Aydın, sanatçı, yazar, akademisyen, insan hakları savunucular, meslek örgütleri temsilcileri, DBB Eşbakanı Selçuk Mızraklı’nın yarın görülecek duruşması öncesi serbest bırakılması talebiyle açıklamalar yaptı
Meslek örgütleri, insan hakları savunucuları, akademisyen, aydın, yazar ve sanatçılar, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınarak, bir itirafçının verdiği ifadeyle tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın serbest bırakılması talebiyle açıklamalar yaptı.
Mızraklı’nın yarın görülecek duruşma öncesi ilk açıklama Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Türkiye İnsanları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Diyarbakır Şubeler Platformu, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu üyelerinden geldi.
Diyarbakır Barosu Adli Yardım binasında düzenlenen basın toplantısında düzenlenen toplantıda kurumlar adına ortak açıklamayı yapan DTO Başkanı Mehmet Şerif Demir, Mızraklı’nın kanunsuz ve hukuksuz bir şekilde görevinden alındığını söyledi. Demir, “Somut ve inandırıcı hiçbir gerekçe ortaya konulmadan yapılan keyfi tutuklamalar ve kayyum uygulamaları ve totaliter rejimlerde görülen seçme-seçilme hakkı gaspı uygulamalarını çağ dışı ve antidemokratik olarak buluyoruz. Ülkemizde toplumsal sağlığımızın ancak barış içerisinde bir arada yaşayacağımız demokratik bir ortamın oluşması ile gerçekleşebileceği bilinciyle tek adam rejimi uygulamalarına hiçbir şekilde boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz” diye konuştu.
‘Halkın sorunları ile ilgilendi’
“Dr. Mızraklı’nın yoksulluğa karşı ve toplumun sağlık hakkı mücadelesindeki katkılarının, demokrasi ve insan hakları alanında yürüttüğü mücadelenin en yakın tanıklarıyız” diyen Demir, “Selçuk Mızraklı başarılı bir hekim olmanın yanı sıra yaşadığı il olan Diyarbakır ve çevresindeki halkın sorunlarına çare olmak üzere tabip odası görevleri dışında, yoksullara yardım götürme amacıyla kurulmuş olan Sarmaşık Derneği Başkanlığını ve yine bölgesinin eğitim açığını gidermek üzere kurulan Mezopotamya Vakfı Üniversitesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini başarıyla yerine getirmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Serbest bırakılsın’
Mızraklı’nın serbest bırakılarak görevine iade edilmesi çağrısını yapan Demir, sözlerini şöyle tamamladı: “Yaşamı boyunca mesleki faaliyetlerin yanında, sağlık için barışçıl demokratik bir ortamın olmazsa olmaz olduğu bilinciyle barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesi yürüten Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi seçilmiş Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı’nın serbest bırakılması, serbest kaldıktan sonra da hekim duyarlılığı ile yerine getireceğinden kuşku duymadığımız Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığı görevine iadesinin sağlanmasını ülkemiz demokrasisi ve adaleti için yaşamsal değerde buluyoruz.”
‘Anayasal suç niteliği taşıyan siyasal bir darbe’
İkinci açıklama ise aydın, yazar, akademisyen, sanatçı ve insan hakları savunucuların oluşturduğu “Düşünce suçuna karşı girişim” temsilcilerinden geldi.
Baskın Oran, akademisyen, siyasetçi, yazar, sanatçı ve insan hakları aktivistinin olduğu 70 kişinin altına imza attığı “Dr. Adnan Selçuk Mızraklı derhal serbest bırakılmalıdır” başlıklı basın metnini okudu. Bölgede 2016 yılından bu yana belediyelere uygulanan kayyum atamalarını anımsatan Oran, “‘Atama’, ‘görevden alma’, ‘kayyım’ gibi hukuksal kavramların arkasına saklanılarak gerçekleştirilen bu hukuk dışı siyasal tasfiye operasyonu, her şeyden önce seçme ve seçilme hakkını hedef alan, Anayasal suç niteliği taşıyan siyasal bir darbe türüdür” diye kaydetti.
