Türkiye, geçen Cuma günü bir haberle bir kez daha sarsıldı. Hatay’da Adem Yarıcı adında genç bir baba, çocuklarının karnını doyuramadığı için yoksulluk ve işsizliğin umutsuzluğu içinde Valilik önünde kendini yakmış, ağır yanıklarla kaldırıldığı Devlet Hastanesi’nden yanık tedavi ünitesi olan bir başka hastaneye götürülürken ambulansta kalp krizinden ölmüştü. Haberi görür görmez attığım teweet şöyleydi: “Türkiye intihar ediyor.” Daha sonra gazeteci Ümit Kıvanç, twitter’da babanın valilik önünde olay anında iki büklüm fotoğrafını yayımladı ve iki kelime yazdı bu tweet’ine: “Fotoğrafımız bu.”
Ülkede bir süredir yoksulluktan bunalan babalar, anneler, hatta aileler kurtuluşu ölümde arıyorlar. Ekonomik kriz, her ne kadar ana akım medyada gizlenmeye çalışılsa da, geniş halk kitlelerini ağır biçimde vuruyor. Geçici tedbirler bile almaktan aciz durumda olan iktidar ise acil ihtiyaçlara dönük projeler yapmak yerine propaganda ve manipülasyona, ülkedeki hızlı yoksullaşmayı gizlemeye yönelik, göz boyayıcı harcamalara para yetiştirmeye çalışıyor.
CHP dahil muhalefet partileri ise rejimin ve kapitalizmin paradigmasına sıkışmış, iktidar kadar kendileri de küresel ekonomiye teslim olmuş, halka, emekçilere neo-liberalizm dışında bir seçenek sunamıyor.
Demokrasinin rafa kaldırılmış olduğu bu dönemde işçi sınıfı ve emek örgütlerinin bu gidişe dur demesinin yolları da tıkanmış durumda. Grev ve direnişler patronların emri üzerine polis müdahalesiyle bastırılıyor, emekçilerin anayasal haklarını kullanımı yargı eliyle yasaklanıyor.
Kürt siyasal hareketi, her ne kadar devlet tarafından unutturulmaya çalışılsa da kent ve kır emekçilerinin hareketidir. Kitle tabanı ve kadroları emekçi sınıftan gelir, ağırlıklı olarak aydınların, kadınların ve gençlerin de ön saflarında yer aldığı bir işçi-köylü hareketidir Kürt siyasal hareketi. Olgunlaşmasının her aşamasında da yoksullukla mücadele ve insan onuruna yakışır bir iktisadi düzen, Kürt siyasetinin ana gündem maddesi olmuştur. Kürt siyasi partileri parlamentoda da başından beri her söz aldıklarında emekçilerin, yoksulların sorunlarını gündeme getirmiştir. Yoksulluk, Kürtler’e Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren dayatılmıştır ve Kürtler, yoksulluğu özgürlük mücadeleleri nedeniyle kendilerine devlet tarafından verilmiş bir ceza olarak tecrübe etmiştir. Kürtler, yoksulluğun siyasi bir sorun olduğunu çok iyi bilirler. HDP dahil Kürt hareketinin bütün parti ve kurumları her dönemde geniş kapsamlı ekonomik programlarla toplumun karşısına çıkar. Kürt hareketinin yoksulluk sorununa çözüm olarak sunduğu sosyalist ve ekolojik ekonomi en ileri, en modern vizyondur bugün Türkiye’de. Ülkedeki demokrasi sorununu da, yoksulluk ve işsizlik sorununu da çözmek bu yüzden yine Kürtler’e düşecek gibi görünüyor.
HDP ve parlamentoda temsilcisi olduğu Kürt siyasal hareketi, barış talebiyle de topluma ekonomik krizden çıkışın yolunu göstermektedir. Savaş, iktidar için bir kriz yönetme biçimi olmuş gibi görünüyor bugünlerde. Hem yoksul kesimler milliyetçi hezeyanlarla meşgul ediliyor bu şekilde, hem de ekonomideki her sorun, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışı da dahil, askeri harcamalara bütçeden ayrılan pay ile açıklanıyor kamuoyuna; böylece kamuoyundan gelecek itirazlar da susturuluyor.
Savaşa karşı demokratik çözümü ve barışı savunan Kürt hareketi, bu açıdan bakıldığında da yine yoksulluk sorununu çözebilecek tek siyaset olarak görünüyor.
Adem Yarıcı’nın o hazin fotoğrafına bakıp vicdanı sızlayanlar bir gün çözümün adresinin Kürt siyasal hareketi ve onunla ittifak olduğunu göreceklerdir. Kürt halkı da o güne kadar bütün feraseti ve karalılığıyla barış, demokrasi ve gelecek kuşakların refahı için mücadele edecektir.