Küresel kapitalizmin günümüz insanı üzerindeki en çarpıcı etkilerinden biri de alışverişi, başka bir deyişle tüketimi özendirmesi oldu. Gerekliliğini çok fazla sorgulamaya ihtiyaç duymadan tüketmek modern insanın en önemli zaaflarından biri. İnsanlar, her hangi bir şey alacak olmasa da sırf alışveriş merkezlerinde vakit geçirmekten hoşlanır hale geldi. Sovyet sosyalizmi biraz da insanın bu tüketme, satın almaktan mutlu olma zaafını karşılayamadığı için çözüldü. Giyimden sağlığa, yiyecekten en temel sarf malzemelerine, deterjana, tıraş bıçağına, çamaşır suyundan ampule, hatta alacağımız kitaba değin tüm tercihlerimizi yönlendiren etken, ürünlerin reklamı oluyor. Çocuklar, faydalıdır diyerek önerecek olursak yüzlerini buruşturacakları bir yığın sevimsiz lezzeti, salt reklamların etkisiyle oburca tüketiyorlar. Üstelik sağlıklarını ağır bir tehdit altına sokarak.
Kapitalizmin tüketimi artırmak için yararlandığı yöntemlerden biri de özel günler. Hafta sonu kutlanacak olan ‘sevgililer günü de bunlardan biri. Batı dünyası 14 Şubat tarihini ‘St. Valantine day’ olarak akıllarımıza kazıdı. Türkiye gibi inancı gereği yabancı kökenli ‘Valantine’den uzak duran toplumlar da meseleyi bağlamı ile değerlendirerek ‘sevgililer günü’ adıyla yaşamaya başladılar. Sonuçta bu gibi meseleler için işlev, yani kâr önceliklidir, isim değil.
Sayısız mekân güne özgü mönüleri ile rezervasyon çağrıları yayınlarken, başta mücevherat sektörü olmak üzere, parfümeri, cep telefonu, giyim-kuşamdan elektrikli-elektriksiz mutfak aletlerine hediye önermeleri de gırla gidiyor. Öte yandan her türlü kutlamayı kalabalık topluluklar halinde yapmayı benimsemiş olan Ermenistan’da sevgililer günü de toplumsallaşmış halde. Bunun en temel dayanağı ise, bu özel günün simgesi. Batı kültüründe St. Valantine kültü ile özdeşleşen sevgililer günü, Ermenistan’da Surp Sarkis ile özdeşleşmiş. Sarkis Ermenilerde çok yaygın kullanılan isimlerden biri. Kameri takvime bağlı olarak, her yıl değişken bir şekilde Aralık ayının son haftasından Şubat ortasına kadar uzanan bir zaman aralığındaki Cumartesilerden birinde kutlanıyor. Teolojik tarihe göre Sarkis Kapadokya’da görevli Romalı bir komutan. Hristiyanları katletmek üzere sefere çıktığı halde daha sonra kendisi bu inancı benimser ve bu yüzden de oğlu ve 14 askeri ile katledilir.
Ancak hikâyenin Anadolu platosundaki yaygınlığı Ermenilerle sınırlı değildir. Surp Sarkis kültü Dersim ve civarında bu kez Hızır olarak çıkar karşımıza. Ermeni inancında Sarkis’e atfedilen tüm ritüeller Kızılbaş inancında da Hızır’a atfedilenlerle birebir örtüşür. Her ikisi için de üç günlük oruç tutulur. Su içmenin de günah sayıldığı bu orucu daha da çileli kılmak üzere yiyecekler aşırı tuzlu hazırlanır. Ermenilerde ‘Poğint’, Zazalarda ‘Kömbe’ diye adlandırılan çörek geceden evin dışında, kapıya yakın bir yere bırakılır. Sabah çöreğinde Surp Sarkis’in kıratının ya da Hızır’ın boz atının nal izini görenler, evlerinin o yıl bereketleneceğine inanırlar.
Üç günlük susuz ve tuzlu orucun ardından gençlerin rüyalarında su verenin kısmetleri olacağına dair inanışları da yine Surp Sarkis ve Hızır inanç geleneklerinde aynılaşan bir anlatı. Burjuva kültür erozyonu içinde demode bulunup sırt çevrilen geleneksel birçok isim gibi, Sarkis’in kullanımında da belirgin bir azalma yaşanmakta. İnsanlar anlamlarını önemsemeden türetilmiş isimleri, salt kulağa hoş geldiği gibi izafi bir gerekçeyle tercih ediyorlar. Ayrıca, özellikle azınlık koşullarında yaşayan toplumlarda şahıs isminin etnik kimliği ifşa etmesinden sakınmak da söz konusu.
Yaklaşık 70 yıl boyunca dinle, kiliseyle ve onun gelenekleriyle arasına mesafe koymak zorunda kalan Ermenistanlılar, bağımsızlıktan sonraki yıllarda bu değerlere daha açık bir hale geldi. Devlet yönetiminde dinsel bir fanatizm yaşanmasa da, pek çok STK bu konularda sivil bir ilginin gelişmesini temin ediyorlar. Sonuç olarak sevgililer günü Ermenistan’da kapitalist dünyadan ve Türkiye’den farklı olarak bir alışveriş ve tüketim çılgınlığına henüz dönüşmedi. Yeniden keşfedilen Surp Sarkis anmaları adeta bir gençlik bayramı havasında gerçekleşiyor.