Kamu sendikal mücadelesinin evrimi işçi sendikalarından hem dünya ölçeğinde hem de Türkiye özgülünde daha farklı bir yol izlemiştir. Bu farklılıklar salt olumlu ya da olumsuz şeklinde değerlendirilemez.
Devletin doğrudan işveren konumuna geçmesiyle kendine doğrudan bağlı daha imtiyazlı bir kesim yaratma arayışının baskın olduğunu ifade edebiliriz. Devlet kamu emekçilerinin sendikal örgütlenmesine başta hiç izin vermemiş ya da emekçileri bölme niyetiyle kamu sendikalarını farklı bir statüye sokmaya çalışmıştır. Bu zemindeki sendikal mücadele zaman zaman daha keskin hale gelse de devletin tanıdığı “imtiyazları” koruma ve geliştirme gibi dönemsel olabilecek hedefleri kamu sendikaların kendilerinin varoluş nedeni olarak görmesine de neden olunmuştur. Bu açıdan kamu sendikalarının konumu emek mücadelesinde daha kritik hale gelmiş, sarı sendikacılık ve demokratik sendikacılığın mücadelesi bu zeminlerde daha görünür olmuştur.
1980’lerin sonunda başlayan işçi sınıfının başlatmış olduğu mücadele hattı, üniversitelerde yeniden başlayan öğrenci hareketleri mücadelesi ve dernekleşme mücadelesi ile toplumsal mücadelelerde bir örgütlenme hattı ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte Kamu Emekçileri Hareketi de geçmiş sınıf ve devrimci mücadelenin deneyimine sahip çıkarak, “hak verilmez alınır” şiarıyla fiili meşru bir mücadele hattı yaratma noktasında dernekleşme ve sendikalaşma tartışmaları ile sürece dahil olmuşlardır. Bu mücadelenin somut hali ise KESK olmuştur. O günden bu yana yürütülen mücadele hattı ile; Kamu emekçiler hareketi memurluktan emekçiye, yasallıktan fiili-meşruluğa, sadakadan sendikaya yol alan bir mücadele birikimini yaratmıştır. Oluşturduğu emekçi kimliği ile ulus devletin memurluğa biçtiği; “Türk dışında etnik kimliklerin reddi, asimilasyon, milliyetçilik ve anti -komünizm, biat, örgütsüzlük” gibi yaklaşımları reddetmiştir.
Kamu emekçilerinin oluşturmuş olduğu hat ve kuruluş tartışmaları süreçlerinde emek mücadelesi ile demokrasi-barış-özgürlükler mücadelesi ortaklaştırmıştır. Aynı zamanda fiili eylemlik hattı ile demokrasi mücadelesine önemli olanaklar sunmuştur. Kürt sonunun barışçıl çözümüne ilişkin de dönemsel politikalar ve mücadele hattı ile katkı sunmaya çalışmıştır. Sendikal zeminde gelişen devletçi- bürokratikuzlaşmacı- milliyetçi-eril emek ve sınıf karşıtı anlayış ve sendikalarla mücadele etmiş, aynı zamanda yarattığı kurumsallıklarla kendi içyapısında demokratik bir işleyişi geliştirmeye çalışmıştır. Kamu emekçiler hareketi içinde yoğun bir iç ve dış mücadele ile gelişen kadın hareketi yarattığı birçok kurumsallıkla (eşit temsil, kadın meclisleri, kadın sekreterlikleri, eş başkanlık vb.) sınıf mücadelesinde önemli kazanımlar sağlamıştır. Geliştirilen bu mücadele hattı ile Türkiye de gelişen kadın özgürlük mücadelesinin de önemli bir bileşeni olmuştur.
Mücadeleleri ya da belli tarihsel süreçleri dönemlere ayırmak göreceli ve tartışmalı olsa da KESK’in, kurulduğu günden bu yana 4 temel sarsıcı dönem ile yüzleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bunlardan birincisi, 24 Ocak kararları olarak tarihe geçen, liberal ekonomik doktrinin en önemli ayağı olan kamu işletme ve varlıklarının özel sektöre satışını öngören, 1990’ların özelleştirme dalgası idi. İkincisi, bu liberal dönüşümün vazgeçilmez koşulu olan, çalışma yaşamı ve kurumlarının yasal düzenlemeler ile saldırıya açık hale getirilmesi oldu. 2008 SSGSS Yasası ile sembolleşen bu dönemde, çalışma ve iş güvencesi hukuku, emeklilik hakları, arabuluculuk, kamu emekçileri ile ilgili göstermelik Toplu Görüşme-Toplu Sözleşme düzeneklerinin tahkimi vs. pek çok düzenleme ile kazanılmış hakların dahi gasp edildiği dönemdir. Üçüncüsü; 2014 yılından itibaren devlet aygıtı içerisinde, Fethullah Gülen yapılanması ile Erdoğan kliği arasında gittikçe artan mücadele ve arka planında Avrasyacılar, Ergenekoncular, CIA, Rusya, ABD, İsrail ve AB olarak belirlenebilecek öbeklerin aktör olarak yer aldığı süreçtir. 15 Temmuz Darbe girişimi ile sıcak sahaya taşınan bu dönemin sonuçları, sarsıcı oldu. Demokratik hiçbir nüvenin sembolik düzeyde dahi var olamadığı bu dönemde, gerici, ırkçı tüm derin devlet yapılanmaları, iktidarın etrafında pozisyon alarak birleşti. KESK, bugün için kendi tarihi açısından 4. Dönem ile yüzleşmektedir. Bu dönemin en belirleyici unsuru, AKP’nin çöküş süreci olarak ifade edilecektir.
Devam Edecek…