Savaşlar kapıyı çoktan çaldı, -iki kez de değil- öyle güzellik yarışmalarında, yarışçıların herkese hoş görünmek için diledikleri ‘Dünya Barışı’ndan çoktan vazgeçtik, evin içinde çoktan savaş. Zaten alışık olduğumuz bir şey bu ama savaş biraz da olsa dışarı çıktığında, insan soluk alıyordu. Fakat oldukça uzun zamandır, muhtaç olduğu kudreti kendi şiddetinde bulan iktidar, bir yandan -en azından ahlaki olarak çukurun çukuruna yuvarlanırken, bizi de her geçen gün daha da beter şiddetine bulaştırıp, ölüme sürüklüyor.
Bu dünya hali içinde hangi birinden öleceğiz şaşırıyoruz. Ayrıca sahip olduğumuz, az sayıda seçme hakkımızın içinde, hangi biçimde ölme hakkımız da pek yok. Bu yüzden çocuğuna ekmek götüremediği için kendini yakan babanın, kendi üstündeki bu eyleminin ruh hali, birbiri ardından havalanıp, sorti yapan lanet olası devletlerin, yeni model binlerce silahının güçlerinden, -mesela S 400 füzesi-, aslında Trump’ın ne demek istediğinden, Rusya’nın ne yapacağından yani bizi çok meşgul eden konuların hiçbir şey olduğunu anlıyoruz. Bütün bunlar, bir babanın kendisini yakması ile karşılaştırıldığında, bütün bu konuştuklarımızın ne kadar bizden uzak ne kadar devlete yakın olduğunu bir kere daha içinde hissettiriyor insana.
İşte bu dünya hali ve daha da kötüsü, kendi topraklarımızın vahim hali karşısında iki şey yapabiliriz aslında:
Biri: 2. Dünya Savaşı’nda Naziler, insanları toplama kamplarında, önce sağlamları eleyip çalıştırmak için ayırıp, geri kalanları soyarak gaz odalarına tıkıyorlardı. Yavaş yavaş gaz vermeye başladıklarında, yaşamak, biraz daha nefes almak isteyenler, daha önce yere düşenlerin, kardeşlerinin, arkadaşlarının sırtına basarak yukarı doğru çıkmaya çalışıyorlardı. Böylece yirmi saniye kadar fazla yaşıyorlardı…
İkincisi: Beyaz çocuklarla yarıştırılan yerli çocuklarının yaptıklarıydı. Yerli çocukları karşılarına bir engel çıktığında duruyor arkadakileri bekliyorlardı. Kendi başlarına aşabilecek oldukları bir engel olsa da böyle yapıyorlardı. Onlara yardım ediyorlardı. Bu bir yarış neden böyle bir şey yapıyorsunuz diye beyazlar sorduğunda, şaşırıyordu çocuklar. Belki bir sonraki engeli birlikte olmazsak aşamayız diyorlardı. İnsan yalnız başına nedir ki…
Yani daha önce de söylemiş olduğum gibi ya kardeşlerimizin sırtına basıp, yirmi saniye daha fazla yaşayacağız ya da birlikte olup, engelleri aşacağız.
Ateş ve ekmek bu yüzden birbirine çok yakın, kendimizi ateşe vermek ya da onları…