İnsanlık varoluşundan bugüne doğayla etkileşimde bulunarak, doğayla birlikte toplumsallaşma, bununla birlikte kültürleşme sağlanmıştır. Neolitik devrime yataklık eden Bereketli Hilal denilen bölge içinde Mezopotamya; toprağın işlenmesi, aletlerin geliştirilmesiyle tarım kültürü sağlanmış. Bu noktada Dicle Nehri ve çevresi yerleşim merkezi olmuş, tarım kültürünün de özünde kadın kültürü olmasıyla, kadın eliyle hazırlanan bahçeler, bostanlar hep önemli yer tutmuştur. Bu noktada Hewsel Bahçeleri 8 bin yıllık tarihiyle öte taraftan kentin yerleşim alanı olmasıyla insan taşımacılığında, ticarette ve besin çeşidi yönünden kent insanının ekonomik, kültürel ve toplumsal yaşamı için önem atfetmektedir.
Hewsel’e dair ekosistemde nehirden kaynaklı sucul yaşamda balık çeşitliliğinde yapılan araştırmalara göre, 51 tür balık ve 28’inin de endemik tür olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu noktada balıkçılık da gelişmiş ve bugüne kadar bir ekonomik kaynak olarak durmaktadır. Yine ağaç türlerinden ise dutlardan, armut ve incir ağaçlarına kadar birden çok türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu yönüyle tarihte önce Esfel denilmekteyken ağaçlıklı bir alan olması sebebiyle Hewsel ismini almış ve öyle de bugüne gelmiştir.
Bugün ise sermaye, rant ve muktedir çevrelerce göz diktiği Hewsel bir talanla, yok olma ile karşı karşıyadır. Öncelikle Dicle Vadisi projesi için nehir “dere” statüsüne geçirilerek, sonradan statüsüz bırakılarak kıyı koruma kanunundan muaf tutularak yapılaşmaya açılmış. Öte taraftan Dicle Üniversitesi tarafından 7 bine yakın ağaç kesilmiş. Kent halkı, kurumlar ve ülkenin her tarafından doğa savunucuları Hewsel’de nöbet eylemleri başlatmış, haftalarca sürmüş ve bu tepki sonrası üniversite ağaç kesimini durdurmuş. Yine doğa savunucuları ve kent sakinleri, ilgili kurumlar, bilim çevreleri ile geziler düzenlenmiş, gündemde tutulmaya çalışılmıştır.
TBMM’ye de bu konuda soru önergeleri verilmiş fakat önergeler cevapsız bırakılmıştır.
2015’te UNESCO tarafından Tarihi Diyarbakır Surları ve Hewsel Bahçeleri bir bütün olarak ‘’Dünya Kültür Mirası’’ olarak tescillenmiş. Bu süreçle beraber rant çevreleri tarafından miras olması itibarıyla turistik cazibe merkezi olması için girişimlerde bulunmaya başlamış. 2016’da önce bakanlık tarafından “Özel Proje Alanı’’ olarak ilan edilmiş ve bununla beraber proje kapsamına alındığı fakat projenin içeriğine dair de kamuoyuna herhangi bir bilgilendirme yapılmamış. Bir sene geçmeden projeyle beraber kafe, seyirlik teras, asfalt ve betondan yol gibi yapılar yapılmaya başlandı.
Sadece yapılan kafe için 1095 metrekare yeşil alan yok edilmiş, çıkan kamuoyu baskısından sonra ise yetkililer “biz buraları yine özüne uygun yeniden inşa edeceğiz” açıklamasını yaptılar. Yine Dicle Vadisi kapsamında projenin 1.Etap kısmı için 2019 Mayıs’ta durdurma kararı çıkmasına karşın hala tahribatlar sürmektedir. Bu tahribatlar yaşanırken UNESCO sessiz kalmaktadır. Son süreçte UNESCO heyetinin Diyarbakır’ı ziyareti konuşulmaktayken Hewsel Koruma Platformu bu konuda bir rapor yazacağını, bunun için tüm kent kurumları, ilgilileri ve bu yönlü çalışma yapan herkese ortaklaşma çağrısında bulundu.
Bu konuda yine sulak alanların ve kaynakların korunması hakkında bir antlaşma olan Ramsar; ekosistemi itibarıyla barındırdığı 51 tür balık, sonrasında 189 tür kuş çeşidi ile Hewsel antlaşma kriterlerine uyarken kapsam dışında bırakılması UNESCO’dan sonra Ramsar da tartışma konusu haline gelmektedir. Bu sebeple ivedilikle UNESCO ve RAMSAR sessizliklerini bozmalı, Hewsel’in yok olma tehlikesine karşı rol üstlenmelidir.