Halklara karşı muhaberat rejiminin uygulandığı İran’da yapılacak seçimin biçimsel ve anti-demokratik olacağı vurgulanıyor. Kürtler rejimin halkların taleplerine cevap olmadan seçim yapmaya çalıştığına dikkat çekiyor
Ekonomik sömürünün had safhaya ulaştığı, işsizliğin arttığı, işkence ve idam cezalarının yeniden arttığı, ABD ile nükleer anlaşma krizinin derinleştiği İran’da genel seçim koşulları tartışılıyor. “Kurulacak yeni meclisin de zalim bir şekilde, halkların demokratik ve meşru taleplerini reddetmeyi esas alacağını biliyoruz. Savaş ve tehdit meclisidir, çözüm meclisi değil” diyen Doğu Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Topluluğu genel seçimlere ilişkin tutumunu açıklayıp boykot çağrısı yaptı.
Ekonomideki kötü gidişat, işsizlik, yoksulluk, ayrımcılık nedeniyle ayaklanmaların olduğu ve Devrim Muhafızları Komutanı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye suikastın şokunu yaşayan İran’da 21 Şubat’ta Meclis seçimleri yapılıyor. Ayrımcılık, baskı ve şiddet sürerken 11. dönem milletvekili ve Uzmanlar Meclisi ara seçimi için sandıklar kurulacak. 290 sandalyeli İran Meclisi seçimleri 4 yılda, Uzmanlar Meclisi seçimleri ise 8 yılda bir oluyor. 5. dönem Uzmanlar Meclisi seçimleri 26 Şubat 2016’da yapılsa da meclis üyelerinden bazılarının ölmesi nedeniyle ara dönem seçimi yapılacak.
Ancak, üniter yapının ve rejimin dayattığı teokratik çemberin dışında görülen halkların ve sistem içi olsa da reformlar talep eden reformist kanatların parlamentoya istedikleri temsilcileri göndermemesi için rejim sıkı aday elemeleri yapıyor. 290 sandalyenin sistemin tornasından çıkması için çaba sarfedilirken, muhalif olduğu düşünülen adaylar eleniyor. Bu nedenle peşpeşe boykot haberleri geliyor. ANF haberine göre, Doğu Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Topluluğu (KODAR) ve Kürdistan Özgür Yaşam Partisi de boykot kararı aldı. Haber seçimlerin biçimsel ve anti-demokratik olduğu, halkların taleplerine cevap olmadığı tepkisinde bulundu. Açıklamada özellikle; KODAR’ın, 2018 yılında demokratikleşme için sunduğu yol haritasındaki ana başlıklar hatırlatıldı.
Kaderini tayin hakkı
KODAR açıklamasında, İran’daki halklar ve Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının resmi olarak tanınması istendi. Açıklamada “Biz sadece demokratik bir seçimi onaylarız” denildi. Açıklamada seçimlerin egemen sistem içerisinde anlaşmazlıkların arttığı bir döneme denk geldiğine dikkat çekildi. Bununla birlikte dış güçlerle de çelişki ve gerilimlerin tırmandığına vurgu yapılan açıklamada, içeride de ise siyasi karmaşa, ekonomik ve toplumsal krizin arttığı kaydedildi.
İran halkının daha önceki seçimlerde de hem köklü değişim için oy kullandığını, “ancak her seferinde sahte seçimler, gerçek olmayan sonuçların halka dayatıldığı” belirtilirken “Kurulacak yeni meclisin de zalim bir şekilde, halkların demokratik ve meşru taleplerini reddetmeyi esas alacağını biliyoruz. Savaş ve tehdit meclisidir, çözüm meclisi değil. İslami Cumhuriyet sisteminin zulmüne güçlü bir yanıt vermemiz gerekiyor” denildi. Daha şimdiden çok sayıda sahtekarlığın öne çıktığı ve bunun muhafazakarlar lehine sonuçlar çıkaracağına işaret edilen açıklamada, rejimin ayrıca seçimlerde aşiret, kültürel ve mezhepçi yapılar arasındaki çelişkileri de kullandığı ifade edildi.
Açıklamada, “Meclisin, sistemin tüm diğer organizasyonları gibi, halkların ve özellikle de Kürtlerin sorunlarına ilişkin çözüm projesi yok. Bu da biçimsel olduğunu gösteriyor… Parlamento sistemin diğer örgütleri gibi ve zalimdir” denildi.
‘Uzmanlar Meclisi faşist esaslı’
Açıklamada boykot gerekçeleri sıralanırken, seçimlerin biçimsel olmaktan öteye geçmeyeceği vurgulandı. “Homojen ve tekel” olduğu belirtilen Meclisin “radikaller ve muhafazakarlar için kurulduğu” kaydeden açıklamada, Uzmanlar Meclisi için de “faşist esaslar üzerine kurulu; muhafazakar olmayan ve iktidara yakın olmayan adayları reddediyor” dedi. Meclisin şimdiye kadar eyaletler ve özyönetim için herhangi bir yasa kabul etmediğini belirtilen açıklamada, Meclisin yasama gücü olarak şiddetin örgütlenmesi ve savaştan kâr elde etme örgütlenmesine dönüştüğü vurgulandı. İnkar ve imha siyaseti, milliyetçilik, cinsiyetçilik ve liberalizmin öne çıkarıldığı ve topluma bir zehir gibi enjekte edildiği kaydedildi. Savaş yanlısı siyaseti ve demokratik ilkelerin ayaklar altına alması nedeniyle seçimlerin boykot edilmesi gerektiğine vurgu yapılan ortak açıklamada, “Sistemin yolsuzluğu ve zulmüne karşı tek ve radikal yol, sivil itaatsizliktir” diye belirtildi.
İsyan bayrak gösteriyor
İran’da halklar 15 Kasım 2019’da yeniden bayrak gösterdi. Muhafazakar kentlerde yoğunlaşan ayaklanmalar Kürt kentlerine de sıçramış, rejim çok sayıda göstericiyi katletmişti. Binlerce kişi gözaltına alınmış, işkence yeniden artmıştı. 2009’daki seçim hilelerine karşı da ayaklanma kanla bastırılmıştı. Ardından muhalif liderler Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi ev hapsine alınmıştı. 2017’de ekonomik gerekçeler yeniden isyanın kıvılcımı olmuştu. Bir süre durulan ayaklanma 2019’da yeniden alevlenmişti. Rejim Ocak 2020’deki Kasım Süleymani’ye suikast atmosferi ile halkları sindirmeye çalışsa da protestolar devam etmişti. Öte yandan rejim, muhalefeti sindirmede kullanmak için 1979’un yıl dönümünde gövde gösterisine hazırlanıyor. 11 Şubat ( 22 Behmen) 1979’da 41 yıl önce şah devrilmişti. 1 Şubat 1979’da 15 yıllık sürgünden Humeyni dönmüştü, 11 Şubat’ta da Ordu’nun tarafsızlığını ilan etmesiyle Şah Rıza Pehlevi sonrası dönem başlamıştı. Yeni rejim şahı devirmeye destek olan ittifakları komünistlere ve Kürtlerle bağları koparıp katliamlara başlamıştı.
TAHRAN