KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi davasında Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve Bilge Aykut için beraat kararı çıktı. Diğer gazetecilerin doyası ise ayrıldı
Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) kapatılan Özgür Gündem Gazetesi gazetesinin yayın danışma kurulu üyeleri Yazar Aslı Erdoğan, Dilbilimci-Yazar Necmiye Alpay, gazetenin o dönemki Yayın Yönetmeni Eren Keskin ve İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı’nın da aralarında bulunduğu 9 gazetecinin yargılandığı davanın karar duruşması bugün İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Tutuksuz yargılanan Kemal Sancılı, İnan Kızılkaya, Eren Keskin, Zana Kaya ve Necmiye Alpay’ın hazır bulunduğu duruşmayı basın meslek örgütleri, HDP milletvekilleri Ahmet Şık, Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve çok sayıda gazeteci izledi.
Keskin: Musa Anter’e borcum var
Kimlik tespitlerinin ardından esasa ilişkin sanık savunmalara geçildi. İlk olarak Eren Keskin dinlendi. Keskin, yaptığı savunmasında “örgüt üyesi” olmadığını, insan hakları savunucusu olduğunu söyledi. Hayatı boyunca eline silah almadığını belirten Keskin, Kürt sorunu, Ermeni Soykırımı ve Kıbrıs meselesi konularında devletle aynı şeyleri düşünmediği için yargılandığını ifade etti.
Özgür Gündem Gazetesi’nde yazılar yazdığını ve bu gazetenin birçok muhabirinin öldürüldüğünü, binalarının bombalandığını hatırlatan Keskin, “Bana gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği teklifi yapıldığında, seve seve kabul ettim. Ben bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olduysam, Musa Anter ve Ferhat Tepe gibi isimlere gönül borcum olduğu içindir” dedi.
‘Devletin kafası karışık’
Yıllardır çizgisini koruduğunu dile getiren Keskin, “Ancak devletin kafası hala karışık. Çözüm sürecinde bu gazete hakkında tek bir dava açılmazken, süreç bozulunca gazete kapatıldı, davalar açıldı. Benim hakkımda 17 yıl hapis cezası verildi. ben bir yere kaçmadım, istersem giderdim ama buradayım, gitmiyorum. Benim irademi kimse teslim alamaz, düşüncelerinden ötürü kimseye hesap vermem” diyerek, beraatını talep etti.
Alpay: Beraat da yetmez
Ardından Dil Bilimci Necmiye Alpay’ın savunması alındı. Mütalaaya ilişkin beyanda bulunan yazar Alpay, davanın önyargı ve ön cezayla geldiğini belirterek, “Bu davada beraat kararı bize verilen cezaları ortadan kaldırmıyor. Savcılık mütalaasındaki beraat gerekçesinde basın ve ifade özgürlüğünü yeterince ve açıkça dile getirmemiştir. Korkmadan düşünüp, yazıp çizebileceğimiz bir ortam yaratılmalıdır. Bu amaçla beraat kararı ve beraat gerekçelerinin özgürlük ilkesine dayandırılması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Sancılı: Suçlamalar soyut
Gazetenin İmtiyaz sahibi Kemal Sancılı ise, iddia makamının hakkındaki suçlamalarıyla ilgili “Suçlamalar gerçeklikten uzak, soyut, sıradan, yüzeysel, aceleye getirilmiş bir iddia” dedi.
Sancılı, savunmasına şunları ifade etti: “Basın kanunun 11. maddesinde ‘gazetenin imtiyaz sahibi yayınlanan haber ve köşe yazılarından sorumlu değildir’ denilmesine rağmen, nedense bir biçimiyle sorumlu tutulmaktayım. Bu dava nedeniyle 2 yıldan fazla cezaevinde kaldım. Ayrıca tüm mal varlıklarıma el konulup, TMSF tarafından satılıp hazineye devredildi. Bu da yetmezmiş gibi şirketin borçları ise bana bırakıldı. Mevcut durumda bankalar tarafından adeta kuşatılmaya alındım. Özgür Gündem Gazetesi’ne yönelik bir ön yargı var. Yıllarca yargının verdiği kararlar AHİM tarafından bozulup, tazminat cezalarıyla sonuçlanıyordu. Aradan yıllar geçmesine rağmen neden aynı şeylerde ısrar ediliyor. Umarım mahkeme heyeti alacağı kararla bu olumsuz gidişata son verir.”
