İroni sözcüğünün tek kelime ile Türkçe’de karşılığı yok. Türk Dil Kurumu sözlüğünün eski baskılarında rastlamadım. Kubbealtı sözlüğü ise Fransızca kökenli ve “alaylı anlatım” diye anlamlandırmış. Kürtçe’de bunu karşılayan iki kelime var. “Kec” tam karşılıyor ve ince alaydır. “Lağ” ise kaba ve çok net anlaşılabilir olanıdır.
Neyse, konumuz dil dersi ya da etimoloji değil, sadede gelelim. 15 Temmuz Demokrasi ve Özgürlük Bayramı/Günü kutlandı üç gün önce. Bilinen fıkra, adam sormuş: “Hoca sen bilirsin, hani sahilde kızını kurban edecekken kendisine keçi gönderilen veli kimdi” demiş. Hoca, “Bre cahil, bunun neresini düzelteyim, sahilde değil, dağda idi, kızı değil oğlu idi, keçi değil, koç idi, veli değil, nebi idi” demiş.
Şimdi ben bu bayramın nesini düzelteyim? Onaltı yıllık iktidarlarının ondördüncü yılında meydana gelen darbe girişiminden önce özgürlük yoktu da 16 Temmuz 2016 dan itibaren mi geldi, demokrasi yoktu da çağdaş bir demokrasiye mi kavuştuk? Haa, buna bir de özgürlük ve demokrasinin yanına “milli birlik günü” yaftası asmışlar. Nasıl milli birlik ve beraberlikse, Boğaziçi, pardon 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki törende Sayın Cumhurbaşkanı yine kendisine oy vermeyen yüzde elliye esti gürledi, hakaret etti. Ne hainlikleri kaldı, ne gayri millilikleri. Böyle mi gelecek ülkeye birlik ve beraberlik?
Onaltı yıldır yönettikleri ülkeye, önce 7 Haziran 2015’ten sonra özgürlük ve refa getireceklerini vadettiler, o seçimi beğenmeyince 1 Kasım’da seçilemezsek kaos olur, ülke batar dediler. 1 Kasım’ı kazandılar ne refah geldi, ne özgürlük. Kazanamazlarsa geleceğini söyledikleri söyledikleri kaos, kapıya dayandılar. 16 Nisan referandumunu öyle kazandılar, tek adam rejimi oluştu, altı ayda çıkaracaklarını söyledikleri uyum yasalarını ertelediler, şimdi kararnamelerle ülkenin düzenini hallaç pamuğuna çevirdiler. Ufukta ne demokrasi görünüyor, ne de özgürlükler, üstelik ekonomi hızla batağa saplanıyor.
İki yıllık OHAL sürecinde yüzbinlerce tutuklu ve hükümlü oldu, yüz otuz bine yaklaşan kamu görevlisi meslekten çıkarılıp açlığa mahkum edildi. Kendi belediye başkanlarını sebep bildirmeden ve haklarında hiç bir soruşturma açmadan ağlatarak görevden alıp yerlerini seçimle doldururken DBP/HDP belediye yetkililerini hapse tıkıp yerlerine yasalara aykırı bir biçimde kayyım atadılar. Hukuksuzluğun bini bir para… Sözde bugünden sonra OHAL kalkıyor, normal düzene geçiyoruz. Ama gel gör ki normal düzenleri, OHAL’i de aratacak düzeyde. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri’yle OHAL’in sürekli hale getirilmesi yolunda yapılamayanları MHP’nin desteğiyle Meclis’te kanunlaştırmaktalar.
*OHAL döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan uzaklaştırma yetkisini üç yıl süreyle uzatıyorlar,
*Valilere, il sınırları içinde belli yerlere giriş çıkışları, belirli yerlerde bulunma, toplanma ve araçla gitmeyi yasaklama yetkileri veriliyor.
*Yeniden düzenlenen askeri alanlarda komutanın bile izniyle özel kişilerin üstleri ve özel eşyaları aranabilecek, er ve erbaşlar da üst arayabilecekler.
*Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine önemli kısıtlamalar geliyor ve gece vakti bunlar tümden yasaklanabiliyor.
*Adli kolluk yanında askerlere de görevler verilebiliyor.
*Gözaltı süresi Anayasaya ve uluslararası normlara aykırı bir biçimde oniki güne çıkarılabiliyor.
*Üniversitelerden ihraç edilenlerin aynı göreve dönmeleri engelleniyor, Ankara, İstanbul ve İzmir’de görevlendirilmeleri yasaklanıyor. Say say bitmez. İşte size demokrasi, işte özgürlükler ve işte ekonomik gelişme.