Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukranya ziyaretine ilişkin konuşan Temelli, ‘Ukranya’ya 200 milyon liralık kaynak aktarıyor. Bu ülkenin kaynaklarının nereye gittiği ortada. Ne yapacak bu 200 milyonla Ukrayna, bizden silah alacak. Kimden alacak? Damadından alacak” dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Grup Toplantısı’nda konuştu. Temelli çıkarılmak istenen bekçilik yasası, İdlip meselesi, Erdoğan’ın Ukranya ziyareti ve Kürtçe dili üzerindeki baskılara dair değerlendirmelerde bulundu.
Temelli, konuşmasına bölge kentlerinde yaptıkları ziyaretlerden bahsederek başladı. Cizre ziyaretine dair konuşan Temelli, 7 Şubat 2016’da Cizre bodrumlarında 189 insanın yakılarak öldürülmesini hatırlatarak, “Bu 189 insanın katledilmesinin soruşturması maalesef yapılmadı, bunun hesabı sorulmadı. Zaten bu iktidardan bunun hesabını sormasını beklemiyoruz. Ama o yitirilenleri unutmadık unutmayacağız. Bir kez daha yitirdiklerimizin önünde saygı ile eğiliyorum. Neden Cizre bodrumlarında bu felaket yaşandı çünkü bu iktidarın bir planı vardı: Çöktürme Planı. Bu Çöktürme Planı’nın 5 Nisan 2015’te mutlak tecritle hayata geçirmeye başladılar. Sonrasında Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamları gerçekleşti. Bu böyle devam edegeldi” dedi.
‘Bu ülkede demokratik siyaset adına hiçbir şey kalmamıştır’
İktidarın planlarıyla ülkeyi çökerttiğini ifade eden Temelli, “Mutlak tecritle başlayan hukuksuzluk artık olağan bir hal aldı. Her yerde adaletsizlik her yerde hukuksuzluk. Dokunulmazlıkları kaldırarak demokratik siyaseti çökerttiler, 4 Kasım 2016 darbesi ile demokratik siyasete en büyük darbeyi vurdular. İdil ilçemize atanmış kayyımdır. Bir yanında jandarma komutanı bir yanında emniyet amiri. İşte Türkiye’nin fotoğrafı budur. Böyle bir fotoğrafı 12 Eylül arşivlerinde bile bulamazsınız. Ülkenin geldiği gerçeklik budur. Çöktürme Planının başarısı budur. Bu ülkede demokratik siyaset adına hiçbir şey kalmamıştır” diye konuştu.
‘Bitmeyen bir kabusun içindeyiz’
Hükümet kurmak istediği sistemi “Zorba sistemi” olarak nitelendiren Temelli, şiddet mekanizmalarının devam ettiğine dikkat çekti. Bekçilere verilmek istenen yetkiler üzerinden hükümete yüklenen Temelli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bütün ülkeyi zapturapt altına almaya çalışan iktidar bekçi yasasıyla bunu hayata geçirmenin peşindedir. Tıpkı Kürdistan’da koruculuk sistemi gibi bugün batıda bekçi yasası ile koruculuğun sokaklara mahallelere taşınmasından başka bir şey değildir. Toplumu terörize ederek, bütün memleketi terörize ederek şiddet eliyle ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar. Bitmeyen bir kabusun içindeyiz. Bu kabusun nedeni bu iktidardır”
İdlip meselesi
“Bugün dönüp İdlib’e baktığımızda bütün meselenin son fotoğrafını İdlib’de görüyoruz. Bu iktidarın dünya sistemi nedir, uluslararası ilişkiler, dış politika nedir bu konularda hiçbir fikri yok. Bu iktidar emperyalistler arasındaki gerilimlerden kendisine çıkar sağlamaya çalışan bir iktidardır. Suriye politikası dediğimiz politika, tam da bunun üzerine oturuyor. Bir gün Rusya bir gün ABD’nin kapısını çalarak, bu kaostan beslenmeye ve bununla ayakta kalmaya çalışan bir iktidar var karşımızda. Tek dertleri Kürtlerin kazanımlarını yok etmek. Tek dertleri Kürt düşmanlığını canlı tutmak, tek dertleri bölge halklarının demokratik kazanımlarının kökünü kazımak. İşte bu anlayışla Ortadoğu’yu bir yangın yerine çevirdiler.”
