Coğrafyamızda, “düşünce ve ifade özgürlüğü” denilince hangi düşüncenin yasak olduğuna bakmak gerekiyor. “Türk ve Sünni Müslüman” kimliğini temel alan resmi ideoloji, belirlediği “kırmızı çizgiler” dışında düşünmeyi yasaklamış. Eğer Kürt sorunu, 1915 soykırımı ya da Kıbrıs sorunu hakkında devletten farklı düşünüyorsanız sizin ifade özgürlüğünüz yoktur. Geçtiğimiz hafta, Özgür Gündem ana davası vardı. Bildiğiniz gibi Özgür Gündem coğrafyanın en büyük devlet baskısını gören yayın organı.
Özellikle Kürdistan’da yaşanan hak ihlallerini gündeme getiren bu nedenle bombalanan, yazarları ve dağıtımcıları öldürülen bir gazete. Ancak Özgür Gündem resmi ideolojinin dışında yayın yaptığı için hiçbir zaman özgür olamadı. Bu gazete bir kez daha cezalandırılıyor. Bazı sanıkların beraatine karar verilse de yargı büyük bir ayrım yaparak, dosya da yargılanan Kürt gazetecileri yargılama yolunu seçti.
Şaşırmıyoruz tabii ki! Çünkü yöneten zihniyeti tanıyoruz. Yarattığı korku ortamına karşı mücadele eden, her kesimi düşman olarak gördüklerini biliyoruz. Bana asıl ilginç gelen yargı nasıl utanmadan bu kadar çifte standart içeren uygulamalar yapabiliyor?
Örneğin Nedim Şener! Nedim Şener, CNN’de katıldığı bir tartışma programında bana yönelik “ahlaksız kadın”, “şerefsiz”, “PKK’li kadın” diyerek hem hakaret etti hem de hedef gösterdi. Yaptığımız suç duyurusu üzerine, savcılık kes-yapıştır yöntemiyle “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Savcı mütalaasında Nedim Şener’in yazısından söz ederken, sorguladığı ifadenin konuşma olduğunun bile farkında değil. Sanığın Nedim Şener olması yeterli.
Eğer Nedim Şener ve onun gibiler suçlanıyorsa, savcılar hemen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve mahkeme pratiğini hatırlayıp buna göre karar veriyorlar. Oysa aynı savcılar, bizim yargılandığımız dosyalarda ifade özgürlüğünü unutuyorlar. Suçlanan Nedim Şener’e ise, “ahlaksız kadın” ve “şerefsiz” gibi hakaret sözcükleri serbest. Ya da suçlanan, “kanlarınızla banyo yapacağım” diyebilen Sedat Peker ise her türlü ifade serbest. TC devleti ne yazık ki bir hukuk devleti değil. Yazılı hukuk ve altına imza attığı uluslararası sözleşmeler ile yargı pratiği birbirinden farklı.
Ancak pes etmek yok, mücadeleye devam. Çünkü haksızlıklar, hak ihlalleri, çekilen acılar bize devam etmemizi hatırlatıyor.