İnsan hakları savunucularının yargılandığı ve karar çıkması beklenen Büyükada davası başladı.
Kamuoyu tarafından Büyükada davası olarak bilinen ve 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın karar duruşması başladı. Sanıklardan Nejat Taştan, Taner Kılıç, Veli Acu, İlknur Üstün ve Günal Kurşun önceki celse sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmak üzere mahkemede hazır bulunuyor.
Savunmalar başladı
Mütalaada ‘örgüt üyeliği’ suçundan cezalandırılması istenen Taner Kılıç, iddia edilenin aksine telefonuna ByLock kurmadığını, bunun emniyet tarafından verilen raporla da teyit edildiğini söyledi.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre ben gözaltına alındıktan sonra telefonum açılmış ve kullanılmış. Bilirkişi, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığı ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini yazmış.
Telefonum kullanılmış
Savunmasına devam eden Kılıç, dosyasındaki ByLock iddiasıyla ilgili uzman bilirkişi Koray Peksayar’ın uzmanlığı ve yetkinliği, Peksayar’ın ifadesi ve hazırladığı raporlar ile ilgili bilgi verdi. Kılıç, “Koray bey raporlarında ByLock teknik incelemelerindeki yanlışları göstermiştir. ByLock kullanılan telefonlarda program silinip telefon fabrika ayarlarına geri döndürülse bile iz kalmaktadır. Benim telefonumda teknik incelemede ByLock kullanımına dair bir iz veya ibare bulunamamıştır. Dosyama gelen rapor ile MİT’in ByLock teknik raporu çelişiyor. Koray Peksayar’ın duruşmada verdiği ifadede Mor Beyin programı ve hazırlayan kişilerin isimlerini vermiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ertesi gün durumu kabul eden açıklama yapmıştır. Dosyama sunulan bilirkişi raporuna göre evimden gözaltına alındıktan sonra, teslim alınan telefonum açılarak kullanılmış. Ayrıca bilirkişi, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığı ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini de belirtiyor. Zehirli ağacın zehirli meyveleri benim gibi insanları etkilemeye devam etmektedir” diye belirtti.
Namaz programı dolayısıyla
Kılıç, Koray Peksayar ve Mor Beyin programı ve bilirkişi raporlarına dayanarak, telefonundaki namaz ve kıble programları nedeniyle ByLock kumpasına dahil olduğunu teknik detayları ile aktardı.
Tüm ByLock suçlamalarının yanlış olmadığını, sadece aralarında yanlış tespitler olduğunu dile getiren Kılıç, “Bilirkişi raporlarıyla ByLock suçlamasından beraat alan oldu. Ben de beraat talep ediyorum” dedi.
Bank Asya ile ilgili
Kılıç savunmasında, ByLock konusundan Bank Asya konusuna geçti. “Terör örgütü üyesi olma” suçlamasına delil olarak Bank Asya’ya para yatırılması olarak gösterildiğini belirten Kılıç, “2014’de Bank Asya’ya para yatırma kampanyasında tam tersi olarak paramı çektim. Bank Asya hesabımda otomatik ödemeler, havale, para çekme gibi olağan banka işlem hareketleri dışında bir şey yoktur. Bankacılık operasyonu açısından incelenmesini ve raporlanmasını istedim ama kabul edilmedi. Hakkımdaki suçlamalara bir diğer delil ise kız kardeşimin Mehmet Tanış ile evli olması. Kız kardeşim 30 yıllık evli, eniştemin 30 yıl sonra terör örgütü üyesi şüphesi olacağını bilip kardeşimi uyarmam mı gerekiyordu? Suçun şahsiliği nerede kaldı? Büyükada davası dosyasına son gün dahil edildim, savcı ‘Böyle bir toplantı olduğunu biliyor muydun?’ diye sordu. Ben de ‘evet’ dedim. Zaten insan hakları çevrelerinin bildiği bir toplantıydı. Bana nereden biliyorsun diye bile sorulmadı. Büyükada toplantısının suç teşkil eden bir durumu olmadığı çok aşikardır. Biz insan hakları savunucuları toplumsal ahlakı yüksek, saygın insanlarız. Bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Beraatımı talep ediyorum” dedi.
‘Saygınlığımız yok edilmek istendi’
.Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın ardından savunma yapan Günal Kurşun, “Taner Kılıç’a katılıyorum. Biz saygın insanlarız, menfaat beklemeden hepimiz insanlığa hizmet için çalışırız. Bu dava ile bizim saygınlığımız yok edilmek istendi” dedi.
Kurşun, gözaltında kaldıkları 13 gün boyunca yaşadıkları eziyet ve ayrımcılığı hatırlatarak, dava sürecinde gerekli araştırmaların yapılmadığını söyledi. Kurşun, “Bu davanın kamuoyunda bilinen ismi Büyükada, ama ilk duruşma dışında Büyükada toplantısı hakkında konuşulmadı. Son 10-15 senede yaptığımız bütün işlerin didiklendiği, insan hakları savunucularının ve insan haklarının yargılandığı bir davaya dönüştü. Telefonumda kayıtlı 4 bin numara arasında sadece bir kişide ByLock kullanımı çıkıyor. O da bizim eğitimlere katılan ve eğitim saati konuştuğum polis memuru. Bence sadece bu bile benim ne kadar temiz olduğumu gösteriyor. Cemaatin gazetesinde yazı yazmak eşittir FETÖ üyesi olmak anlamına getirildi. Bu yanlıştır, o zaman İbrahim Kalın’a da dava açılmalı. Ben ceza hukuku hocasıyım. Benim yazılarımda kimseye en ufak bir hakaret yok. Olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı dava açmış olurdu zaten” diye belirtti.