Kızılkaya: Çifte standart
Gazetenin eski Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya da, savunmasında Özgür Gündem Gazetesi’nin Türkiye yakın tarihinin tanığı, sanığı ve hesap soranı olduğu üzerinde durdu. Gazetenin Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları tahlil eden, koşulları iyileştirmeye dönük ışık tutan bir yayın çizgisine sahip olduğunun altını çizen Kızılkaya, “Çözüm sürecinin geçersizleşmesiyle beraber şehirlere sıçrayan çatışmalar ve sivil yerleşim yerlerinde güvenlik güçlerinin ‘orantısız güç’ gösterisi sonucu çatışma alanlarında yaşananlara sayfalarında yer veren gazetenin yayın çizgisi tepki çekti. Muhabir, editör, Genel Yayın Yönetmeni, Yazı İşleri Müdürü hakkında savcılar neredeyse her sayı için soruşturma ve dava açmaya kendilerini mecbur kıldığı bir dönem yaşandı” diye konuştu.
Yasama, yürütme ve yargı dışında dördüncü kuvvet olarak algılanan basının, toplum adına yönetenlerin politikalarını sorgulamayı önüne koyması gerektiğini kaydeden Kızılkaya, şöyle devam etti: “Bugün yüzyılı aşan tarihiyle ve bölgesel boyut kazanan Kürt meselesinin tüm muhatapları ve taraflarının görüşlerine yer verildiği Özgür Gündem, ‘yasadışı örgüt bağlantısı’ olduğu suçlamasıyla karşı karşıya. Mesleğin duayenlerinden olan rahmetli Mehmet Ali Birand’ın 1992 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı röportaj, televizyon kanalında yayınladı. Yine 2013 yılında müzakere sürecinde iktidarın onayıyla Diyarbakır’da 21 Mart’ta Newroz günü yüzbinlerce insana Öcalan’ın mesajı okundu. O günün görece rahat ortamında bütün ulusal gazete ve televizyonlar bu açıklamayı manşetten verdiler. Ve hiçbiri mahkemenin konusu olmadı.”
Kaya: Tek bir somut delil yok
Onun ardından dinlenen Zana Kaya da, 15 yıldır gazetecilik mesleğini yaptığını, Özgür Gündem Gazetesi’nin Türkiye’de olup biten her şeye ışık tuttuğunu ve yapılanların kamusal bir görev olduğuna işaret etti. Topluma gerçeği anlatmanın aynı zamanda anayasal bir hak olduğunu belirten Kaya, “Fakat iddianamede geçen ‘örgütle bağlantılı’ konusunda somut bir bağ yok. Somut olarak bir delil bulunuyorsa bulunsun ama bizim yaptığımız faaliyetlerle ile ilgili tek bir somut delil yok. Yaptığımız haberler iktidarı rahatsız ede biliriz ama iktidar rahatsız oluyor diye yargılanmamız kabul edilemez” diyerek, beraat talebinde bulundu.
Erdoğan: Hukuk varmış gibi savunma yapacağım
Yurt dışında olan yazar Aslı Erdoğan ise, avukatı aracılığıyla mahkemeye yazılı savunmasını sundu. Savunmasında “Hukuk varmış gibi savunmamı yapacağım” diyen Erdoğan, 3 buçuk yıldır süren davada, dört yazısından dolayı savcının hakkında ceza istediğini, ancak bu yazıların birçok dile çevrildiğini ve kitaplaştırıldığına kaydetti. Basına yönelik baskılar cümleciğinde suç unsuru aranmasına Nazi döneminde bile rastlanmadığını dile getiren Erdoğan, “Bu davanın kendisi, zaten baskıların kanıtı değil mi?” diye sordu.
