Türkiye’de‘ azınlık’ durumuna düşürülen tehdit altındaki dillerini korumak için çaba gösteren isimler: Özlemimiz, anadillerin özgürlüğe kavuşacağı bir ülke
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 2000 yılında ilan ettiği “21 Şubat Dünya Anadil Günü”, dikkatleri yine Türkiye’de yaşayan azınlık halkların dillerinin durumuna çevirdi. UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Atlası” çalışmasında gösterildiği üzere Türkiye’de 18 dil kaybolma tehlikesi altında. Atlasa göre; Mlahso ve Ubıhça’nın bütünüyle yok olduğu Türkiye’de, Hertevince ve Arami dilleri “son derece tehlikede olan diller”; Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin konuştuğu Ladino ve Süryanice “ciddi anlamda tehlikede olan diller”; Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Ermenice “kesinlikle tehlikede olan diller”; Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes dilleri ve Kürtçenin Kirmanckî (Zazaki) lehçesi ise “güvensiz durumda olan diller” arasında. Türkiye’de ‘azınlık’ durumuna düşürülen halklarının tehdit altındaki dillerini korumak için çaba gösteren isimler, 21 Şubat Dünya Anadil Günü öncesi dillerine yönelik politikaları Mezopotamya Ajansı’ndan Naci Kaya’ya anlattı.
‘Kapitalist sistem’
Türkiye’de kaybolma tehlikesi altında olan Hemşin kültürü üzerine çalışmalar ve araştırmalar yapan Hikmet Akçiçek’e göre, dillerin yok olmasının iki nedeni var. Birinci nedenin küresel dünya sisteminde yaşanan değişim ve dönüşüm olduğunu kaydeden Akçiçek, ikinci neden olarak ise yüzyıllardır hüküm süren ulus-devletlerin asimilasyon politikalarını gösterdi. Kapitalist sistemin ekonomik ve sosyolojik değişimlerine paralel olarak bazı dillerin yok olduğunu dile getiren Akçiçek, azınlıkların konuştuğu anadillerinin neo-liberal kapitalist sistem içerisinde çok hızlı bir şekilde eritildiğini kaydetti.
‘Dilsel yoksulluk’
Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkiye’de dillerden bir diğeri Çerkesce. Bu alanda çalışmaları olan isimlerden biri Çerkesce-Türkçe yayın yapan JİNEPS Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Yaşar Güven. “Ulus-devletlerin tek tipçi anlayışla homojen bir yapı oluşturma çabaları, farklı kimlikler ve diller üzerinde ciddi baskı uygulanmasının nedeni oldu” diyen Güven, kültürel ve dilsel zenginlikler korunamaması sonucu pek çok dil kaybolup, birçoğunun da yok olmanın eşiğinde olduğunu belirtti. Güven, sınıfsal açıdan farklılıklara ve toplumun çoğunluğunun yoksulluğuna neden olan bu anlayışın kültürel ve dilsel yoksulluğun asıl sebebi olduğunun altını çizdi.
‘Rum toplumu kalmadı’
Rumca yayın yapan Apoyevmatini gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis de Lozan Anlaşması gereğince Rum toplumunun Türkiye’de Rumca eğitim hakkına sahip olduğunu, ancak ortada bir Rum toplumunun kalmadığına dile getirdi. Bu nedenle Rumca’nın Türkiye’de konuşulamaz olduğunu söyleyen Vasiliadis, Türkçe’nin tek resmi dil olarak kabul edilmesinin de bunda etkisi olduğunu ifade etti.
‘Ulus-devlet anlayışı’
Ulus-devletlerin kurulduklarında kendi kurallarını koyduğunu ve bu kurallar çerçevesinde tekçi anlayışlarını topluma dayattığını söyleyen İstanbul Gürcü Dil Merkezi Başkanı Eşref Yılmaz ise dilleri yok olma eşiğine getirenin de bu tekçi anlayış olduğunu belirtti. Otoriter yazı dilinin, yazı dili olmayan diğer dilleri iradi bir şekilde değilse dahi doğalığında yok ettiğini dile getiren Yılmaz, Türkiye’de bu anlamda birçok dilin yok olma eşiğine geldiğinin altını çizdi. Yılmaz, her halkın kendi anadilde eğitim alma hakkına sahip olduğunu, ancak ulus-devlet anlayışının buna büyük engeller çıkardığını ekledi.
İSTANBUL