Ukranya ziyareti
“Bu sürüklenişe hızla ve bir an önce son vermeliyiz. Bakın İdlib’de son yaşananlardan sonra Cumhurbaşkanı apar topar Ukrayna’ya gidiyor, orada görüşmeler yapıyor 200 milyon liralık kaynak aktarıyor. Bu ülkenin kaynaklarının nereye gittiği ortada. Ne yapacak bu 200 milyonla Ukrayna, bizden silah alacak. Kimden alacak? Damadından alacak. Cumhurbaşkanın aklı fikri damatların bilançosunun peşinde, bunu pazarlamaya çalışıyor. Ukrayna’ya para veriyorsunuz bu para ile Ukrayna sizden silah alıyor. Bunca kıyamet yaşanırken Cumhurbaşkanı Ukrayna’da insanlara müjde veriyor, diyor ki serbest ticaret anlaşması çok yakında hayata geçecek. Bu kim için, hangimiz için müjde? Bu sadece etrafındaki bir avuç iş insanı için müjde olabilir. Bu ülkenin çözümü başkadır, başka bir iktidardadır. Bu iktidar İttihatçıdır. Bitmeyen İttihatçı aklı yeniden yeniden üretmektedir. Bu yüzden de her meseleye hamasetle yaklaşmakta ve barış ve demokrasi adına ne varsa tüketmektedir. Biz de diyoruz ki hamasetle değil, barış ve demokrasi politikası ile hareket etmeliyiz. Türkiye hızla demokratikleşmelidir. Tezkerelerle değil dayanışma politikalarıyla içeride ve dışarıda dayanışma çabası içinde olacağız. Uluslararası toplumu da Orta Doğu halklarıyla dayanışmaya çağırıyoruz.”
Filistin sorunu
“Bakın geçtiğimiz günlerde İsrail Filistin sorunu yeniden gündeme geldi. Yüzyılın Planı adını verdikleri planı Trump, yanına Netanyahu’yu da alarak açıklandı. O açıklamada Filistinliler yok. O açıklama ile yüzyıllık bir barışı var edemezsiniz. Filistinliler yokken ortaya koyduğunuz çözüme çözüm denilmez. Otoriter rejimler kendi ülkelerindeki otoriter rejimlerin bekası için Orta Doğu halkları üzerinde tepinmeye devam ediyorlar. Filistin meselesi o denli büyük ki Filistin dışında 5 milyondan fazla Filistinli yerlerinden yurtlarından ediliyor.”
İttihatçı akıl
“Aslında 100 yıllık asimilasyoncu anlayışın yansımalarından biri, Kürtçeye olan yaklaşımdır. Kürtçeye olan yaklaşım en belirgin tabloyu karşımıza çıkarıyor. Milyonlarca insanın kullandığı bir dil Kürtçe. AKP döneminde son 5 yılda kayyım marifeti ve diğer politikalarla bu anlayışlarını ileri politikalara taşıdılar. Kürtleri kaybetmiş çünkü onların dilini yok sayan bir iktidar var. Bu iktidardan kurtulmak lazım. Eğer kurtulamazsak diller bahçesi olan bu ülkeyi, çoraklaştırmaya çöle çevirmeye devam edecek.”
Kürtçe üzerindeki baskılar
“Bir zamanları dil jandarmaları vardı bu ülkede, şimdi bu dil jandarmalarının görevini işte bu kayyımlar üstlenmiş durumda. Kürt vekillerimizin anadillerinde söz söyleme hakkını gasp etmeye çalışıyorlar. Kürsüden arkadaşlarımız Kürtçe konuştuğunda buna ‘bilinmeyen dil’ diyorlar, ‘X’ işareti koyuyorlar. Bu kimin ne haddine? Bu ne aymazlıktır, bu ne utanmazlıktır, bu nasıl bir anlayıştır. Mesela hep söylenen şey seyahatlerde karşımıza çıkıyor. Bakın depremde bir görevli kadın arkadaşın Kürtçe konuşması ne kadar önemli bir şeye işaret etti. Deprem bunun en uç örneğiydi ama günlük hayatın içinde hastaneye gittiğinizde ya da kamusal alanda kendi dilinizde hizmet alamıyorsanız gerçek anlamda ayrımcılığa tabi tutulmuşsunuzdur.”
