Elbistan ve Afşin’de yaşamın her alanını tüketen santralleri bölgedeki doğa aktivisti İbrahim Yalçın’a sorduk
Gülcan Dereli
Afşin-Elbistan A ve B termik santralleri ile bölgede ÇED süreçleri devam eden Afşin C Santrali ile Elbistan Termik Santrali ve Diler Termik Santrali yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını tüketiyor. Termik santraller bulundukları bölgenin yalnızca doğasına, tarımına ve insan yaşamına hasar vermekle kalmıyorlar. Yeraltı, yerüstü sularını da tüketiyor ve zehirliyor. Yaşam alanlarının hiçbirini atlamadan tamamını tahrip ederek, bölgeyi geri dönüşü olmayan hasarlarla baş başa bırakıyorlar. Bu termik santrallerin yeraltı, yerüstü sularına nasıl zarar verdiğini ve bölgede nasıl bir tahribata yol açtığını Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu kurucularından İbrahim Yalçın’a sorduk.
Bölgenin muazzam bir su potansiyeli olduğu belirtiliyor. Bölgenin su kaynaklarını bize anlatır mısınız?
Ablistan sular şehri anlamına geliyor. “Ab” Farsça’da su anlamına gelmektedir. Albistan ise Sularşehri demektir. Elbistan ismi buradan değişime uğraya uğraya gelmiştir. Elbistan ve bölgenin tamamı Afşin, Nurhak, Ekinözü su kaynakları yönünden oldukça zengindir. Bu nedenle Elbistan, Sularşehri ismini almıştır. Ceyhan Nehri Elbistan’ın içinden, Pınarbaşı Mahallesi’nden doğmaktadır. Çevredeki büyüklü küçüklü birçok su ile birleşerek 550 kilometreye (km) hayat vererek Akdeniz’e ulaşmaktadır. Söğütlü Çayı, Nurhak Dağları’ndan doğup, Elbistan’ın ovasını ortalayarak doğudan batıya akar. Hurman Çayı, Sarsap Çayı ve daha birçok irili ufaklı su kaynağı bölgeye hayat vermektedir.
Su daha derinlere geriledi
Yalnız yerüstü değil, bölge yeraltı suları bakımından oldukça zengindir. Elbistan ve Afşin adlarını alan geniş yeraltı su havzaları bulunmaktadır. Devletin bu kadar zengin su kaynaklarını, büyük Elbistan ovasının tarımı için kullanmayı planlamamasından dolayı, köylüler sulu tarımın bir kısmını kendi açtıkları kuyulardan yeraltı suları ile yapmaktadırlar. Yüzbinlerce dönüm arazi yeraltı suları ile sulanmaktadır. Son yıllara kadar kuyularını su miktarı bakımından sorunsuz kullanan köylüler, artık kuruyan kuyularda daha derinlerde su bulmaya çalışmaktadırlar. Çünkü termik santraller bölgenin su kaynaklarını yutuyor. Doğadaki kaynaklar tükenmez değildir. Vahşi kullanımla doğanın 50 bin yılda oluşturduğu havzaları boşaltarak, doğanın dengesini bozmaktadır.
Afşin-Elbistan A ve B termik santralleri Ceyhan Nehri’ni nasıl etkiliyor?
A Termik Santrali 36 yıl, B Termik Santrali ise 16 yıl boyunca Ceyhan Nehri ve Ceyhan havzasından su kullanmıştır. Türibün soğutmak için 24 km mesafede borularla doğrudan nehrin kaynağından su alınmıştır. Yıllarca nehrin Pınarbaşı gözünden A Termik Santrali için ortalama saatte 7 bin 200 ton su alınmıştır. Onyıllarca nehrin pınarbaşı gözünden doğrudan alınan su, yıllar içinde nehrin debisini iyice düşürünce, halkın tepkisiyle aynı miktar suyu şehrin 3 km aşağısından alınmaya başlamıştır.
60 bin kişi zehirlendi
Elbistan Şeker Fabrikası da aynı şekilde işletmesi için ihtiyaç duyduğu suyu Ceyhan Nehri’nin Pınarbaşı gözesinden almaktadır. Şehrin içme suyu da aynı gözede keson kuyular vasıtası ile alınmaktadır. İki yıl önce debisi düşen nehrin çeperlerinde oluşan bakterilerden etkilenen şehir suyundan 60 bin kişinin zehirlenmesi de önemli bir vaka olmuştu. Termik santraller için nehirden alınan sular, Şeker Fabrikası’nın çalışma sezonunda (yaklaşık 4 ay) posasını Ceyhan Nehri’ne bıraktığı için oluşan kirlilikten dolayı nehrin aşağısında su alınamadığından, nehrin gözünden alınmaya devam edilmiştir. Kayalıklarda billur gibi kaynayan, buz gibi Ceyhan Nehri’nin başına gelen felaketlerin birkaçı bunlar. İş bununla bitmiyor…
Kömürü susuzlaştırmak için devasa pompalarla yeraltı suyu çekiliyor. Bu nasıl bir durumu ortaya çıkarıyor?