‘İnsanları savunduk’
Ardından İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Uluslararası Af Örgütü üyesi Veli Acu savunmasına başladı. Acu savunmasına Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor. Kaptanın yalan söylediğini ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” sözleriyle başladı. Tek kimliğinin insan hakları savunuculuğu olduğunu söyleyen Acu, “İyi niyetli eylemlerimiz burada yargılanıyor. Biz insanları savunduğumuz için yargılanıyoruz” diyerek beraatını talep etti.
‘Beraat istiyorum’
Beş dakikalık aranın ardından Avrupa Kadın Lobisi’nin Türkiye Koordinatörü ve Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün savunmasına başladı. Üstün, “Kadın hakları ve insan hakları için çalışıyorum. Ben birçok insanla çalıştım ve çalışıyorum ve iyi ki çalışmışım. Bu çalışmalarım sayesinde ülkemizde çok yol kat ettik. Dünyaya örnek olan İstanbul Sözleşmesi bizim sayemizde kabul edildi. Hakkımda savcının mütalaada istediği beraat talebini yerinde görüyorum ve beraatımı talep ediyorum” dedi.
‘Mücadele vurgusu
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Eşit Haklar için İzleme Derneği üyesi Nejat Taştan savunmasına, “Biz suçlu olduğumuz için sizin karşınızda değiliz” diyerek başladı. Davanın Türkiye’de insan hakları savunucuları ve sivil topluma gözdağı vermek için açıldığını ifade eden Taştan, “Biz gözaltındayken medyada yer alan karalama kampanyalarının hepsi bu dosyanın içinde var. İnsan hakları için mücadeleye devam edeceğim, beraatımı talep ediyorum” dedi.
‘Suç işlemedim’
Hak İnisiyatifi üyesi Şeyhmus Özbekli ise savunmasında savcının mütalaasına katıldığını belirterek, “Ancak katılmadığım husus suç işlediğimin sabit olmaması nedeniyle beraat talebidir. Ben hiçbir suç işlemedim, beraatımı talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘Hak savunucuları korunmalı’
Hak savunucularının savunmalarını tamamlanmasının ardından İlknur Üstün’ün avukatı Oya Aydın söz aldı. Aydın, “Kimse dokunulmaz değildir ancak Anayasanın 90’ıncı maddesi gereği BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Sözleşmesi’ne göre bu yargılama yapılmalıdır. Bu kişiler devlet düşmanı, politik muhalif olarak damgalanamaz. Bu insanlar ilk gözaltına alındığında suçsuz oldukları biliniyordu. Bu davada derhal beraat verilmezse AİHS 18’inci maddesi ihlal edilmiş olacaktır. Türkiye demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bir adım daha uzaklaşmış olacaktır. İnsan hakları savunucularının özel olarak korunması gerektiğini kararınızda belirterek beraat kararı vermenizi talep ediyorum” diye konuştu.
‘Akraba olmak nasıl suç olavilir’
Ardından Taner Kılıç’ın avukatı Murat Dinçer savunma yaptı. Müvekkilinin bu dosyayla bir ilişkisinin olmadığını belirten Dinçer, “İzmir 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın zayıf olduğunu gördü ve bu dosya zayıf olunca Taner sadece bu insanları tanıdığı ve toplantıyı bildiği için bu davalar birleştirildi. Dosyada ByLock olmadığına dair 4 ayrı rapor olmasına rağmen savcı tarafından mütalaada iddiaların sürdürülmesi kabul edilemez. Taner Kılıç’ın kız kardeşinin eşinin Mehmet Kamış’ın dosyada olmasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Birisi ile akraba olmak nasıl suç olabilir. 30 yıl önce yapılan bir evlilik neye dayanılarak hiçbir suç ile bağdaştırılmadan dosyaya konulmuştur” diye sordu.
Avukat savunmalarının ardından duruşmaya katılmayan sanıkların savunmalarını müdafi avukatları tarafından yapıldı.
Savunmaların uzaması nedeniyle mahkeme heyeti davayı 3 Nisan’a erteledi.
Ne olmuştu?
Hak savunucuları 5 Temmuz 2017’de İstanbul, Büyükada’daki bir otelde “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu bir toplantı düzenlemek için bir araya gelmişti.
Polis, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, İsveç vatandaşı Ali Gharavi, Yurttaşlık Derneği’nden Özlem Dalkıran ile Nalan Erkem, Alman vatandaşı insan hakları eğitimcisi Peter Steudtner, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ile Günal Kurşun, HAK İnisiyatifi’nden Şeyhmus Özbekli, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan ve Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün’ün katıldığı toplantıya polis baskın düzenlemişti. Baskının ardından 10 hak savunucusu gözaltına alınmıştı.
Gözaltına alınan hak savunucuları emniyetteki sorgunun ardından adliyeye sevk edilmiş, sekizi hakkında tutuklama kararı verilmişti. 113 gün sonra, 25 Ekim 2017’de görülen ilk duruşmada tutuklu hak savunucularının tamamı serbest kalmıştı.