Yaşanan çığın ardından Van’a giden Sezai Temelli, bunca insanın yaşamını yitirmesinde önemli bir ihmal, hata ve suç olduğunu söyledi. Temelli, “Bu doğa olayı tedbirle bir felakete dönüşmeden önlenebilirdi” dedi
Van’ın Bahçesaray ilçesinde yaşanıp, 41 kişinin hayatını kaybetmesine, 84 kişinin yaralandığı çığ felaketi sonrası kente gelen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 3 gündür sürdürdüğü incelemelere dair Mezopotamya Ajansı’na konuştu.
‘Meseleye çözüm üretmeme ihmali var’
Birkaç gündür kente olduklarını ve Van’ın yaşadığı büyük acıya birebir tanık olduklarını belirten Temelli, “Burada hem acı hem de öfke büyük. Evet çığ doğal bir afet ve bölgede çok sıklıkla olan bir durum. Özellikle Bahçesaray’a baktığımızda, o bölge sürekli çığ alan bir yer ve bugüne kadar bu soruna bir çare bulunmamış. Yani yıllardır süren bir ihmal var. Bu meseleye bir çözüm üretmeme ihmali var. Yani bu bölgelerde her yıl çığ oluyor ve bu yüksek risk olmasına rağmen tek bir çözüm geliştirilmiyor. Çığ felaketini önleyecek çok yöntem var. Bunlardan en uygunu da çığ tünelleri. Bunlar neden yapılmadı? Hadi bunu yapıyorsunuz, bari belli risk alanlarında yapay çığlar oluşturularak, kendiliğinden olması beklenilmeden önlemler alınamaz mıydı?” diye sordu.
‘İkinci çığ olmayabilir ve önlenebilirdi’
Özellikle ikinci çığda çok büyük bir ihmalin olduğunu ve bu ihmal sonucu insanların hayatlarını kaybettiğini vurgulayan Temelli, “Yaşanan ikinci çığ bir doğal afet değildir. Siz oraya bu denli tedbirsiz giderseniz yada algı yönetmek gibi kaygılarınız her şeyin önünde ise, o zaman ikinci bir çığa siz neden olursunuz ve buna bağlı olarak da onlarca insan yaşamını yitirir. Şuan bizim elimize gelen ölü sayısı 48. Daha da çığın altında insanlar var. Çığın altında bir kişinin olduğunu söylüyorlar ama bu sayının daha fazla olma olasılığını gördük. Birinci çığ sonrası bölgeye giden o kalabalık idare edilmemiş. Bölgede aşırı bir ses, aşırı bir gürültü kirliliği ve çığı tetikleyecek bir sürü faaliyet oluşmuş. Burada özellikle resmi görevlilerin yanlış tutumları en önde gelen şey. Bir diğer taraftan da tabi algı kaygısıyla hareket etme durumları olmuş. Bunlar artık herkes tarafından biliniyor. Yani spekülasyon falan değil. Oradaki durumu herkes görmüş ve bizzat tanıklık etmiş. Yani ikinci çığ olmayabilir ve önlenebilirdi. Bunun önlenmemesi, tamamen bir idari zayıflıktır. İdari olarak bir hatadır, hatta suçtur. Bu durumun mutlaka takipçisi olacağız ve peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
‘İktidar sorumluluktan kaçıyor’
‘Bir ülkenin Cumhurbaşkanı çığ felaketi olduğu sırada tek derdi, TOKİ pazarlamak olabilir mi?’ diye soran Temelli konuşmasına şöyle devam etti: “Çünkü halen TOKİ binaları ellerinde kaldı. İnşaat sektörü devam etmesi için bu binaları satmaları gerekiyor ve onunla gelen sermaye ile sektörü kurtarmak gerekiyor. Tüm bu kabusun en büyük maliye bu halka ve Kürtleredir. Neden? çünkü onun sırtını döndüğü yer burası. Türkiye’ye kötülük yapıyor ama bu kadar kötülüğü sıraya dizdiğimizde en büyük katladığında da en büyük kötülüğe Van, Hakkari, Şırnak ve bu bölge katlanıyor. Yani işi kadere, doğal afete bağlamak tamamen iktidarı bu sorumluluktan kurtarmaya çalışmaktan başka bir şey değil. Çığ bir çok şeyi anlamımız açısında önemli bir vakaydı. Sadece iktisadi boyutuyla değil, zihniyetin de ne kadar ayrımcı olduğunu gördük.”
‘Doğa olayı tedbirle bir felakete dönüşmeden önlenebilirdi’
Tüm felaketlerin ülkede yaşayan herkesin ortak acısı olduğunu dile getiren Temelli, son olarak şunları söyledi: “Biz depremde hemen harekete geçtik ama HDP’nin yardımlarını engellediler. İnsanların ihtiyaçları var ama yardım bizden gittiği için engelleniyor. Üzerine bu çığ felaketi geldi. Ama kalktılar sanki sadece asker ve korucular hayatlarını kaybetmiş gibi konuştular. Orada çığ altında kalarak yaşamını kaybedenlerin tümü yitirdiğimiz canlardır. Buraya gelip buradaki halka yardım edeceğine ‘Şehitler tepesi boş kalmaz’ diye açıklama yapıyor. Ne alakası var bunun burada yaşananlarla? Burada senin ihmalin ve yönetememe sorunun var.
Bu olayı bile bir ayrımcılık esası üzerine oturtuyor. Yani neredeyse tüm bedeni bir Kürt düşmanlığıyla kaplanmış bir anlayış var. Burada ayrımcılığın en alasını gördük. Vali yalan söylüyor, kaymakamlar ve oradaki uzmanlar olayı örtbas etmenin çabası içerisindeler. Orada yaşayan yurttaşlar çığla büyümüş ve çığın ne olduğunu, çığa karşı ne yapılması gerektiğini de biliyor. Ama onlar halen ‘doğal afet’ diye bağırıyorlar. Bu doğa olayı tedbirle bir felakete dönüşmeden önlenebilirdi. Ama önlenmediği gibi ikinci felakete koşarak gidildi. Böyle bir tedbirsizlik kabul edilebilir bir şey değil. Bunun arkasında yatan zihniyeti sorgulamamız gerekiyor.”
VAN