Afşin-Elbistan A ve B santrallerine kömür Çöllolar ve Kışlaköy diye adlandırılan iki havzadan temin edilmekte idi. Açık işletme olarak çıkartılan kömür 100-150 metreden çıkarılmadan önce susuzlaştırılmaktadır. Çöllolar Kömür Havzası, taşeron şirket olan Park Holding (CİNER) işletmesi gerekli önlemleri almadığından oluşan göçükle kapanmıştır. İşlenen iş cinayetinden 9 işçinin cenazeleri göçük altında kaldı. Bu nedenle her iki santralin kömür ihtiyacı Kışlaköy Kömür Havzası’ndan karşılanmaktadır. Bugün Kışlaköy civarında, Kıyan Dağı’na doğru binlerce dev pompa ile su çekilmektedir.
Su 150 metreye geriledi
Kömür derinleştikçe pompaların gücü büyüyüp sayıları artmaktadır. Bu pompalardan çekilen su miktarının 120 milyon m3 olduğu tahmin edilmektedir. Ceyhan’ın kaynağından ve yeraltı Ceyhan havzasından yılda 220 milyon m3 su çekilmektedir. 36 yıl gibi bir süre boyunca, hesapsızca kullanılan bu sular Ceyhan su kaynağının ve yeraltı su havzasının debisini korkunç bir şekilde düşürmüştür. Bundan 20-30 yıl önce kuyu sontajları en çok 50 metrede çıkarken, şimdi 150 metreye kadar inmiştir
Kirli sular için arıtma yok İşin diğer bir yanı ise kullanılan ve deşarj edilen kirli suların ne yapıldığı, nereye boşaltıldığıdır?
Bunlar için herhangi bir arıtma tesisi olmadığına göre, sahaya deşarj edilen bu kimyasal içerikli sular, yeraltı sularına karışmaktadır. Diğer bir konu da kül ve curufun depolanmasıdır. Geçirimli sahalara depolanan atıkların içerisinde; demir, bakır, civa, kobalt, sodyum, uranyum gibi katı, sıvı kimyasal atıklardan sızan zararlı maddeler, yeraltı sularına karışma riski oluşturmaktadır. İş bununla da bitmiyor…
Bölgede 2 termik santrali var. 3 yeni termik santral daha yapılmak istenmesinin sebebi nedir? Ne amaçlanıyor?
Elbistan Termik Santrali: Elbistan Küçükyaalak köyünde, Anadolu Enerji tarafından yapılmak isteniyor. 2015 yılından bu yana ÇED süreci devam etmektedir. ÇED’i iki kere durdurulmuş olmasına rağmen süreç sonlandırılmamıştır. ÇED raporundaki verilere göre, sadece tribünleri soğutmak için yılda 12 milyon m3 su kullanılacaktır. Ayrıca kömür susuzlaştırmaları için ne kadar su çekileceği ÇED raporunda belirtilmemiştir. Diller Termik Santrali: Süreç 2011 yılından beri devam ediyor. Santral, Elbistan Akbayır köyünde, Diler Enerji tarafından kurulmak istenmektedir. DSİ tarafından iptal edilen ÇED yeniden gündeme gelmiş; yerel bir platform olan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu’muzun çalışmaları ile mahkemeye verilmiş, ÇED süreci durdurulmuştur. Danıştay’a itiraz edilmiştir ve karar beklenmektedir. Bu santralın ÇED raporunda da tribün soğutmak için yılda 10 milyon m3 civarında su kullanacağı belirtilmiş; kömür susuzlaştırmak için ne kadar su çekileceği belirtilmemiştir. Bölgede bulunan Akbayır ve Ambarcık köyleri sulama kooperatiflerinin 30 civarında kuyusunun kapanacağı bilinmektedir. Afşin C Termik Santrali: EÜAŞ tarafından yapımı planlanan santralin, ÇED süreci 2019 yılında başladı.14 Şubat 2020’de İnceleme Değerlendirme Kurulu (İDK) toplantısı yapılacak. Kapasite olarak diğer santrallerin 2 katından daha büyük bir santral. Yılda 23 milyon ton kömür yakılacak ve 8 milyon ton kül-curuf, kimyasal atık çıkarılacak. Kullanılacak su miktarı ÇED raporunda net olarak belirtilmemiş ama diğer santrallerin iki katı su kullanılacağı açıktır. Kömür susuzlaştırılması için çekilecek su miktarı da cabası.
