“Şarkım ne gelip geçici övgüler düzer ne de başkalarına ün katar,
Yoksul ülkemin
Kök salmıştır toprağına”
Victor Jara’nın sözlerini yazdığı ve bestelediği Manifesto şarkısı, aynı zamanda son albümünün ismiydi. Jara’nın bestelerini dinlerken G. Amerika’ya adeta bir yolculuk yapar, Şili halkının neler yaşadığını müziğin inanılmaz tınısında hissedersiniz.
1985 yılında kurulan ve günümüze kadar 23 albüm yapmış olan Grup Yorum’un müziği de bu topraklarda acının, sevincin, direnişin ve tüm ezilenlerin sesi oldu. Sizi kâh Cemo ile Dersim Dağları’na çıkardı, kâh bir maden işçisi yaparak madene indirdi, kâh Gün Tutuşur’la Sivas’ta yakılanları yüreğimizde hissettirdi. İlk albümleri olan ‘Sıyrılıp Gelen’ çıktığında dinleme olanağı bulamamıştım. Sonrasında dinlediğimde ise Gülten Akın’ın Erdal Eren için yazdığı o müthiş ‘Büyü’ şiirinin bestelenmiş halini Grup Yorum’dan dinlediğimde hem çok duygulanmış hem de öfke dolmuştu içim.
Grup Yorum 35 yıldır bu toprakların devrimci sesidir. Grup üyeleri değişse de ne çizgilerinde ne de yaptıkları müzikte bir kırılma asla yaşanmadı. Victor Jara gibi gitarları zenginler için değil ezilenler için çaldı bugüne kadar ve halen çalmaya devam ediyor. Ezilenden yana olanlar, Türkiye devleti tarafından her zaman düşman olarak nitelenmiştir. Grup Yorum da bugüne dek hemen hemen bütün albümleri kovuşturmaya uğramış, toplatılmış, konserleri yasaklanmış, cezaevlerine atılmış devletin düşman olarak gördüğü ezilenlerden yana olan bir müzik grubu. Bu durum bugüne kadar hiç değişmedi ve bugün de grup üyeleri yine cezaevindeler.
35 yıl boyunca ne devlet onları sevdi ne de onlar devleti. Onlar bu devletin zenginlerin yani sermayenin çıkarlarını organize eden bir yapı olduğunu çok iyi biliyorlar. Grup Yorum tercihini ezilenden yana yaptı çünkü onların varlık nedeni buydu. Grubun 8 üyesi halen cezaevinde açlık grevindeler. 243 gündür açlık grevini sürdüren ve 199. gününde eylemini ölüm orucuna çeviren İbrahim Gökçek tam 44 gündür ölüm orucunda. Tahliye edilen grup üyelerinden Helin Bölek ise 240 gündür süren eyleminin 213. gününde açlık grevi eylemini ölüm orucuna çevirdi. Helin Bölek ölüm orucu eyleminin bugün 27. günü ve eylemine direniş evinde devam ediyor.
Ölüm orucunu sürdüren Bölek ve Gökçek’in talepleri; İdil Kültür Merkezi artık basılmasın, konser yasakları kaldırılsın, tutuklu Grup Yorum üyeleri serbest bırakılsın ve haklarındaki davalar düşürülsün. Bu talepler her yurttaşın sıradan haklarını içeren talepler. Bugün Grup Yorum üyeleri hiçbir hukuki dayanak olmaksızın yasa dışı örgütlerle ilişkili oldukları gerekçesiyle tutuklular. Kuruldukları 1985 yılından bu yana benzer baskılara uğrayan grubun son dönem uğradığı baskıların ise tarifi mümkün değil. Çalışmalarını yaptıkları İdil Kültür Merkezi sürekli basılarak içinde ne var ne yok kırılıp dökülerek gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve Türkiye’nin her yerinde konserleri yasaklanıp cezaevlerine atılıyorlar. Bugün Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gülten Kışanak, Sebahat Tuncel, Selçuk Mızraklı, Selma Irmak, Osman Kavala ve daha nicelerinin tutuklu olmaları için hiçbir hukuki dayanak yok. HDP’li siyasetçiler ne için tutukluysa Grup Yorum da o nedenle tutuklu. Tutuklu olmalarının tek nedeni demokratik bir ülkede özgür yaşamak istemeleri ve bunu yüksek sesle dillendirmeleridir. Burjuva hukukuna bile hasret kalınan bu dönem kara bir dönem olarak tarihin kirli sayfalarında yerini alacak.
İnsanlık tarihinde benzer dönemler elbette yaşandı. Bu döneme benzer bir dönem ise 1940’lı yıllarda Hitler Almanyası’nda yaşanmıştı. Almanya’da Yahudi, komünist ya da Çingene olman öldürülmen, fırınlarda yakılman, işkenceler görmen ve tutuklanman için yeterliydi. Bugünün Türkiye’sinde ise sadece Kürt olman ve muhalif olman tutuklanman ve onlarca yıl cezaevilerine atılman için yeterli bir gerekçe.
Suyla boğulmaya çalışılan Hasankeyf ise son nefesini vermek üzere. Hsankeyf Dayanışması açıklama yaparak Hasankeyf için son bir çağrıda bulundu. Gereken büyüklükte tepki gösterilmediği için projenin gerçekleştirildiği çağrıda, 22 köyün tamamen sulara gömüldüğü, tarihi Hasankeyf’in de sulara gömülmeye başladığı ve artık zamanın çok daraldığı ifade edildi.
İnsanlar ve doğa kıskaca alınmış çok yönlü baskı ve sömürü altında inim inim inliyor. Alman Papaz Martin Niemöller’in şu sözlerini hatırlamanın tam zamanı; “Naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist değildim. Sonra Yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü Yahudi değildim. Sonra Katolikler için geldiler ve bir şey demedim çünkü Katolik değildim. Ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı.”