Şırnak’ın Cizre ve Diyarbakır’ın Sur ilçelerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşananlarla ilgili pek çok belgesel yapıldığını, bu kentlerde yaşanan sivil ölümlerin uluslararası kaynaklarca da belgelendiğini anımsatan Erdoğan, “İnsan öldürmek her kanunda suçtur. Tanıkların susturulması yoluyla bir suçun örtbas edilmesi, bundan da öteye geçerek meşrulaştırılması kanımca en ağır suçtur. Sayın mahkemeyi hukuka ve yazılarımın seslendiği o tek yere, yani evrensel vicdana sahip çıkmaya çağırıyorum ve beraatımı istiyorum” dedi.
Ardından avukatlar dinlenip, talepleri alındı. İddia makamı esasa ilişkin mütalaasını tekrar ederek, avukatların ek süre talebinin kabul edilmesini istedi.
Duruşmaya verilen kısa aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan ve henüz ifadeleri alınmamış olan Filiz Koçali ve Ragıp Zarakolu dosyalarının ayrılmasına karar verdi. Avukatların süre talebinde bulundu Zana Kaya, İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ve Eren Keskin yönünden de dosyanın ayrılmasına karar kılan mahkeme, diğer sanıklar Necmiye Alpay, Bilge Aykut hakkında beraat, yazar Aslı Erdoğan için ise “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” ve “Örgüt üyeliği” suçlamalarından beraatına, “Örgüt propagandası” suçundan da davanın zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düşürülmesine karar verdi.
Erdoğan: Şaşırdım ve sevindim
Kararın açıklanması sonrasında DW Türkçe’ye konuşan yazar Aslı Erdoğan, “Karardan elbette memnun oldum. Ama mutlu muyum? Bilmiyorum açıkçası. 3,5 yılım gitti. Tabii daha uzayabilirdi ama çok tuhaf bir duygu. Şaşırdım ve sevindim. Bir yanıyla da canım çok acıyor” dedi.
“Benim sivillerin öldürülmesi gerektiğini kabul etmemi istediler” ifadesini kullanan Yazar Erdoğan, şöyle devam etti: “Hatta sivillerin öldürülmesinin meşrulaştırılması aslında çok daha ağır bir suçtur. Edebiyat da, hukuk da aynı yere, evrensel vicdana seslenir. Ve ben mahkeme heyetini bu vicdana sahip çıkmaya çağırdım.
Uluslararası Af Örgütü’nün, Birleşmiş Milletler’in raporu var sivillerin öldürüldüğüne dair, onlara niye ceza davası açmıyorsunuz? Ben bir cümle içinde, ‘sivillerin öldürüldüğü günler’ demişim. ‘Hayır, öldürülmüyor kardeşim’ diye rapor açıklayın. Anlaşılır gibi değil. Bir de ölmüş insanların, sivil olup olmadıklarını tartışmak, bir hukukçuya yakışmaz. Bu insanlar yargılanmamış, hüküm giymemiş. Nasıl bir hukuk anlayışıdır bu? Devletin öldürdüğü herkes suçludur demek. Ben böyle şeye 90’lı yılların davalarında bile tanık olmadım.”
İddianame
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Özgür Gündem gazetesi yöneticileri ve çalışanlarından Kemal Sancılı, Aslı Erdoğan, İnan Kızılkaya, Bilir Kaya, Ayşe Necmiye Alpay, Emire Eren Keskin, Filiz Koçali, Ragıp Zarakolu ve Bilge Aykut “şüpheli” sıfatıyla yer alıyordu. İddianamede, Aslı Erdoğan ve yazar Necmiye Alpay’ın da bulunduğu 4’ü tutuklu 9 şüphelinin, “Örgüte üye olmak”, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 6,5 yıldan 17,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep ediliyordu. Sanıklardan Aslı Erdoğan ile Necmiye Alpay ve Bilir Kaya’nın 29 Aralık 2016’daki ilk duruşmada tahliyelerine karar verilmişti.
İSTANBUL