Peki tüm bunların sonucu suyun döngüsü değişmez mi?
Bütün bunların üstüne devlet yarın kime ikram edileceği belli olmayan bu santral yapımı için Hurman Çayı’nın yatağını değiştirmek istiyor. Afşin’in en önemli su kaynağı olan Hurman Çayı’nın yatağını değiştirmek, bölgenin ekolojik yapısını değiştirmek demektir. Doğrudan etkilenecek 10 köyün yaşam alanlarını yok etmek demektir. Bu durum herkes tarafından bilinmesine rağmen, hiçbir yetkili kurum herhangi bir tedbir alma yoluna gitmemektedir.
Bölge susuzlaştırılmak, topraksızlaştırılmak ve insansızlaştırılmak isteniyor diyebilir miyiz?
Varolan santrallerin çalışmaya devam etmesi ve planlanan santrallerin çalışması halinde Elbistan-Afşin bölgesinin çölleştirileceği açıktır. Şu anda toprak ısısı 6 derece artmış durumdadır. Yıllardır Afşin-Elbistan’ın ova kısmına kar yağmamakta, yağsa da ilk bir saatte erimektedir. A Termik Santralin kapatılması ile yıllardır ilk defa yarım metreye yakın kar yağmıştır. Bu vahameti “biz görüyoruz da, ülkeyi yönetenler görmüyor mu, bilmiyor mu” diye düşünmeden geçemiyoruz. Evet mutlaka görüyorlar, hepimizden daha iyi görüyor ve biliyorlar. Lakin onlar tercihlerini yaşamdan yana değil, kapitalist aşırı enerji rantından yana koyuyorlar. Bunu da düşünüyoruz… Bu durumu kapitalist sömürü ile de açıklamak mümkün olmuyor. Ancak vakayı, vahşi kapitalist uygulamaların bir tık altında, bir tahribat sistemi olarak tarif etmek mümkün olabiliyor.
Bu santraller bölgede nasıl bir tahribat bırakacak? Ya da bırakacağı tahribatın onarılması mümkün mü?
Mevcut 2 santral (Afşin-Elbistan A ve B), bölgede doğrudan, geri dönüşü olmayan bir şekilde yüzbin dönüm birinci sınıf tarım alanını yok etmiştir. 30 bin insanın erken ölümüne neden olmuştur. Doğanın en az 50 bin yılda oluşturduğu su kaynaklarını tahrip etmiş, iklimi değiştirmiştir. Planlanan üç yeni termik santralin tahribatları ile birlikte düşününce bölgede hasarların telafisi mümkün olmayacaktır. Bahsettiğimiz tahribat sıradan bir tahribat değildir. Elbistan ovasını alanı 2 milyon 600 bin dönümdür. Bunu 1 milyon 600 bin dönümü tarım alanıdır. Afşin ise 1 milyon 450 dönümdür. Hiçbir enerji rantı için heba edilmeyecek kadar değerlidir.
Platform etrafında birlik Santraller bölgede sağlıklı insan bırakmadı. Sesinizi duyurmanız yıllar aldı. Buna dair son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Doğasıyla, çevresi ile, kuşu kurdu, suyu, toprağı ile barışık yaşamayanlar, kimseye huzur veremez. Huzur, barış, kardeşlik, sevgi, saygı burada başlar. Burada olmayan barış ve huzur hiçbir yerde olmaz. Enerji ihtiyacı ve mecburiyeti rantı gölgelemek için uydurulmuş bir gerekçedir. Enerjinin bir rant aracı değil de bir sosyal ihtiyaç olarak görülmesi durumunda bunların hepsi ortadan kalkacaktır. Tüm bu açmazlara karşı mücadele etmek, bir mücadele kültürü oluşturmak lazım. Afşin-Elbistan halkı, termik santrallere karşı mücadele etmiyor gibi görünse de, giderek durum değişiyor. Yöre halkı 36 yılda yaşayarak başına gelen felaketin sonuçlarını görmüştür. Bugün bağımsız bir anket yapılsa halkın yüzde 90’ı termik santral istemeyecektir. Bu yüzden bölge halkı 6 yıllık bir çalışma içinde , “Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu” adlı bir birlik oluşturmuş. Bu platform şehirde yaşayan her görüşe sahip Elbistanlının katılımı ile oluşturulmuştur. Önce halkı dinlemek ve onu anlamaya çalışarak sorunları değerlendirmek gerekmektedir. Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu çevre tahribatı konusunda hem toprağı hem suyu hem de sağlığı etkilenen Elbistan ve Afşin halkının sesidir.