‘Darbe önceden planlandı’
Darbenin önceden planlandığını söyleyen Oran, şunları söyledi: “Birbirini takip eden iki seçim döneminde seçilen başkanların, her iki seçim sonrasında da görevden alınmaları, usul dışı ya da sahte deliller kullanılarak tutuklanmaları, belediyelerin siyasi iktidara devlet zoru kullanılarak teslim edilmeleri, seçimler yaklaşırken iktidar sözcülerinin ‘kayyım atarız!’ şeklinde tehditleri bu darbenin önceden planlandığını göstermiştir. Her iki seçim döneminde de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi öncelikle hedef alınmış, önceki Başkan Gültan Kışanak tutuklanarak yerine kayyım atanmıştır. Darbeyle gelen kayyımı 31 Mart’ta seçimle gönderen Başkan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın da tutuklanarak yerine yine iktidarın idari-siyasi bir memurunun atanması darbede ısrarı gösteren Anayasal suçlardır.”
‘Sahte deliller’
Sahte delilerle tutuklanan eşbaşkanlara yönelik operasyonun tek merkezden yapıldığını belirten Oran, şunları dile getirdi: “Kayyım atamalarıyla birlikte verilen ve sahte delillerin kullanıldığı tutuklama kararları, yasa ve hukuk dışı oldukları kadar, siyasal amaçlı tutsak alma eylemleridir. ‘Tutuklama’, “soruşturma, “iddianame” gibi hukuk kavramları kullanılarak yapılan işlemlerin, verilen kararların hakim-savcılara yazdırılıp imzalatılmış olmaları, her darbede yapıldığı gibi suça yasal kılıf uydurma gayretinden başka bir anlam taşımamaktadır. ‘Soruşturma’ ve ‘tutuklama’ların peş peşe ve aynı zaman kesitine denk gelmesi, hedeflerinin aynı olması, bütün bu hukuksuzlukların tek merkezden yönetildiğini göstermektedir. Bunun nasıl yapıldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Ocak tarihli açıklamasından görmek mümkündür: “Yargı camiamız için gerçekten çok çok üzücü bir adım olmuştur. İlginç olan şey şu; tabii bunların hepsinin talimatlarını da verdik… Düşünün müebbet hapse mahkûm olmuş bir kişiyi kalkıp hemen beraat ettirme veyahut da tahliyesini verme gibi bir yola bir mahkeme nasıl gidebiliyor? Bu anlaşılabilir bir şey değil. Ve sağ olsun Adalet Bakanlığımız ve Savcılığımız bu noktada adımlarını attılar. İçişleri Bakanlığı ile beraber yaptıkları operasyonla da yakaladılar. Bu açıklamayla artık, yargının Cumhurbaşkanı’ndan talimatlar aldığı ve alması gerektiği en net biçimde ilan edilmiştir.”
‘İddianamede kanıt yok’
Mızraklı’nın hazırlanan iddianamesinin kanıta dayanmadığı tamamen kurgu olduğunu sözlerine ekleyen Oran, şöyle konuştu: “Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı için hazırlanan soruşturma, talimatla başlatılmış bu operasyonların başında gelmektedir. 2016’ta tutuklanan ve üç yıl önce pişmanlık yasasından yararlanan H.B.A. adlı itirafçıya, seçime 11 gün kala, içeriğinin sahte olduğu kısa sürede kanıtlanan ‘teşhis tutanağı’ imzalatılmıştır. Oysa adı geçen itirafçı itiraflarını iki yıl önce tamamlamış ve tutuklanmıştır. Bu itiraflarda Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın adı dahi geçmemektir. İki yıldır cezaevinde yatmakta olan bu itirafçı, itiraflarında yer almayan bir olayı nasıl olmuş da iki yıl sonra ve seçime 11 gün kala birdenbire hatırlayıvermiştir? İddianamedeki suçlamalar hiçbir kanıta dayanmamaktadır. Bu itirafçı tanığın tutuklandıktan yıllar sonra ve ikinci ağızdan anlattığı bir ameliyat olayına, Mızraklı’nın sosyal medya mesajlarına, katıldığı kayıtlı meslekî toplantılara, partisinin düzenlediği halka açık faaliyetlere bakıp resmen kurgulanmıştır. Teşhis usullerinin açıktan çiğnendiği bu kurgu tutanakta imzaları bulunan savcı ve iki jandarma görevlisi ile tutanak katibinin adları yazılmayarak gizli tutulmaları, işledikleri görev suçunun bir tür ikrarına işaret etmektedir.”
‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’
Kayyum uygulamasının bir diğer hedefinin yerel yönetimlerin ekonomik kaynakları olduğuna dikkat çeken Oran, şu ifadeleri kullandı: “Kayyım darbesinin hedeflerinden biri de yerel yönetimlerin ekonomik kaynaklarıdır. Bu kaynakların kayyımlar tarafından lüks makam odaları dahil nasıl savurganca kullanıldığı kamuoyuna belgeleriyle açıklanmıştır. Kayyım atanan tüm yerellerde seçimi kaybeden AKP iktidarının yapılan yolsuzlukları ve diğer suçları gizlemeye devam etmek için yerel yönetimlere zor yoluyla el koymaktan başka çıkışı kalmamıştır. Biçimsel demokrasinin en temel ilkelerinin dahi açıktan ve bu kadar açık biçimde çiğnenmesi; bizzat iktidar tarafından tabulaştırılmış seçim sandıklardan çıkan istenmedik sonuçların işine gelmediği zaman çöpe atılması; sokaklarda, meydanlarda savunulamayan demokrasinin seçim sandıklarında korunamayacağını göstermektedir. Farkındayız ve susmayacağız. Seçilenler görevlerine iade edilinceye kadar kayyımlara ve tutuklamalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Metnin altında imzası olanlar isimler şöyle: “Abdullah Demirbaş, Adil Okay, Ahmet Dindar, Akın Birdal, Ali Bilge, Attila Tuygan, Aydın Engin, Aynur Özuğurlu, Ayşe Erzan, Ayşe Hür, Ayşe Öncü, Ayşe Sevin Kırıkoğlu, Ayşegül Devecioğlu, Bahadır Altan, Baskın Oran, Cengiz Arin, Doğan Özgüden, Emine Uşaklıgil, Ercan Kanar, Erdoğan Aydın, Esra Koç, Esra Mungan, Eşber Yağmurdereli, Fatma Gök, Ferhat Tunç, Fikret Başkaya, Gençay Gürsoy, Gönül Dinçer, Gürhan Ertür, Güven Bakırezer, Hacer Ansal,, Harun Acar, Hüsnü Öndül, İnci Tuğsavul, İsmail Beşikçi, İsmail Cem Özkan, Kadir Cangızbay, Kazım Bayraktar, Kuvvet Lordoğlu, Levent Tüzel, Mehveş Evin, MebuseTekay, Meryem Koray, Mustafa Peköz, Nazar Büyüm, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nevzat Onaran, Nilay Etiler, Nurten Ertuğrul, Onur Hamzaoğlu, Orhan Alkaya, Orhan Silier, Oya Baydar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Özlem Özkan, Ragıp Zarakolu, Ramazan Gezgin, Recep Maraşlı, Rıza Türmen, Sait Çetinoğlu, Selçuk Erez, Semra Somersan, Şanar Yurdatapan, Tuna Altınel, Ümit Biçer, ViktoryaÇiprut, Yasemin Bektaş, Yücel Demirer, Veli Deniz, Zehra Arat”
Açıklamanın ardından Doğan Özgüden, Ragıp Zarakolu, Can Dündar, Taner Akçam, Engin Erkiner (Avrupa Sürgünler Meclisi), Recep Maraşlı, Aydın Engin, Ayşe Çelik ve Şanar Yurdatapan görüntülü mesajları gösterildi.
DİYARBAKIR