Matematikle aranız nasıl? İyi mi, kötü mü, bilmiyorum. İyi olsa iyi olur. Hesaplar kitaplar, muhakeme etmeler hayatın atardamarları olan matematikle olur çünkü.
Geçmişte devletlerin yalın, bilinebilen, doğruları aktaran yani anlaşılabilen hesapları, kitapları vardı. Bilinen bu yalın veriler, doğru aktarılan bilgilerle vatandaşlar muhakemelerini yaparlardı. O zamanlar herkes önünü üç aşağı beş yukarı görürdü.
Ya şimdi? Şimdi devletin istatistikleri olan TÜİK’e, BDDK da eşlik etmeye başladı. Çünkü bindirilen zamlara, işsizliğe, yoksullaştırıcı politikalara panzehir olarak “denize düşen yılana sarılır” misali türlü banka kredilerine başvuruyor çaresiz bırakılan halk. Bu yanlış, sarmal politikalar toplumu bezdirdi; tek tek insanları canına kıyar noktaya getirdi. Tarımı çökertti. Ayrıca her iki kurumun (TÜİK-BDDK) rakamlarına dünyadaki sektörel veriler de eşlik eder oldu. Bu çokbaşlı rakamlar, genellikle birbirleriyle çelişmektedir de. Çünkü politikacılar sayısal verilerden yanılsamalar oluşturmak için kendilerine göre eğip bükmektedirler. Gerçek dışı rakamları sahiciymiş gibi aktararak yol almaktadırlar. Çöküşümüz o nedenle göz kamaştırıcı ve yaldızlı olmaktadır.
Rakamlar ve gerçekler
TÜİK ve BDDK verilerine göre çiftçinin 2018 yılında üretimden elde ettiği toplam kazanç 40 milyar lira, ödediği borç ise 45 milyar lira olmuş. Aradaki fark 5 milyar lira. Çiftçi aradaki farkı/açığı kentteki oğlundan, kızından aldığı destekle veya ikinci bir iş yaparak değil; borcu yeni aldığı borçla ödeme yoluna başvurarak karşılamaktadır. Hükümet sözcüsü ağzını açmaya görsün hemen yapıştırıyor, “tarımda Avrupa birincisiyiz” diye. İtiraz ederseniz bir dizi rakamlar sürüyor önünüze. Olmayan kazancı, yani kazancından fazla borçlu duruma getirilmiş çiftçi. Çık çıkabilirsin işin içinden. Hükümet her şey iyi diye anlatmayı sürdürüyor, sanırsınız TÜİK bir devlet kurumu değil, BDDK da güvensiz veriler paylaşan bir kuruluş. Şüpheye düşüyor, kafalar karışıyor(!)
Nereden nereye?
Buğday ülkesi Türkiye’de durum feci. 2002 yılında Türkiye’nin buğday ithalatı 1 milyon 116 bin ton. Şimdilerde buğday ithalatı 10 milyon tona merdiven dayamış. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında buğday ithalatına 150 milyon dolar ödenmiş. AKP halen iktidarda ve 2019 yılında buğday ithalatına 2 milyar doların üzerinde döviz bayılmış. Politikacı dili bunu, “paramız var ki, alıyoruz” şeklinde yanılsama yaratarak aktarıyor. Aslında çöküşü yaldızlayan sözler değilse, nedir bu sözler?
Kendi rekorunu kırmaya doymayan bir hükümet: AKP
Cumhuriyet tarihinin buğday ithalat rekoru açık ara AKP Hükümeti’nin elinde. Bakalım. 2014 yılında, 5 milyon 285 bin ton buğday ithalatıyla Cumhuriyet döneminin buğday ithalat rekorunu AKP ele geçirdi (!) AKP, kendine ait bu rekoru 2018 yılında yaptığı 5 milyon 782 bin ton buğday ithalatıyla yeniden kırdı. Rekor kırmaya doymayan AKP, 2019 yılı buğday ithalatı 8 milyon 374 bin tonu ekmeklik, 1 milyon 453 bin tonu makarnalık olmak üzere toplam 9 milyon 827 bin ton buğday ithal ederek kendi rekorunu bir kez daha egale etti (TÜİK).
İstihdam
İşsizlik çift haneli, diz boyunu aşmış durumda. Öz cana kıymalara yol açacak seviyeye ulaştı. Acı! Bir kişinin istihdamı için, 2019 yılında, tarım sektöründe 362 bin, madencilik sektöründe 455 bin, hizmet sektöründe 518 bin, imalat sektöründe 731 bin, enerji sektöründe 7 milyon 697 bin TL sabit sermaye yatırımı yapılmış. En kolay ve ucuz iş sahası açılabilecek tarım sektörü ise çökmüş/çökertilmiş. Bırakalım istihdam yaratmayı, 700 bin çiftçi mesleğini bırakmak zorunda kalmış. Ben söylemiyorum. Matematiğin yalancısıyım. Ama matematik sahici, yalan söylemez!