Yerel yönetimler yasası
“Şimdi bir yasa hazırlığı içindeler. Yeniden bir yerel yönetimler yasası hazırlama peşimdeler bu yasanın yegane amacı kayyım rejiminin kalıcılaştırılmasıdır. Yani vesayet rejimini çok daha katı bir hale getirecekler aha açık söyleyelim faşizmin kurumsallaştırılması için yerel yönetimleri tümüyle aslında tümüyle merkezi idareye bağlayacaklar. Hazırladıkları yasa tamamıyla rant ekonomisi anlayışlarını sürdürmeye yönelik.”
‘Gülistan Doku nerede?’
“İnsan hakları meselesine baktığımızda durum çok vahim. Gülistan Doku nerede? 1 ay oldu yok. Ve devlet bu olayı geçiştirmeye, üzerini örtmeye çalışıyor. Tam bir aydır Gülistan Doku’ya ulaşılamıyor. Ailesinin, Dersim halkının ısrarlı çabalarına, Türkiye toplumunun duyarlı çabalarına rağmen, devlet bu işin üstünü örtmeye çalışıyor. Neden oluyor, bunları soruşturmak açıklığa kavuşturmak kimin işi? Bu ülkenin adalet mekanizmasının savcılarının değil mi?”
‘Madımak bir kez daha alev oldu’
“Cezaevlerindeki hak ihlallerini saymakla bitmeyen sistematik bir işkence var. Bütün cezaevleri bir mutlak tecrit koşullarında. En vahim durumlarından biri hasta tutsaklar. Bin 300’den fazla hasta tutsak var. Bu konuda hiçbir adım atılmıyor, tek bir adım atılıyor, Sivas’ta Madımak’ta yangına elinde benzin bidonu ile koşan insanı Cumhurbaşkanı eliyle affetmek. Evet, ülkedeki ayrımcılığın nefretin geldiği nokta bu. Madımak bir kez daha alev oldu. Daha önce de Madımak’ta insanları yakanlara sahip çıkmışlardı.”
Grup Yorum üyeleri
“Hak ihlalleri konusunda bu günlerde yaşadığımız konu da Grup Yorum üyelerinin açlık grevleri. Açlık grevindeler. Aslında şarkı söylemek istiyorlar. Şarkı söyleme hakları ellerinden alınıyor. Grup Yorum üyelerine tecrit uygulanıyor. Dedik ya bir kere tecrit hukuku varsa ülkede her yere yayılır. Şarkı söyletmiyorlar. Helin Bölek 229 gündür, İbrahim Gökçek ise 231 gündür açlık grevinde. Bir an önce bu hak ihlaline son verilmesi çağrısını yapıyoruz.”
Demokrasi ittifakı
“Bu akıl ülkeyi yoksullaştırmaktadır. Tüm bunlardan kurtulma zamanıdır, şimdi yan yana gelerek, omuz omuza vererek bu iktidardan kurtulmak için daha kararlı olma zamanıdır. Bu iktidarın şiddet uyguladığı, mağdur ettiği herkesi kongremize bekliyoruz. Gelin birlikte demokrasi ittifakını var edelim, bir çözüm bulalım. Bu iktidardan kurtulmanı yolunu bulalım. Demokrasi ittifakı, demokratik çözüm, demokratik anayasa ile bir sistemi hep birlikte var edelim. Şimdi demokrasi ittifakını var etme zamanıdır. Bu itirazı hep birlikte örgütleyeceğiz. Radikal demokrasi anlayışımız gereği tüm toplumu kucaklayan, ayrımcılığı dışlayan herkesle birlikte hareket edecek ve demokrasi ittifakı ile hep birlikte iktidara yürüyeceğiz.”