaması elbette bir Gezi davası nedeniyle sağlıksız, hukuki görünmeyen bir durum. Ama üzerindeki baskılarla bu noktaya gelmiş olabileceğini düşünüyorum. Erdoğan’ın kontrolünde siyasallaşmış yargının karakterini görüyoruz. Yani böyle süreçleri çok beyaz siyah diye izlememek lazım
HABER MERKEZİ