15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yılına girilmiş bulunuyoruz. Hala darbenin mahiyeti ile ilgili bilinmeyenler aydınlanamadı. FETÖ’nün organize ettiği söylenen darbe girişiminin başında olduğu ifade edilenler firarda bulunuyor. FETÖ örgütünün başındaki zat, ABD’de eski düzenini koruyup sürdürüyor.
Türkiye onun iade edilmesi için gördüğümüz kadarıyla muteaddid defalarca girişimde bulundu. Onlarca klasör ile darbenin arkasında Fethullah Gülen’in olduğunu söyleyen evraklar gönderildi. Bu girişimlerden şimdiye kadar somut bir sonuç alınamadı. Bunun nedeninin ne olduğunu da açıkça bilemiyoruz.
ABD her şeye rağmen koruyor mu yoksa belgeler, deliller mi yetmiyor bunun sahici cevabını bilemiyoruz. Eğer ABD her şeye rağmen koruyorsa Türkiye’nin ABD müttefikliği nasıl bir müttefikliktir? Yok eğer belge eksiği varsa Türkiye bunu dellilendiremiyorsa bu nasıl bir mantıktır ki FETÖ suçlanıyor? Nerden bakılırsa bakılsın bir tutarsızlık ve bir çelişki yumağı ile karşı karşıyayız.
Darbe girişimi sonrası yetkili mercilerce yapılan farklı açıklamalar bu darbe girişimini başından beri şüpheli bir durum olarak karşımıza çıkardı. Demokrasi ve hukuk ilkelerinin, evrensel kurallarının işlemediği ülkelerde böylesi olağanüstü durumlarda bile bilinmezler olur ve kimse olup biteni mahiyeti ile anlayamaz. Devlet ve hükümet bir şeyleri ısrarla gizleme telaşında ve görüntüsünde olur. Bu türden girişimlerin gerekçeleri kim tarafından ne için yapıldığı şeffaf olarak bilinmez ve ortaya konulmaz. Kafalarda olan soru işaretleri giderilmediği gibi soru soranlar ihanetle suçlanır. İktidar bu durumda ne söylerse onun söylemine inanmamayı hainlik olarak lanse eder. Kitle ikna yerine tehdit ile susturulur. Bu girişim bahane edilerek olağanüstü haller olağanlaştırılır.
Bütün muhalifler hedef tahtasına konur. Durumdan yararlanılarak tehlike görülen her kim varsa bu fırsatla terbiye edilmeye çalışılır. Mağduriyetler zirve yapar ama kimse bunları dile dahi getiremez. Darbe girişimiyle yürürlüğe giren olağanüstü hal rejiminin uzatılmayacağı açıklandı. Bu durum fiili olarak devam edecek bunu herkes de biliyor ki yeni idari sistem zaten en olağan durumda bile olağanüstü uygulamaları mümkün kılan bir sistemdir. Adı olağanüstü hal olmasa da icraat bundan farklı olmayacaktır.
Darbe girişimi tüm şeffaflığı ile ortaya konulmaz ve kitle gerçekçi delillerle ikna edilmedikçe iktidar bu meçhul ve şaibeli girişimi gücüne güç katma aracı yapar. Hukuksuz bütün uygulamalara mesnet kılar. Ki geçen süre böyle işledi. Bir darbe girişiminin olduğunu bilmeyen istihbaratın, darbeyi eniştesinden öğrendiğini söyleyen bir cumhurbaşkanının olduğu ülkede doğrusu kim neyi ne amaçla yapar belli olmaz. Bu başlı başına bir kriz ve tükenmişlik halidir. Ancak buna rağmen hukuksuz baskı rejimi herşeyi ters yüz gösterme gücünü ortaya koyabiliyor. Ş imdiye kadar mızrak bir şekilde çuvala sığdırıldı ve minare çalan kılıfını uydurmayı başardı. Ancak gerçekler ergeç ortaya çıkar ve gizlenen ne varsa ifşa olur.
Kimden gelirse gelsin ne amaçla olursa olsun her türlü darbe ve girişimleri lanetlemeli ve darbeci sisteme karşı demokrasi ve hukuk ilkeleri içinde kalınarak baskı rejimine karşı mücadele en üst seviyede ve kararlılıkla sürdürülmelidir. Darbe darbecileri dahi kurtarmaya yetmeyen, onları da eninde sonunda rezil eden melun icraatlardır. Bu melanete bulaşan kim varsa gerçek bir hukuk işleyişi içinde hakkettiği cezaya carptırılmalıdır. Kamu vicdanı tüm aşamalarıyla tatmin edilmedikçe bu girişim karanlık haliyle belleklerde ve tarihte yerini alacaktır. Umudumuz tüm çıplaklığıyla aydınlığa kavuşmasıdır.