O gün canlı izlemiştim, sonra videosunu da buldum. Galatasaray’da bir protesto gösterisi… Önce biraz pazarlık, sonra gaz başlıyor. En uçta, beyaz tülbentli bir teyze, bayrak sopasıyla cansiperane boğuşuyor polisle, ortada ise 6 kişilik bir topluluk kol kola girip ortalarında birini korumaya almışlar: Sebahat Tuncel! Süper! Ronaldo’yu 5 kişi tutuyor, Sebahat’ı 6 kişi! Sebep? Sebahat yaşlı mı? Hayır. Hasta mı? Hayır. Kendisinin böyle bir talebi var mı? Hayır. Tanıdığımız kadarıyla hiçbir zaman da olmamıştır. Nitekim videonun devamında kendini ‘kurtarıcılardan kurtarıp’ zor durumdaki yurttaşların yardımına koşuyor, vs… Bu arada beyaz tülbentli teyze, (vekil olan değil millet olan!) mütemadiyen cebelleşiyor çevikle…
***
Van’dayız. Depremin dördüncü günü, belediye binasındayım. Başkan Bekir Kaya odasından çıkıyor, hurra, herkes ayağa kalkıyor, düğmeler ilikleniyor… Sebep? Memleket yıkılmış hacı, pencereden ceset kokuları geliyor hala, sen neyin düğmesinin peşindesin? Üstelik Bekir Kaya’nın gördüğü filan da yok bütün bunları, bir hal olmuş adamcağıza, boş boş bakıyor, üzüntünden, çaresizlikten perişan… *** Roboski Katliamı olmuş, bir vekilimiz, adını hatırlamıyorum şimdi, konuşuyor kürsüde ve parlamento terminolojisinin o müthiş cümlesini kurmadan yapamıyor: Bu, kabul edilemez! Nasıl yani? Kaç kişi ölünce ‘kabul edilebilir’ oluyor?
***
E, madem bugün ukalalık günümüz, bir de en yakına bakalım, taze Iğdır vekilimiz Dr. Habip Eksik’e… Daha ilk günden vurmayalım adama ama geçen gün yeni kabineyi değerlendirirken şöyle diyor: “Sağlık bakanı Fahrettin Koca’nın kendisine ait olan özel hastaneleri varsa bu hastanelerle derhal ilişkisini kesmelidir.” Allah da seni güldürsün Habip doktor! Dün bir bugün iki ne ara bu parlamento dilini keşfettin? Adamın hastanesi var güzel abim benim, var! Aha şimdi oturduğum yerden bakınca tabelasını görüyorum: Medipol!
***
Şimdi Pervin Buldan’a gelebiliriz işte… Eyvallah, şu fotoğraftan dolayı top atışına geçenlerin çoğunu biliyoruz; partiyi ve Buldan’ı yıpratmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanların da farkındayız, aptal değiliz çok şükür. Tamam, geçelim o faslı, Sırrı Süreyya-Kuzu muhabbetini de geçelim, Tanrıkulu’na ‘içtüzük’ ve ‘teamül’ hatırlatmasını da geçelim; mesele bunlar değil zaten artık. Kişilerin ötesinde, daha temel bir mesele var. Yoksa bir kurumda insanlar birbirine rasgelir filan, o başka bir şey.
Mesele şu: Artık bir devir kapandı! Bitti! Bitti! 60’larda, 70’lerde filan vardı öyle şeyler; Osman Bölükbaşı’ların, Kasım Gülek’lerin zamanında insanlar politik olarak ayrı olsalar da hoş sohbetler ederlerdi. Hatta 5-10 yıl öncesinde bile belki küçük hatır gönül muhabbetleri vardı. Bitti! Yahu, parlamento bitti! Şimdi, senin kökünü kazımak isteyenler ve sen varsın! Normal olan bitti; yandı bitti kül oldu, kaput! Efendim ‘parlamento böyledir’, ‘teamüller vardır’, ‘insani nezaket’ vardır…
Yok! Yok öyle bir şey! Varsa da bena ne? 6 milyon (artı 15 milyon) insan, sizi oraya ‘nezaket yarışması’ için göndermedi. Son bir haftadır gözümüzün önünde bir padişah rejimi inşa ediliyor ve seçimlerden bu yana 20 gün geçmişken, adamın biri televizyonda hala “o gece nereye sıvıştığını” anlatıyor! Seçimleri kazanmış olan, hatta ittifaktan kaynaklanan vekil kayıpları olmasa neredeyse 7 Haziran’ı yakalamış olan HDP’nin ne yaptığını ise bütün gücümle anlamaya çalışıyorum. Seçim kazanıp kaybetmiş gibi yapma konusunda 7 Haziran’ın tekerrür edip etmeyeceğini de merak ediyorum.
Bir ‘tahta çıkma merasimi’ icra edilirken mesela, öyle 5-6 kişiyle değil, 66 kişiyle Çorlu’ya gidersin, oradan yine 66 kişiyle Soma’ya çökersin, onu anlarım. “Ben bu mecliste artık böyle siyaset yapacağım” demiş olursun, tamam. Yani mesele şu fotoğrafta şöyle olmuş meselesi değil, memleketin hali normalmiş gibi normal yollardan yürüme meselesi. Öbürü zaten Kurultay manyağı olmuş salmış kendini ama senin HDP olarak artık sorumluluğun sadece 6 milyona karşı değil ki. Sen 6+15=21 milyona karşı sorumlusun; benim biraz işim var, arada rejim değişirse sonra ona da bakarız filan diyemezsin. Mesele fotoğrafta değil yani; mesele anormal bir durumda ‘normal’ olmaya çalışmakta…
***
E ama arkadaşım, bu 6 milyon insan, kaleyi korumak için üç seferdir beş seferdir kendini helak ediyor, tekmeye kafa uzatıyor, dünyanın en çamur sahasında yerden yere yuvarlanıyor, kafasını gözünü sakatlıyor gol yemeyelim diye. Daha ne yapalım? Kolombiya’nın eski kalecisi Higuita gibi koşup bi de gol atalım?
***
Yanlış biliyorsam biri beni düzeltsin, şöyle değil miydi o söz: “Güçlü davalar her zaman alışılmışın dışına çıkarak, her zaman herkesin boyun eğdiği kurallara karşı durarak, ancak başarıya ulaşabilir.”