İdlib’deki sıcak gündemi değerlendiren TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, yaşananların planlı olduğuna ve Türkiye’nin HTŞ’yi tasfiye edebileceğine dikkat çekti
Suriye’nin Rusya desteği ile 24 Ocak’ta İdlib’e başlattığı operasyon sürüyor. Suriye güçleri, Maaret El Numan ve Serakib ile M-5 otoyollarında kontrolü sağlarken, M4 Karayolunu da almak için operasyonları sürüyor. Halep-Şam güzergahı gibi noktaları ele geçiren rejim, operasyonun başından bu yana yaklaşık bin 500 kilometrekarelik bir alanı hakimiyeti altına aldı.
Suriye’nin kontrol altına aldığı yerlerin hepsi, Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan Astana anlaşmasına göre Şam, Halep ve Guta’dan otobüslerle İdlib’e getirilen Türk devletine bağlı gruplardan alındı. Bir dönem İdlib’in yüzde 90’ını elinde tutan Heyet Tahrir El Şam -eski adıyla El Nusra- (HTŞ), 2017’de HTŞ’den kopan El Bediye ve El Melahim grupları, Türkistan İslam Partisi, Ehrar El Şam, Nureddin El Zenki, El Ehrar, El Iz, Suriye Milli Ordusu (SMO) ve IŞİD gibi selefi grupların üyelerinden oluşuyor.
‘Türkiye HTŞ’yi tasfiye edebilir’
İdlib ve çevresinde hızlı cereyan eden gelişmeleri ve nedenlerini Hawar Haber Ajansı’na (ANHA) değerlendiren Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, kendisinden istenen görevleri tamamladığı için Türk devletinin HTŞ’yi tasfiye edebileceğine dikkat çekti.
Xelîl, “Türkiye El Nusra ya da diğer adıyla HTŞ’yi ortadan kaldırabilir. Çünkü zaten kendisi kurmuştu. İsmini değiştirebilir ya da başka bir çete grubu kurabilir. Çünkü El Nusra, Türkiye’nin istediği görevleri tamamladı. Türkiye, çıkarlarını gerçekleştirmek, işgalini kalıcılaştırmak adına başka isimler adı altında yeni çete grupları kurabilir” dedi.
‘Bu gruplar demokratik çözümü kabul etmedi’
“Medeniyet karşıtı radikal gruplar ve çeteler kendilerini Suriye halklarının temsilcisi olarak gösterdi” sözlerini ifade eden Xelîl, bunun Suriye Devrimi’ne olumsuz etki yarattığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Türk devleti Suriye’ye etkisi bulunduğu ve komşusu olduğu için bu grupları kurdu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aslında İhvancıların (Müslüman Kardeşler) ve cihadistlerin başkanıdır. Bölgede rejime bağlı karşı örgütler bulunuyordu. Bu örgütler Suriye’de demokratik bir çözümü ısrarla kabul etmedi, demokratik adımlar atmadı ve çoğulcu bir Suriye’nin ortaya çıkmasına izin vermedi.”
‘Efrîn halkları Türkiye-Rusya anlaşmasının kurbanı’
Suriye’de yaşanan krizin faturasının halklara ödetildiğine dikkat çeken Xelîl sözlerine şu örnekle devam etti: “Türk ordusunun Efrîn’e yönelik saldırılarında Türkiye ile Suriye rejimini temsil eden Rusya arasında, Türk devletine bağlı silahlı grupların Şam çevresini (Guta) boşaltması üzerine anlaşma yapıldı. Böylece Türkiye’nin Efrîn’i işgal etmesinin önü açıldı. Efrîn, Türkiye ve Rusya arasındaki anlaşmanın kurbanı oldu. Türkiye’nin desteklediği Şam’ı kuşatan çeteler İdlib’e sevk edildi. Peşi sıra bir anlaşmayla da Tedmur, Humus ve Halep’teki çeteler de İdlib’e gönderildi” dedi.
‘ABD son çiviyi çaktı’
Suriye’nin bazı bölgelerin selefi gruplardan temizlenmesi için taviz verdiğini ve Efrîn ve benzeri bölgeleri gözden çıkardığını dile getiren Xelil, İdlib’de yaşananların planlı olduğunu ve planın geçen sene gerçekleşmesinin beklendiğini ifade etti. Xelîl sözlerine şöyle devam etti: “Fakat Türkiye bazı hesaplarını tamamlamamıştı. ABD, İdlib operasyonunda başat rol oynadı. Şimdi de İdlib ve çevresinde bazı gruplar olmasına rağmen muhalefetin tabutuna son çiviyi çaktı. Suriye rejimi birçok stratejik noktayı ele geçirdi. M-4, M-5 yollarında kontrolü sağladı, Haleb’i temizledi. Bu bölgelerin yüzde 80’i, İhvancılar ve onlara bağlı çete gruplarının başlıca merkeziydi. Rejimin operasyonuyla birlikte İhvancıların kalesi de yıkıldı.”
‘Aynısını Libya’da yapmak istiyorlar’
İdlib ve çevresindeki kalan bazı bölgelerin Suriye’ye teslim edilmesinde anlaşıldığını kaydeden Xelîl, “Demek istediğim o ki Erdoğan, Suriyeli muhalifleri sattı. Söz konusu bu muhalefet, dış güçlerin siyasal İslam planlarının parçasıdır. Sadece Suriye’de değil, Mısır’da da bu tür girişimleri oldu ama kaybettiler. Şimdi de aynı girişimleri Libya’da yapmak istiyorlar.”
HABER MERKEZİ